BİZİM SINIF
Eklenme: 11.01.2011 00:00:00

Emin Kayaduman aradı, Cavit "bu defa bekliyoruz" dedi. Bu defa bekliyoruz sözünün altında yatanın intizar ile karışık hafif bir "tehdit" olduğunu anlayınca, hiç sektirmeden, Allah nasip ederse geleceğim dedim. Dostlar çok fazla bekletilmeye gelmez, onlar için naza çekmek "vefayı" ıskalamak olur. Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı var ise, 1970-1974 yılları arasında geçen o dört yıllık "talebelik" hayatının kim bilir kaç yıl hatırı vardır. "Vefa"yı çok önemserim. Bir günlüğüne olsun tanışıp ayrıldığımız bir insanın beni tanımasına rağmen, o an için zihnimin flulaşması, ciddi manada utanmama sebep olur. 1970 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünün imtihanlarını Türkiye 15. Olarak kazandım. O yıllarda İmam Hatip Okulu mezunları ancak Yüksek İslam Enstitüsüne gidebiliyordu. Diyarbakırdaki yazılı sınavdan sonra sözlü sınav İstanbul Bağlarbaşındaki Enstitüde yapılırdı. Arapça, Hadis ve Kuranı Kerimden yapılan sınavlar sonucunda ilk 50 ye girenler yatılı, son yüz kişi gündüzlü olur, geriye kalan 50 kişi Erzurum Yüksek İslam Enstitüsüne gönderilirdi. İmtihanları yatılı olarak kazandığımı öğrendiğimde dünyalar benim olmuştu. 1970 yılında İ.Yüksek İslam Enstitüsüne alınan öğrencilerin seçimi nasıl yapıldı ise, hayatta başarısız olan tek kişi yok. Sınıfımızdan Arif Aytekin hoca İstanbul Bağcılarda Ebubekir Camii ve Külliyesinin başında. Çok güzel Kuranı Kerim okur. Geçen Cuma günü akşam saat 19.30 da yemekli toplantıya Ankaradan giderek katıldım. Toplantıya bir çok arkadaşımız mazeret göstererek gelememişlerdi. Peki kimler gelmişti derseniz, Prof Dr Ali Bardakoğlu(bir önceki Diyanet işleri başkanımız) Prof Dr  Abdulaziz Hatip, Prof Dr Mehmet Faruk Bayrak, Prof Dr İbrahim Kafi Dönmez(Rektör) Doçent Doktor Nuri Özcan, Muammer Kakı(Ak Parti Kurucu Üyesi ve Merkez Disiplin Kurulu üyesi-İş adamı) İbrahim Halil Keresteci(İş adamı-Diyarbakırlı) Hatip Korkusuz(Emekli öğretmen-Diyarbakırlı) Emin Kayadumun(Emekli öğretmen-Malatyalı) Ahmet Zeki Koç(Emekli Öğretmen) Ömer Kardeş(Balıkesirli-İstanbul Müftü Yardımcısı) Hamza Aydın(Üsküdar Hakimi- Adanalı) Besim Özsüer(Emekli Öğretmen-iş adamı Mardinli) Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevine atanan Prof Dr Hasan Kamil Yılmaz bey Ankaradan geç döneceği için, Avukat Muhlis Arvas Londradaki davalarına girmek üzere ülke dışında olacağı için mazeret bildirmişlerdi. İstanbul Milletvekili Prof Dr İrfan Gündüz yurt dışında olduğundan, Düzce Milletvekili Prof Dr Celal Erbay işleri sebebiyle aramızda olamadılar. Sınıfa bakın. Verin Türkiyeyi ellerine gerisini düşünmeyin diyeceğim geliyor. Biribimizden ayrıldıktan 36 sene bir araya gelmek doğrusu benim açımdan çok enteresan bir gelişme oldu,heyecanlandım. Arif Aytekin hoca İstanbul Bağcılar semtinin adeta manevi dinamiği durumunda.  