BU ŞARTLARIN BİR TEKİNDEN BİLE VAZGEÇİLEMEZ. VEYA KURT KAFESTE KAPIYI AÇMAK BİZE DÜŞMEZ
Eklenme: 18.06.2010 00:00:00

İsraile aslında bir savaş Fabrikası diyebiliriz. Uçak sanayiiinde dünyanın en gelişmiş ülkelelerinden birisi olarak kabul ediliyor. ABD lisanslı F 16 savaş uçaklarına monte edilen oldukça ileri teknoloji silahlar ve bu silahların hatasız kullanımını sağlayan bilgisaylar yazılımlarına ülkeler gıpta ile bakıyor.

Denizaltı savaş gemilerine bölge ülkelerinin başkentlerini vuracak nükleer başlıklı füzelerin takıldığı iddialar arasında.

Konvansiyonel silahların üretiminde ve modernizasyonunda geldikleri nokta, Türkiyenin taleplerine verdikleri karşılık sebebiyle hepimizin bilgisi dahilinde.

İsrailin böyle bir savaş fabrikası haline gelmesi ta başından planlandı, az nüfusun ancak çok silahla ayakta kalabileceği en büyük müttefiği ABD ile birlikte kararlaştırıldı.

İsrail ulaştığı silah gücünü ilk olarak 1967 savaşında ortaya koydu. Mısır, Suriye,Ürdün gibi ülkelerin savaş uçaklarını yerlerinden kalkmasına imkan vermeden vurdular.

Silah fabrikası İsrail,bir canavar gibi ağzını açmış,önüne geleni yutacak hale gelmiş bulunuyor.

7.3 Milyon nüfusa sahip olan İsrailde yaşaşyan 1,5 Milyon Arap/Müslüman/ ile 5 yüz bin kadar Yahudi olmayan ırklara mensup insan çıkarıldığında, geriye  5,3 Milyon bir Yahudi nüfus kalıyor.

Yani İstanbulda yaşayan insanımızın üçte biri kadar olan İsrail Yahudileri, elde ettikleri silah gücü sayesinde,şimdilik dünyaya kök söktürdükleri inancındalar.

Başta Türkiye olmak üzere ortadoğu ülkelerini korkutan demiyeyim de ürküten en önemli konu ise, İsrailin nükleer silaha sahip olması.

Karadan karaya , Denizden karaya bu nükleer başlıkları fırlatacak füzelerin hazır vaziyette bulunduğunun iddiası ürküntünün ana sebebini oluşturuyor.

Yoksa konvansiyonel silahlar açısından İsrail Devleti hele Türkiye gibi bir ülke ile kapışmaya kalkışsa, ossat anasından emdiği sütün burnundan geleceğini herkes biliyor.

Peki ne olacak?

İsrail elindeki nükleer güç sebebi ile şımarıklığını ilanihaye devam mı ettirecek? Yani astığı astık, kestiği kestik bir hal alan bu durum sonsuza kadar sürecek mi?

İki Milyonu içeride, 4-5 Milyonu da dışarıda bir nevi sürgün hayatı yaşayan Filistinli Müslümanlar, kendileri kadar bir nüfusa sahip olan İsrailin,kölesi olmaya devam mı edecekler?

İsrail canı istediğinde kendi içlerinde olanlar hariç, çevreye dağılmış vaziyette, en ilkel hayat şartlarını bile içermeyen kamplarda ölüm kalım savaşı veren Filistinlileri istediği zaman karadan, havadan , denizden vuracak, yardım çığlıklarına duyarsız kalması imkansız dünya insanlığının yardım gayreti  akamete uğratılacak öylemi?

İşin bir diğer yanı bu topraklarda her üç semavi din tarafından mukaddes olarak kabul edilen Kudüsün , hatta Mescidi Aksanın Yahudilerin elinde bir oyuncak gibi kullanılmasına göz yumulacak!!!

Siz gerçekten bunun böyle devam edeceğine inanıyor musunuz?

Ben İsrailin elindeki silah gücünün hangi noktaya gelmiş olursa olsun, sonucun asla İsrailin istediği biçimde devam etmeyeceğini biliyorum.

İsrailin en büyük gücü "NÜKLEER SİLAHLARIMI BİR GÜN KULLANABİLİRİM" yolundaki argümanı ise, bunun iler tutar bir tarafı yoktur.

İsrail tümden haritadan silinmek istemiyor ise, böyle bir çılgınlığa kalkışamaz. Çünkü başta Pakistan olmak üzere , kendi üretmiş olmasa da Türkiyede(İncirlik üssünde-Natoya ait) nükleer silahların/atom bombalarının/ olduğu biliniyor.

İsrail şuraya buraya bir iki bomba patlattığında, o kimsenin bilmediği eller birden harekete geçer ve  hiç kuşkunuz olmasın İsrail tümden haritadan silinir ve yok olup gider.

Bütün bunlardan sonra ben nereye gelmek istiyorum.

Gelmek istediğim nokta şudur.

İsrailin şımarıklığına artık bir son vermenin zamanı gelmiştir.

Bundan daha müsait bir ortamı ele geçirmek mümkün değildir. Bölgede en yakın müttefiğinin gemilerine Uluslararası sularda  saldırmış,korsanlık yapmış, insanları katletmiş, gemilere ve içindeki emvale el koymuştur.

Onun uluslar arası alanda dünya insalık ailesinin makul bir üyesi olamayacağı yolundaki inanç , bundan başka hangi eyleminin ortaya çıkması ile oluşabilir? Bunun hesabı sorulmaz ise, neyin hesabı sorulacaktır?

Şu anda Akif Peki-Pekiye rağmen büyük bir özveri ile bu Milletin iman ve inancının en mükemmel çalışmasını yapan Dış İşleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu, İsrailin acilen yerine getirmesi gereken dört şartımızı ileri sürdü.

1-İsrail Türkiyeden özür dileyecek.

2-Verdiği zararın karşılığını tazminat olarak ödeyecek.

3-Gemilerimizi serbest bırakacak.

4-Uluslar arası bir heyetin konuyu incelemesine imkan sağlayacak.

Bölgesinde çatışma istemiyen, sulh ve sukunetle işlerin yürütülmesinden yana en mükemmel çalışma örneği gösteren, Demokrat bir Devletin insanlık ve ahlak dolu önerilerini sunan Türkiye, bu şartlardan hiçbirisinden geri adım atmamalıdır.

Kimilerinin ifade ettiği gibi taleplerimizin şu kadarı olursa bu olur, bu kadarı olursa şu olur gibi "İKİRCİKLİ" isteklerin,hükümetimizin görüşü olmadığı çok net bir şekilde ortaya konulmalıdır.

Şimdi kesin olarak biliyorum ki, böyle durumlarda kırk haramiler ortaya çıkarak bize, şundan da vazgeçin, bunu da kaale almayın, şu cümleler zaten o isteğinizi karşıladı, siz iyisiniz, hoşsunuz gibi taleplerde bulunacaklardır.

Türkiye şu anda dünya ulusları nazarında gerçekten mağdur duruma düşürülmüştür.

Kimse İsraile saldırarak zulmünün hesabını sormuyor. Böyle bir talebimiz yok.

Sadece Uluslar arası hukuktan kaynaklanan haklarımızın iadesi istiyoruz.

Diplomatik nezaket ve iyi dostluk ilişkilerimizin gereği gibi doneler ileri sürülerek, bu taleplerin bir kısmından da olsa vazgeçilir ise,başımızın önümüze eğilmesine sebep olursunuz ve bu durumu kimseye anlatamazsınız.

Kurt kafeste, kapısını açmak bize düşmez.