BÖLGE GÜCÜ KONUMUMUZU SÜRDÜREBİLMEK İÇİN
Eklenme: 16.08.2011 00:00:00

Anlı şanlı bilim adamları, dokronistler, stratejik araştırma uzmanları yaptıkları açıklamalarda, hep Suriyenin izole edilmesi, sıkıştırılması, ekonomik yaptırımlar uygulanması, Suriye ile ticaretin kesilmesi, Suriye mallarının boykot edilmesi gerektiğini söylüyorlar.

Bunları bizimkiler söylüyor.

İşin içinde bir de Türkiyenin başını gerçek bir belaya sokmak isteyen yabancılar var.

Onlar da, Suriyeyi tek yola getirebilecek Ülkenin Türkiye olduğunu, bir askeri harekatın ancak Türkiye ile birlikte yapılması halinde başarılı olabileceğini belirtiyorlar.

Ekonomisi gelişmiş, zengin Türkiyenin, halkı ile, ordusu ile bu işe hazır olduğunu, zira Suriyede bu halkın kardeşlerinin topa tutulduğunu ileri sürüyorlar.

Şimdi:

Suriye Devleti Türkiyeye bir saldırı düzenlemiş değil.

2000 ler öncesinde Suriye, hükümranlığı altındaki topraklarda örgüt kapmalarının kurulmasına müsaade ediyor, buradan teröristlerin Türkiyeye sızmasına göz yumuyordu. Bu durum şimdi de devam etse idi, Türkiyede herkes içten ve dıştan gelen seslere kular verir ve gereğinin yerine getirilmesini isterdi.

Unutmayalım, yıllar yılı Bekaada örgüt kamplarının bulunmasına, buradan ülke topraklarına sızan teröristlerin eylem yapmasına göz yuman ve bu konuda tek bir söz söylemeyen batılılar, şimdi Türkiyeye aslan rolü biçiyor, Türkiyenin askeri bir müdahalede bulunması gerektiğini ve Suriyeyi tedip edecek tek ülkenin Türkiye olduğunu söylüyor.

 

Iraka askeri müdahale seçeneğinin görüşüldüğü Meclis oturumlarında bulunmuş ve bu girişime var gücü ile karşı çıkmış birisi olarak Türkiyenin Suriyeye bir müdahalesini de asla ülkem adına uygun bulmuyor ve karşı çıkıyorum.

Bugün Türkiyeye, hem de nerede ise tek başına, Suriyeye bir savaş açması konusunda biçilen role, oh ne ala dememiz asla mümkün değil.

Gerçi bölge gazetesinde yazıyoruz ama, yazılarımız internet ortamında yayınlanıyor.

Biz Türkiyede bir ilki gerçekleştirdik ve yazdığımız en az 5 yazı ile Türkiyenin Suriyede askeri anlamda bir işi olmadığını, bunun Türkiyeye hiçbir yararı olmayacağını belirttik.

Hatırlarsanız Arap baharının Suriyeye de uğrayacağının işaretlerinin belli olduğu günlerde, Suriyede de gösteriler olmuş, ancak bu gösteriler silahla bastırılmış değildi.

Dıştaki tezgahtarlar veya içerideki Esed rejimi de olabilir, birilerinin eline silah tutuşturdular, bir iki yerde ateş etmelerini sağladılar ve bir anda Esed rejimi kanlı katliamlara girişti ve fakat bunu, dış dünyaya terör eylemlerine karşı kendisini koruma harekatı olarak lanse etti.

Olan oldu, şimdi oradan geldi, buradan gitti demenin bir anlamı yok. Binlerce insanın kanı aktı ve bu durum maalesef devam ediyor.

Birkaç defa belirttik, tekrar etmekte bir beis yok.

O açıdan,

1-Her kim tarafından alınırsa alınsın(AB, ABD, BMler, fark etmez) Türkiye, Suriyeye karşı yapılacak bir askeri harekat içerisinde asla yer almamalıdır.

2-Topraklarını bu iş için kullandırmamalıdır.

3-Başkalarının Suriyeye yapacağı askeri bir operasyona karşı çıkmalıdır.

3-Suriye yönetimi ile olan ilişkiler kesintiye uğratılmamalıdır.

4-Türkiye yöneticileri, fedakârlık yapılarak, en üst düzeyde görüşmeler gerçekleştirilmelidir. 5-Suriye ile ekonomik ilişkilerin kesilmesi asla akla bile getirilmemelidir.

6-Nusayri azınlık, yönetim, siyaset, adli, idari, asker ve polis teşkilatlarını tamamı ile elinde tutmaktadır. Ülkenin ekonomisinin büyük çarkları da bunların elindedir. Bu durum gözetilerek, Suriye yöneticilerinin değişimi kısa sürede gerçekleştirmelerinin mümkün olmadığı görülmeli, değişimin uzun vadeli ve sancılı olacağı hatırdan uzak tutulmamalıdır.

7-Türk dış işleri adeta Suriyeye kamp kurmalı, Esed/Baas/ rejiminin demokrasiye dönüşmesi için elinden gelen katkıyı sürdürmeye devam etmelidir.

8-Suriye muhalefetinin, silahlı/asker,polis/ gücü maksimum noktaya ulaşmış olan Baas rejimine karşı bir eylem gücünün bulunmadığı görülmeli ve daha fazla can kaybı yaşamalarının önüne geçmek için Uluslar arası çapta yapılması gerekenleri hayata geçirmek için gayret gösterilmelidir.

9-Üç Arap ülkesinde baas rejimi vardı. Bu rejimlerin en koyu takipçileri Irakta Saddam, Suriyede Esedler, Mısırda Enver Sedat sonrası Hüsnü Mübarekti. Irak ve Mısır rejimleri çöktü. Esed rejiminin giderek izole olması mukadderdir. Gelişime daha fazla ayak diremesi mümkün değildir. Ama orada bir Savaş ortamı yaratarak bunu yapmak/hele işin içerisinde bir de batı dünyası olur ise/ yanı başımızda bir Afganistan veya en azından bir Irak oluşturmaktan başka bir anlam taşımaz. Sonu belli olmayan savaş süreci,

Türkiyeyi zayıflatır, yılların birikiminin bir iki yılda yenilip bitirilmesine sebep olur,

Suriyeyi zayıflatır, Suriye muhalefeti de bu işten bir kar elde etmez,

Türkiye İran münasebetlerini zayıflatır,

Ve hepsinden önemlisi,

Bu işten,

Mavi Marmara gemisinde yaptıkları sebebiyle iyice köşeye sıkışan ve bölgeden nerede ise tecrit edilmiş bulunan İsrail güçlenmiş olarak çıkar.