Türkiye Anayasa referandumunda elde ettiği zaferi, rayına girmiş ekonomisinin hızını yükselterek taçlandırmalıdır. 2010 yılının son iki çeyreğinde % 10 un üzerinde bir kalkınmayı gerçekleştiren Türkiyenin , yıl ortalamasında % 7 inin üzerinde kalkınacağı artık sır değil.
Bu kalkınma oranı içerisinde ne kadarının kamu yatırımları olduğu ve ne kadarının gerçek bir istihdam yaratan özel yatırımlardan ibaret bulunduğunu şu anda elimizde istatistiki veriler olmadığından tam bilmiyoruz. Kamunun özellikle kısa süreli istihdam yaratan yol, hastane, kamu binalarının yapımı gibi yatırımlar, elbette çok önemlidir. Ancak bu yatırımlar kısa süreli istihdam yaratır ve işin bitmesi ile insanlara iş, aş üretme gücünü kaybeder.
Bizim için asıl olan özel sektörün sürekli istihdam yaratmaya yönelik ÜRETEN yatırımlarıdır. Yani sanayinin her dalında(Özellikle otomotiv ve fabrika üreten makine alanında, iletişim araçlarının üretimi sahasında) Tekstil, Tarım, Turizm iş kollarında özel sektör yatırımcılarının, dur durak dinlemeden ellerindeki imkanı yatırıma yöneltmeleridir.
Referandumda sonuçlar hayır cephesinin istediği gibi olumsuzlukla neticelense idi, borsanın çökeceği, döviz fiyatlarının başını alıp gideceği, dış yatırımcıların ellerindekini satarak Türkiyeyi boşaltacakları, yeni yabancı yatırımcının zaten ülkeye gelmeyeceği, morallerin bozulacağı, bir çok alanda tesis edilmiş olan İSTİKRARIN berhava olacağı, Ergenekon tipi oluşumların gemi azıya alacağı, bu isnat ile açılmış olan davaların birden bire sanıklar lehine sonuçlanacağı, çetelerin, mafyanın güç ve kuvvet bulacağı, hükümette morallerin çok alt seviyelere ineceği herkesin bildiği gerçekti. Şöyle veya böyle TÜRKİYE son 5 ayını bir anlamda boşuna harcamıştır. Türkiye cesametinde bir ülkenin değil 5 ayını 5 saatini, 5 dakikasını boşa harcamaya mecali yoktur. O açıdan referandumda ret oyu verilsin diye mücadele eden cephe, gerçekten bu ülkeye akıl almaz kötülük yaptılar.
Gücünü, enerjisini bu ülkenin devasa sorunlarına harcaması gereken Sayın Başbakanı o meydandan bu meydana koşmak zorunda bıraktılar. Türkiyenin böyle bir deneyimi yaşaması elbette hiçbir ekonomik değer ile gölgelenemez. Ama ülke demokrasisinin üzerindeki her türlü vesayetin kaldırılmasına yönelik gayrete gireceği artık kesin belli olan hükümete, muhalefetin olumlu katkılar sunarak destek vermesi onların da kazancına sebep olmaz mı idi.
