Gerek Askeri Savcaılığın ve gerekse Sivil Savcılığın yaptırmış olduğu bütün incelemelerde İrtica ile mücadele eylem planının altındaki imzanın Kıdemli Kurbay Albay Dursun Çiçeke ait olduunda şüphe kalmamış bulunuyor.
Evet bütün kriminal inceleme yapan kurumlar, belge altındaki imzanın Dursun Çiceke ait olduğunu söylüyor,fakat belgenin aslının ortaya çıkmaması sebebiyle,bunun düzmece veya fotomontaj usullerle dizayn edilerek basına servis yapıldığı iddialar arasında.
Genelkurmay Başkanlığı belgenin ortaya çıkmasından hemen sonra yaptığı ön açıklamada, belgenin Genelkurmayda hazırlanmadığı ve Dursun Çiçekin böyle bir belgeyi hazırlayan kişi olmadığını duyurmuştu.
Genelkurmayın bu duyurusundan sonra doğrusu bir çok uzman ,hukukçu, siyasi analiz yapan kişi, göreceksiniz, belge ortada kalacak, şu anda sahibi çıkmayacak diyordu.
Bunların başında da Dursun Çiçekin devre arkadaşı, Şırnak ilinde birlikte çalıştığı emekli Yarbay A.Y.Y isimli kişi idi.Emekli Yarbay A.Y.Y Olayın ortaya çıkışından 5 veya 6 gün sonra Samanyolu radyoda, bu iş ortada kalacak ve Dursun Albay kurtulacak ,çünkü onun böyle bir şey yapmaya gücü yetmez dediğinde,birden hislerim doğru söylüyorsun, diye tasdik etti.
Genelkurmay bu belglenin kurumlarında hazırlanmadığını, Dursun Çiçekin bilgisayarlarının ve harddisklerinin incelenmesi sonucunda belgenin izine rastlanmadığını ifade ediyordu. Sonuç onların dediği gibi çıktı.
Biz buna inanıyoruz, inanmamız lazım. Fakat söz konusu Albaya ait bilgisayarlar, harddisklerin sivil bir kuruluş tarafından incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi daha doğru olmaz mı idi? Olayın her türlü şüpheden uzak bir sonuca götürülmesi temin edilemezmi idi?
Olayın sivil Savcılığı ilgilendiren yönüne rağmen, Askeri Savcılık derhal olaya el koydu, kendisine verilen talimat doğrultusunda İstanbul Cumhuriyet Başsacılığını ziyaret etti, siz rahat olun, bırakın gerekli takip işlemini biz yapalım dedi ve bunun üzerine İstanbul C.Başsavclığı işi Askeri Savcılıka bıraktı. Sonuç ortada. Şimdi zihinlerde ya deliller karartıldı ise, ya hard diskler imha edildi ise ,diye şüpheler var.
Ama sivil Savcılık Ak Partinin yaptığı şikayet üzerine incelemesini sürdürüyor. Genelkurmaydan Dursun Çiçeke ait olan Bilgisayarlar, Hadrdiskleri isterler mi? bunları yeniden incelemeye tabi tutarlar mı? zaman içerisinde göreceğiz.
Ya sivil Savcılar da yapılan bu incelemeyi yeterli görüp , takipsilik kararı verir ise geriye sadece Ak Partinin Ağır Ceza Mahkemesine yapacağı itiraz kalıyor. Bu itirazın da sonuç getireceğini düşünmek çok zor.
Şimdi Genelkurmay Başkanının yapacaklarına gözler çevrildi. Çünkü O, belge sahte çıkar ise, o zaman ne yapacağımızı görürsünüz demişti.
Bu aşamadan sonra Taraf Gazetesinin,Fethullah Gülen cemaatinin ve tabiiki Ak Partinin üstüne üstüne gidilir mi?
Çünkü şöyle bir tez var ortada. Belge Askerler tarafından düzenlenmedi ise o halde ,
Ya Taraf Gazetesi üretti,
Ya Fethullah Gülen cemaati üretti,
Veya Ak Parti üretti.
Veyahutta kurumları biri birlerine düşürmek isteyen Ergenekon gibi örgütler üretti noktasına gelinecek.
Artık Askerler İrtica Belgesinin kurumlarında veya mensuplarınca üretilmediğine adları gibi emin olduklarına göre, "belge sahte çıksın ne yapacağımızı o zaman görürsünüz" sözünün gereği olarak,
1-Taraf Gazetesi ve haberi yapan muhabir üzerine şiddetli bir şekilde gidilecek, haklarında Genelkurmay Başkanlığı ve Kıdemli Kurmay Albay tarafından Ceza ve Hukuk davası açılacak,
2-Fethullah Gülen cemaati daha sıkı takip ve kontrole tabi tutulacak, özellikle Jandarma bölgelerindeki kurum ve kuruluşlara nefes aldırılmayacak(Zaten sürekli olarak düşman belli konsepti içerisindeler)
3-Ak Partinin kapatılması için yeni taktikler geliştirilecek.
4-Ve Ergenekon davasının,buna benzer fasarya bir dava olduğu yolunda büyük yayınlar başlayacak.
Her dört ihtimalde de , Mahir Kaynakın o meşhur "ortaya çkan bir bir iş ve eylemden kimin yararı oldu, ben ona bakarım" sözü uyarınca,
Bu iş kime yaradı?
Kutlama: Dün gece Regaib Kandilini kutladık.Reğaib reğebe kökünden , istemek, arzulamak, elde etmek için çokça gayret etmek anlamlarına gelen Arapça bir kelimedir. Kelimenin çoğulu Reğaibdir. Güya bu gecede Allah Resulü Ana Rahmine düşmüş ve biz onu kutluyoruz. Bu kutlamanın İslami ve ahlaki yanını elbette düşünmeliyiz. İslam ülkelerinde böyle bir kutlama, böyle bir adet var mı , yok mu bilmiyorum. Gece, Peygamberimizden 13 asır sonra,18.Y.Yılda kutlanmaya başlannmış.İnsanlar böyle bir geceyi nasıl tespit etmişler, doğrusu hayret ediyorum.Onlar,Peygamberimiz zamanında böyle bir şey yapıp , bunu ona haber verselerdi, O çok utanır ve bundan böyle bu gibi işler yapmalarına imkan vermezdi. Ama bu geceyi,mübarek üç ayların başlangıcı sebebiyle Allah(c.c) ve Resulü Hz.Muhammed(s.a.s) anmanın vesilesi yapıyor isek,"Uduvni istecip lekum" benden isteyiniz , size icabet edeyim/vereyim/ sırrına mazhar oluruz ve doğru yapmış oluruz. Mübarek olsun, hayırlara vesile olsun.İnşaallah.