Türkiye sorunlarla yaşamayı çok seven bir ülke. İnsanlar nerede ise her gün yeni sorunlar çıksın, sabah akşam oturup kalkıp bu sorunları konuşalım, biraz içimiz rahatlasın havasındalar.
Ben bu marazi yapıyı inanın çok sakıncalı buluyorum.
Belki mizacımdan kaynaklanan bir şeydir, sorunlarla yaşamayı hiç sevmem. İsterim ki, benim, ailemin, çoluk çocuğumun, akbarai taallukatımın, ilçemin, ilimin, ülkemin, İslam Aleminin, hatta nerede ise tüm dünyanın sorunsuz yaşayacağı bir ortam oluşsun. Kimsenin derdi, tasası olmasın diye düşünürüm.
Ama diğer taraftan bilirim ki, bu dünya bir imtihan dünyası.
Bir yerde imtihan varsa, sıkıntı, üzüntü, keder, elem vardır.
Her sıkıntı ile birlikte bir kolaylık olduğunu da bilenlerdenim.
Yani üzüntüler, sıkıntılar, elemler akıl süzgecinden geçirilip, sabır deryasında dinlendirilir ise, ortaya hep kolaylıklar çıkar.
Olmamış incir ağzınızı yaralar, dilinizi damağınızı şişirir. Ama ya olmuşu, sadece dili damağı değil, gönlü de ferahlatır.
Seçildikleri, mazbatalarını aldıkları halde hala tutuklu bulundukları cezaevlerinden tahliyelerine karar verilmeyen vekillerin durumu, bizim sıkıntılarla ne kadar çok yaşamayı arzu ettiğimizi ortaya koyuyor.
Özellikle BDP li vekiller için.
Bu vekillerden 6 tanesinin daha önce aldıkları cezalar sebebiyle, Milletvekili seçilme yeterliğine sahip olmadıkları gerekçesi ile adaylıkları açıkça veto edilmişti.
Ortalık biri birine girdi. Birçok insan hayatını kaybetti.
Bunun üzerine YSK toplantı üzerine toplantı düzenlemek zorunda kaldı.
Önlerine emsal kararlar konuldu.
Benzer konularda daha önce verdikleri kararlar ile şimdiki kararlarının çeliştiği bir bir gösterildi. Hatta karşıt partilerde aynı türden ceza alanlara seçilme yolunun YSK tarafından açıldığı kapalı kapılar ardında hatırlatıldı.
Bunun üzerine biz aslında bu kişilerin seçime katılmalarını veto etmedik de, sadece eksik belgeleri vardı, onları tamamlamalarını istedik gibi, saçma sapan bir gerekçe ile geri adım attılar. Sanki insanların aklı yok. Eksik belgelerini getir demekle, seni veto ettim demek aynı mı? Eksik belgelerini getir denildiğinde, söyleyin Allah aşkına bir tek olay olur mu idi? Ama seni veto ettim, seçilme ehliyetin yok denilince;
Olan oldu, ölen öldü.
Kürt kesiminde şöyle bir inanç oluştu.
Görüyorsunuz işte, hiçbir hakkımızı kavgasız gürültüsüz elde edemiyoruz. Normal, Hukuk kuralları içerisinde en meşru taleplerimiz dikkate alınmıyor. Biz de bunun üzerine zora başvuruyoruz ve haklarımızı bu yolla elde ediyoruz.
Kabul edelim, etmeyelim, onlar bu görüşlerinde maalesef hep haklı çıkıyorlar.
Kimse bize bir şey vermiş değil, biz kavgayla, gürültüyle mücadelemizi sürdürüyor hakkımızı alıyoruz, o sebeple kimseye teşekkür borcumuz yok, haklarımızı bedel ödeyerek elde ediyoruz düşüncesi şiddetin revaç bulmasına sebep oluyor.
Seçimlerin üzerinden 10 gün geçti.
Vekiller hala içeride.
Her türlü gariplikler bizde olur ya, hadi yeni bir saçmalığa imza atalım, seçilen vekilleri tahliye etmeyelim Olacak iş mi?
Ne yani bunlar cezaevi vekili mi olacaklar, yoksa Parlamentoya gelerek vekillik görevlerini mi yerine getirecekler?
Yapmayın, etmeyin, demokratik ülkelerde bir örneği olmayan yeni bir yanlışlığa imza atmayın. Mazbatalarını alıp, tahliye konusunda başvurularını yapan vekilleri tahliye edin.
Biliyorum insanlar ister ise bir sürü bahane bulabilir, mesela Diyarbakır 6.Ağır Ceza Mahkemesi, Hatip Dicle yargılandığı KCK davasında hala savunma yapmadı, ben adamı nasıl bırakayım diyebilir. Evet, bunun da bir yolu bulunmalı, Hatip Dicle veya vekilleri Mahkemeye, dava ile ilgili bir yazılı savunma vermeli diyorum.
Hatip Dicle TBMM ye gelince nasıl olsa Türkçe konuşmayacak mı?
Ama, KCK sembol bir davadır, şimdiye kadar Türkiyede bir ilk olarak sanıklar yargılandıkları davada Türkçe savunma yapmamaya bugüne kadar verdiler, ben veya Avukatım savunma verir isek, oyunbozanlık yapmış oluruz derse/lerse, o da onların bileceği iş.
Nasıl olsa aynı coğrafyanın insanlarıyız ve hep biri birimize benzeriz.
Not: Ahmet Türk, cezaevindeki arkadaşlarımız tahliye edilmez ise, TBMM sine gitmeyeceğiz demiş. Neyse ki, son söz İmralının.