Öğrenciler okutuyor, burslar veriyor, gençlerin maddi ve manevi hayatlarına çekidüzen vermek için canla başla çalışıyor. Arif hoca bugüne kadar yaptıklarını anlattı. Hepimiz çok gururlandık. Emin Kayaduman bey çok heyecanlı, bu toplantıların bir anlamı olmalı gibi şeyler söyledi. Hepimizin sırtına koca yükler yükledi. O an için yılların ağırlaştırmış olduğu omuzlarımız biraz çöker gibi oldu. Ancak Prof Dr Ali Bardakoğlu hoca, "bu yediklerimiz bize kardır, bunu küçümsemeyin, bir araya gelmemiz bile bizim için büyük nimet, her birimizin büyük sorumlulukları var, bunların üstesinden gelmeye çalışalım" deyince çoğumuz içimizden bir oh çektik. Eminin "yeni sorumluluklar yükleyen" görüşünün ağırlığı bir anda yerini "çocuksu" rehavete bıraktı. Üsküdar Hakimi Hamza beyin yaşlanmaya ilişkin dokunmasına "neden saçların beyazlanmış arkadaş, sana da benim gibi çektiren mi var" diyecektim ki, baktım okların gitmeyeceği kimse yok, vazgeçtim. Ali Bardakoğlu Hoca "Cavitciğim hadi biraz seni dinleyelim" dedi. Bismillahirrahmanirrahim diyerek sözlerime başladım. "Arapların çok hoşuma giden bir sözleri var. Ardul Felati mea-l-Aduvvi Fincanun, Semmil Hiyati mea-l-Ehibbai Meydanun"-  düşmanlarla dünya genişliğinde bir mekanda da olsan, fincan kadar dardır, ama hakiki dostlarla iğne deliği dünya kadar geniştir, sizlerden çoğunu 36 sene sonra görmüş olmaktan ötürü çok mutlu oldum. Şu tabloya baktığım zaman İmam Hatip Neslinin gerçekten hayatta muvaffak olduğunu görüyorum. Bu nesil her alanda rüştünü ispat etti. Şu an siyasetteki gelişmeler aslında bir İmam Hatip Harekatıdır. Ülkeyi ileriye, daha ileriye götürmek için bu neslin önünü kesmek isteyenler vardır, olacaktır. 18 Milyon Kilometre kare miktarındaki Osmanlı toprağını parçalayanların kimler olduğunu okuyarak, öğrenerek bugünlere geldik. Şimdi bu vatan toprağını param parça etmek isteyenler, aynı damarın uzantılarıdır. İçten ve dıştan işbirlikçileri var. Hiçbir zaman unutmayalım, ipin ucu dışarıdadır. Bu neslin başarılı olması dünyalarını karartmış bulunuyor. Her bakımdan üzerimize gelebilirler. Siyasi kimliğim sebebiyle şu hususa özenle dikkatlerinizi çekiyorum. 2011 seçimleri Türkiyenin yeni bir Anayasa yapması üzerine inşa edilecektir. Ak Parti, Milletten tek başına Anayasayı değiştirecek güç isteyecek, muhalifler onu aşağı çekmek için yoğun gayret gösterecektir. 330 Milletvekili sayısının altına asla düşülmemelidir. Bu kritik bir eşiktir. Kısmi Anayasa değişikliği ile elde edilenler, ülkenin ufkunu açmıştır. Daha iyisi yeni bir Anayasanın yapılması ile mümkün olacaktır. Önümüzdeki dönemde yeni bir Anayasa yapamayacak hiçbir iktidarın uzun ömürlü olması mümkün değildir. Çalkantılı bir döneme girilir ve tüm kazanımlarımızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz, bu durum Türkiye için, Ortadoğu için, alemi İslam için tahammül edilmez sıkıntılar yaratır, çok dikkatli olmalayız" mealinde konuşmalar yaptım. Seçimlerden sonra buluşmak üzere sarıldık ve ayrıldık. Eee benim kaldığım yıllara göre nerede ise 4 e 5 e katlanan İstanbulda Ebubekir Camiini nasıl buldum diye soracak olursanız, Dedim ya, benim vefama her zaman cevap veren dostlarım var. Av.Mustafa Güran bey(Hacı Naci Güran amcanın yüz akı oğlu) hem beni anamın mezarına götürdü, hem bacılarıma, kardeşime sılai rahm yaptırdı ve hem de Bağcılar Ebubekir Camiindeki toplantıya yetiştirdi. Gece saat 01.00 e doğru Boğaz Köprüsünden Kadıköye geçerken, Allah Resulünün "El meru mea men ehebbe" kişi sevdiği ile beraberdir hadisi şerifini düşündüm, yarabbi dünyada verdiğin bu nimetler, bu dostların ahrette bana acısını hissettirme diye dua ettim.