Referandumun evet oyları ile kabul edilmesinden sonra piyasaların coşması, yatırımcıların rahatladıklarını ifade etmeleri, TÜSİAD Başkanı Boynerlerin şirketinin 70 Milyon dolar, referandumun olumsuz neticelenmesi için gayret gösteren KOÇların(ne koçmuşlar ama) 800 milyon dolar bir anda para kazanmaları yapılan işin doğru olduğunu ortaya koymuyor mu?(Belki bu insanlar isterse bütün servetimiz gitsin, yeter ki Tayyip bey ve jenerasyonu bu ülkede söz sahibi olmasın diyorlardır. Yine de Allah HAYIRLARINI versin, ne diyelim)
Yahudi kökenli iş adamımız İshak Alaton hemen 3,5 milyar dolarlık bir yatırım yapmaya karar verdiklerini söyledi. Helal olsun. TÜSİAD eski başkanlarından Tuncay Özilhan ise yeni yatırım yapmak için genel seçimleri bekleyeceklerini söylemiş. Onun da işlerini ALLAH HAYIRA tebdil etsin. Bu ülkeden kazandığı parayı pulu elinde tutacakmış, genel seçimler yapıldıktan sonra yatırım yapmaya veya yapmamaya karar vereceklermiş. Genel seçimlerde destek olduğunuz CHP nin bir çıkış yapacağını düşünüyor ve bu çıkışın gerçekleşmesi üzerine yatırım yapmayı planlıyor iseniz, boşuna bekliyorsunuz. Çünkü bugün % 45 ler seviyesine gelmiş olan Ak Partinin prestiji seçimlere kadar pik yapacak, haberiniz olsun. Bunu görüp erken davranmak, daha iyi olmaz mı? Yok zaten biz bu duruma karşıyız diyorsanız, bilesiniz ki, sizden başka da bu ülkede yaşayan çok akıllı insan var ve onlar artık ellerini değil, gövdelerini de taşın altına koymuşlar, ülkenin kalkınması, gelişmesi için var güçlerini kullanmaya başlamışlar. Aksi durum sınıfta kalmanıza sebep olur.
Ekonomi, kalkınma, yatırımlar denilince, elbette bölgem ile ilgili konular beni her şeyden çok ilgilendiriyor. Özel sektör yatırımları bakımından çok fakir durumdayız. Devletin iş , istihdam yaratacak alanlardan çıkması sebebiyle, bölgeye Devlet tarafından yatırım yapılmıyor. Özel sektör güvenlik endişesi ile gelmiyor. İŞSİZLİK VE DOLAYISI İLE AŞSIZLIK SORUNU KATLANARAK BÜTÜN ÜLKEYİ RAHATSIZ EDECEK HALE GELİYOR.
İş ve aş bulamayanlar ya dağa(Kandile) veya bağa( ülkenin batı bölgelerine) göç ediyor. Türkiyenin ANA SORUNU haline gelen bu durumu bir şekilde çözmemiz lazım. Geçen bir yazımda belirtmiştim, Diyarbakırda kapanan 3 devlet fabrikası(İplik, Halı,Şayak ve İçki fabrikaları) en azından 5 bin insanın çalışmasına engel oldu.Bu beş bin insanın her birisinin 5 kişiye baktığı kabul edilecek olur ise, 25 bin insan ekmeksiz kaldı. 25 bin insanın harcamadan/piyasadan/ çekilmesinin esnafa verdiği zararı herkes bir düşünsün.
TÜRKİYE KÜRT SORUNUNUN DA BİR ANLAMDA OLUMLU BİR ŞEKİLDE ÇÖZÜLMESİNİ İSTİYOR İSE, DİYARBAKIRI GÜNEYDOĞUNUN SANAYİ MERKEZİ HALİNE GETİRMEK ZORUNDADIR.
Referandum çalışmaları yaptığım sırada Diyarbakıra ziyaret için gelen REYSAŞ LOJİSTİKİN SAHİBİ SAYIN DURMUŞ BEY ile tanışma ve sohbet etme imkanı buldum. REYSAJ LOJİSTİK Türkiyenin her tarafına taşıma hizmeti veren ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yatırımları olan bir kuruluş. 15 bin ila 20 bin arasında insan çalıştırıyor. Taşıma işinde dünyanın ikinci büyük firması durumunda. Doğu ve Güneydoğuya yatırım yapılması için çok enteresan görüşlerini dinledim Durmuş beyin. Durmuş beyi Türkiye sevdalısı güzel insanlardan birisi olarak gördüm. Sayın Başbakanımız Onu bir çağırıp dinlese ve Hadi DURMUŞ DİYARBAKIRA ŞU FABRİKAYI KUR DESE, EMİNİN SÖZÜNÜ YERDE BIRAKMAYACAK. İş adamlarını toplu olarak çağırıp, Güneydoğuya gidin şu işi yapın, bu yatırımı gerçekleştirin demektense , bire bir görüşmeler yolu ile bir yılda 5-10 fabrikayı kurdurmak mümkün olacak diye düşünüyorum.
Demokrasi zaferi, ekonomi ile taçlanır ise, insanlar bu işten bize de bir pay düştü der ve hevesler kursaklarda kalmaz.