BİRİLERİ HALA PARDON DEMEYECEK Mİ?
Eklenme: 19.07.2010 00:00:00

Katil sürüleri Türkiyeyi/Türklüğü/koruma adına düşman bildikleri Nazıl Ilıcak, Ahmet Taşgetiren, Ali Bulaç, Abdurrahman Dilipak, Fehmi Koru, Toktamış Ateş, Hasan Cemal,Cüneyt Ülsever, Mehmet Altan,Ahmet Altan,Ali Bayramoğlu, Mehmet Barlas, Takaha Akyol,Fener Rum Patriği Bartholomeos, Rahip Moroviç,Etyen Mahçupyan, Sevan Nişanyan, İsmail Ağa Cemaatinden A.K ve diğer STK larının önde gelenlerini öldürmeyi planlamışlar.

(şimdiye kadar öldürülen aydınları artık saymıyoruz)

Genelkurmay Başkanlığımın son yılını çok kötü geçirdim,Ordunun kimi mensuplarının karıştığı iddia edilen olaylarla ilgilenmek zorunda kaldım. Genelkurmay Karargahında Ordunun reorganizasyonu, rehabilitasyonu için yapmam gerekenleri yerine getiremedim, bu da beni çok üzdü  dedi Orgeneral İlker Başbuğ.

Komutan tabiiki çok haklı.Ordu mensupları bu kadar saçma sapan işlerle uğraşmamış olsalardı,kendi işlerine güçlerine baksalardı, elbette Ordunun tepesinde bulunan kişi de tüm mensuplarının kendi işlerine daha iyi adaptasyonunu sağlamak için mücadele verme imkan ve zamanını bulmuş olacaktı.

Genelkurmay Başkanının kimi ordu mensupları için açılan davalarla ilgili olarak yapıtğı değerlendirmeler çok anlamsız bulundu. Mesela Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan Cemal Temizöz hakkında söyledikleri, irtica Eylem Planının hazırlayan Dursun Çiçek ile ilgili açıklamaları elbete eleştiri aldı.

Herşeye rağmen Genelkurmay Başkanı ordun mensuplarından  muvazzaf konumda olan kişilerin karıştıkları iddia edilen eylemlerle ilgili olarak,yargı kurumuna gerekli esnekliği sağlamasa idi, bu gün Ergenekon sanıklarının üzerine gitmek mümkün olmayacaktı. Ben bu konudaki fikrimi hep muhafaza ediyorum ve özellikle Türk siyasetinin yerli yerine oturması, ekonomisinin tüm dünyayı etkisi altına alan krizden teğet geçerek kurtulmasında İlker Başbuğun Genelkurmay Başkanlığı döneminde takındığı demokrat tutumun büyük etkisi oluduğünü düşünüyorum.

Onun bu tutumu sayesinde Hükümet yapacağı işler bakımından rahat bir nefes almış ve  hep kendisine muhalefet eden, yaptıklarını/yapacaklarını köstekleyen bir ordu ile karşılaşma sıkıntısından kurtulmuştur.

Ancak Sayın İlker Başbuğ işte süresini doldurdu ve gidiyor.

Arkasından gelecek olanların neler yapacağını hiçbir şekilde bilmiyoruz. Kestiremiyoruz.

Çünkü ordunun eğitim sistemi,maalesef Türkiye toplumunun bütün unsurlarını, ahlaki ve manevi bütün değerlerini, örfi ve hukuki bütün gelişimini kapsayacak, kavrayacak bütünlükte değil.

Ordunun yaptığı ihtilaller, ihtilal girişimleri, muhtıralar, bildirilere bakıldığında,bu ülkede sürekli kendileri ile baş edilmesi gereken iç düşmanlar var

Hani tam da Hasbunellah ve nimel vekil diyeceğimiz bir hal.

Mesela kendilerini iyice tanıdığım İslami kesimin nerede ise tamamı,Orduya çok ehemmiyet verir, orduyu peygamber ocağı olarak kabul eder, ama bu kesim Ordu için bir iç düşmandır. Yoksa Fethullah Gülen Cemaatini Ak Parti ile birlikte bitirme planı nasıl hazırlanırdı. Bu yüz yılın TÜRKİYENİN İKİ PARLAK SİMASININ YÜZÜ NASIL KARARTILMAYA ÇALIŞILIRDI?

Hadi gelin çıkın işin içinden.

Şimdi bu manzaraya ne diyeceğiz?

Bu durumda ikisinden birisinde yanlışlık var. Ya orduda, ya millette.

Milletin yana yakıla sevdiği Ordu, eğer sen benim düşmanımsın diyorsa, milletsiz de bir ordunun oluşumu tahayyül bile edilemeyeceğine göre, ordunun bugünkü halinin eni konu bir araştırılmaya tabi tutulması gerekmez mi?

Birilerinin pardon diyerek olaya bir neşter vurması icab etmez mi?

Açık ve net söylemekte fayda var.

Hilmi Özkök gibi, İlker Başbuğ gibi duyarlı, demokrasiden ,insan haklarından yana, hukukun üstünlüğüne taraftar komutanlar az çıkar.

Özellikle kurmay kademesindeki subayların isimlerinin bu kadar Ergenekon dosyalarında dolaşmasının makul, mantıklı bir izahını kimse yapamıyor.

Yani.

Çoğunluk durumda olanlar,yarın bir fırsatını bulduklarında, sistemin kökünden değişmesine müncer olacak adımları atabilirler.

Döküm, Tırpan,Kürek, Sakal,Oranj,Orak, Testere,Urgan,Yakamoz, Ayışığı, Eldiven,Balyoz, Kafes gibi operasyonlar düzenleyerek, yukarıda isimleri yazılı insanlarımızın ölümünü planlayanlar, arkasından eminim yüzbinlerce insanı katletmeyi de gözönüne almışlardır.

Dünyada milletine bu kadar kumpas kuran bir başka Ordunun varlığından haberi olan var mı , bilmiyorum.

O sebeple diyorum ki,

Askeri Okullar, Harp Okulları ve Yüksek Harp Akademisindeki eğitimden Hükümetlerin ne kadar  haberi var.

Buralarda mesleki ve teknik öğretimin dışındaki alanlarda verilen öğretimin düzeyi nedir?

Hadi soralım bakalım, ordu mensupları içerisinde Kuranı Kerimi kaç kişi okumaktadır?

Neden yaz aylarında olsun Askeri okullarda okuyan öğrencilerden bir teki bile Yaz Kuran Kursuna gitmez.

Gidebilir mi? Yanına yaklaşabilir mi?

İnsan bilmediğinin düşmanıdır.

Ya bir de yanlış eğitiliyorlar ise Düşmanlık ikiye katlanmaz mı?