BU AYIRIMCILIKTIR
Eklenme: 4.03.2010 00:00:00

Erzincan 3.Ordu Komutanı Erzurum özel yetkili Ağır Ceza Mahkemesine açılan davada 1 numaralı sanık olarak yargılanıyor./yargılanacak/

Ama çok garip bir durum var. Bu kişi hakkındaki iddialara rağmen davaya bakan yetkili Savcılara ifade vermeye gitmedi. En son 26 Martta ifadesi alınacaktı. O kendisini Ankara Gataya falan attı. Rapor almaya çalıştı. Fakat kendisine almaya çalıştığı rapordan da büyük müjde geldi.

HSYK bu kişiyi ifade vermeye çağıran Savcıların özel yetkileri kaldırdı. Yani Savcılara siz madem bir başka Başsacıyı , bir Ordu Komutanını suçlayacak kadar iler gittiniz, ben de o yetkinizi kaldırdım dedi ve bu tür davalara bakmak üzere yeni Savcılar atadı. Davanın geçirdiği safahata/İstanbula gidiş geliş/ girmeye gerek yok.

Özel yetkili Erzurum Savcıları 3.Ordu komutanını ifade vermeye çağırmadan iddianame ile davalarını açtılar. Şahısla ilgili çok ciddi iddialar/suçlamalar/ var iddianamede.

Ancak bu işlemde iki türlü sakatlık vardır.

Bunlardan birincisi, yeri yurdu belirli bulunan sanığın bir türlü ifade vermeye getirilememesi ve beyanı alınmadan, suçlamalar hakkındaki savunmaları sorulmadan davanın açılması, ikincisi ise, olay sanığının bu ciddi iddialara karşı göz göre göre ifade vermeye gitmemesidir.

Savcılara ifade vermeye gitmeyen birisi bakalım Mahkemeye gidip beyanda bulunacak mı? Kendisine yöneltilen suçlamalara karşı nasıl bir savunma yapacak.

İddianameye göre Saldıray Berk , Erzurum özel yetkili Mahkemeye açılan Ergenekon davasının 1 numaralı sanığıdır.  Gizli tanıkların beyanına göre, askeri mekanları suç işlemek amacı ile toplantı alanı haline getirdiği, Alevi köylerine hadsiz, hesapsız yardımda bulunduğu, bu köyleri özel olarak ziyaret ettiği, Erzincan MİT başkanı ve Başsavcı İlhan Cihaner ile darbe toplantıları yaptıkları, cemaat evlerine silah , mühimmat bırakmak için çaba harcadıkları, Erzincan halkının tamamının fişlendiği, esnafın katagorize edildiği, halkın özel kimlik bilgilerinin çeşitli Word ve Excel belgelerine aktarıldığı,Adliye Personelinden başı kapalı olan personelden peruk takarak işi idare etmeye çalışanlara karşı,Adliye kapılarının kapatılması suretiyle incelemeye tabi tutuldukları, darbe için silah mühimmat hazırlandığı, işin fahşolması üzerine bunların bir göle atıldığı,Erzincan Başsvcısının ifadeye alındğı gün tatbikat bahanesi ile iki kez askeri araçların Erzincan ilinin çarşılarından Erzurum istikametine doğru dolaştırılması suretiyle millete gözdağı verildiği isnatları var.

Bu isnatların  her birisinin Ceza Hukuku açısından ne kadar ehemmiyeti olduğunu ,hele bir de onlarca tanığın beyanı var ise, azıcık hukuki bilgisi olan herkes çok net anlar.

Ama burada atlanmaması gereken ve Türkiye insanının kanının donmasına sebep olacak çok önemli bir "sosyal vakıa/olay" var. O da bir ordu komutanının Erzincan ilinde özel anlamda Alevi köylerini ziyaret etmesi, onların ihtiyaçlarını karşılaması gayretleri. Aslında bir bölgenin komutanının bu köyleri ziyaret etmesinde, eğer bir ayırımcılık yok ise, bir mahzur olduğunu düşünmüyorum. Ancak şahsın aynı duyarlığı sünni köyleri için yapmaması, onların bir tekini bile ziyaret etmemesi, dertlerini dinlememesi, besbelli ki, özel bir gayeye matuf harekettir. Ve bu asla kabul edilemez. Zira bu tür hareketlenmeler sonrasında bu ülkede önü alınmaz anarşik eylemler meydana gelmiş,Madımak oteli yakılmış, Başbağlar köyü katliamı gerçekleşmiştir.

