ÇİÇEK BAHÇESİ(1)
Eklenme: 28.05.2012 00:00:00

Cumartesi günü Ak Parti Kadınlar Kolu 3. Büyük Kongresine davetli idik.

Ben işime gücüme hep en az 15 dakika önce giderim. Sabah saat 10.15 te evden çıktım. Yarım saatte Aski Kongre Salonuna yetiştim.

Mutad kontrollerden sonra birileri bana yol göstermeden, teşrifatçılık yapmadan protokol kapısına kadar gittim.

Biliyormusunuz Hürriyet gibisi yok.

Siyaset kurumu da bir anlamda insan hürriyetini sınırlayan etmenlerden birisidir.

Daha önceleri bu tür yerlere gidişim, danışmanım arkada ben önde büyük adam ve büyük roller eşliğinde gerçekleşirdi.

Zahir büyük adamların hep arkalarında, sağlarında, sollarında, önlerinde, arkalarında onları olası tehlikelerden korumaya adanmış adamlar olur.

Korunan kişi de hiç kimseye aldırış etmeden, sağına soluna bakmadanistikamete kilitlenmiş olarak, dimdik adımlarla ilerler.

Daha önce söylemiş miydim bilmiyorum, ben o anlarda hep içimden gülerdim. Korunuyor muyum, yoksa kafese konulmuş bir Aslan mıyım?, Ya bırakın Allah aşkına biz de insanlardan bir insan olalım, kendi başımıza bir yerlere gidelim, kimse bize durduk yere ihtiramda bulunma mecburiyetinde kalmasın, hayat basit, sade bir şekilde akıp gitsin.

Siyasetten terhisimiz gerçekleşince, eee kim bizimle sağda solda dolaşacak? Biz de gideceğimiz yerlere kendi başımıza gidiyoruz. Siyasi bu mekana bu defa sellemehusselam gittik.

Soranlara bir zamanlar vekildik dedik. Kimse de bizi eni konu araştırma gereği duymadı.

Aski salonu tıklım tıklım.

Solonun içi ve tribünler hanımlarla dolu.

Ben hayatımda bu kadar hanımı ilk defa bir arada gördüm.

Cennet böyle bir yer mi dedim.

Hanımların çoğunlukta olduğu yerler doğal olarak bir renk cümbüşüne dönüyor. Envai çeşit kıyafetler giymiş ve büyük çoğunluğu renga renk baş örteri ile süslenmiş hanımlar gerçekten bir çİçEK BAHçESİNİ andırıyorlardı.

Milletvekillerine ayrılan tribüne gittim. En önde yer buldum. Oturdum. Eski yeni vekil arkadaşlar ile selamlaştık.

Bizim tribünün bir anlamda korumalığı hanım kardeşlerimizde idi.

Bir çok tanıdık sima ile karşılaştık. Ve hemen hepsi güler yüzleri ile selam verdiler. Biz de Alerresi vel ayn-başımız gözümüz üstüne- dedik.

Biri İrlanda, diğeri Libyadan iki hanım konuk özlü konuşmalar yaptılar ve dünyada ilk kez bir siyasi partinin hanımlar kongresine katıldıklarını ve böylesine canlı bir topluluğu ilk defa burada gördüklerini ifade ettiler.

Libya temsilcisinin Arapça yaptığı konuşmanın bir kısmını yanımda oturan Ordu Milletvekili Fatihan Ünal beye ben terceme ettim. Libyalı kadın temsilci, Ak Partinin faaliyetlerini bir bütünlük içerisinde kendilerine rehber edindiklerini, devrim sırasında Türkiyenin kendilerine yapmış olduğu yardımı hiçbir zaman unutmayacaklarını, her fırsatta minnettarlıklarını ifade edeceklerini söyledi.

Ak Parti hanım kolları başkanı Güldal Akşit hanımefendinin özlü konuşmasından sonra USTA şiiri eşliğinde Sayın Başbakan kürsüye geldi.

Sayın Başbakan konuşmasında günlük siyasi olayları değerlendirdi.

Kadınlarımızın en çok dert çeken, hüzünlenen, terörden ötürü evlatlarının kaybına kahrolan insanlarımız olduklarını söyledi.

Bir annenin şehit olan evladının mezarı başına giderek yazdığı mektubu okudu. Ve mektubun o ey evlat sen bana gelmedin ama işte bak ben sana geldim, sen bulunduğun mekandan beni görüyorsun cümleleri hepimizin bitmesine sebep oldu. Ben o esnada bütün anaları evet bütün anaları derinden ve hüzünle andım ve rahmet göz yaşı döktüm. Sayın Başbakan da göz yaşını içine akıtsa da hüznünü gizleyemedi.

Aahhh sayın Başbakanım aaahhh. Keşke hep birlikte doya doya ağlasak, o salon anaların gözyaşı ile ıslansa, göz yaşlarımızda boğulacak gibi olsak ve PEKİ BİZ NE İçİN HÜZÜNLENİYORUZ, BİZ NE İçİN BÖYLESİNE CİĞERHUN BİR ŞEKİLDE AĞLIYORUZ SORUSUNU SORMA İMKANI BULSAK dedim.