Balyoz Darbe Planının baş sorumlusu olarak tutuklanan Çetin Doğanın alevi kardeşlerimizin ajite edilmesine, hassasiyetlerinin kaşınmasına yönelik tahrikleri, onlara eşleri ile ilgili hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği "açılımlar" önermesini unutmuş değiliz. Ki o önermede bu ülkenin kurtuluşu!!! İçin Suriyede hüküm süren Nusayri rejimine benzer bir yönetimin hakim olması gerektiğinin altı çiziliyordu.

Tarih altı çizilenlerden çok  üstü çizilinlerin mezarlığı ile doludur.

           TÜRKİYE (İÇTEN İÇE) MEYDAN OKUYOR,HABERİNİZ OLSUN.

4 mart tarihinde ABD Senato Alt Komitesinde 1915 olaylarının görüşülmesi ve senatoya sunulan karar metninin kabul edilip edilmeyeceği hususu oylanaycak. Bu oylamada Demokratlardan 17 , Cumhuriyetçilerden 8  üyenin karara evet oyu verecekleri, böylece senato alt kanadından Ermeni karar tasarısının bu defa geçeceği konuşuluyor.

Senatonun alt kanadından geçen kararlar, Senato Genel Kurulunda oylamaya sunuluyor.

Senato Başkanı Nancy Peloccinin bu konuda Türkiye aleyhinde görüşlerinin olduğunu ve onu sadece Başkan Hüseyin Barack Obamanın durdurabileceğini hepimiz biliyoruz.

Her sene bu bela Türkiyenin başında demoklesin kılıcı gibi sallanıp duruyor. ABD bu işten çok nemalanıyor. Ve Türkiyeye ölümü gösterip sıtmaya razı ediyor. Bu esnada Türkiye sudan çıkmış balığa dönüyor.

Türkiye/Devlet Katında/ Obamadan sonra da Halk nazarında/stratejik ortağının, müttefikinin tarihçilere bırakılması gereken olayın "siyasi şova" dönüştürülmesine, /ESKİDEN/ endişe ile bakarken /ŞİMDİ/ çok kızıyor.

Türkiyenin eskiden, endişesinin sebebi ABD gibi bir müttefiki kaybetmek ve üç beş kuruşluk "askeri" yardımından olmaktı.

Ama artık Allaha şükürler olsun o günler geride kaldı. Türkiye şimdi hiçbir ülkeden "SÖMÜRGE" bir ülke gibi yardım almıyor. Üstelik dünyanın bir çok ülkesine çeşitli vesilelerle yardım elini uzatıyor.

ABD nin her sene 24.Nisan. 1915 tarihinde Ermenilere soykırım yapıldığı iddiası ile gündemine aldığı karar metnine, ABD li yetkililer bilsin ki, Türkiye şimdi çok kızıyor.

1 Mart 2003 tarihli tezkere oylamasında başına neler geldiğini gördü.

ABD nin karşısında şimdi kendisine güveni tam,bir stratejik ortak var. Böyle bir karar almaya kalkışır iken bir değil, bin düşünmelidirler. Adana İncirlik Üssünün kapatılması ahvali adiyeden bile değildir. Asıl Ortadoğu coğrafyasında kaybedeceklerine baksınlar. Düşünün bir kere Yunanistandan öteye bakamayan bir ABD ne hale gelir? Böyle bir durum Türkiyenin batıdan/Avrupadan/ kopmasını değil, tümü ile yakınlaşmasını sağlar. Uzaktan gazel okumak ta sona erer. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın, Avrupalılar da bu gelişmeye bayılır.