DTP BAŞARIDA KENDİ SINIRLARINI AŞTI MI?
Eklenme: 2.04.2009 00:00:00

Demokratik Toplum Partisi özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde çok büyük başarıya imza attı. Geçerli oyların % 65 ini alarak bölgenin birinci partisi oldu. Diyarbakır, Batman, Siirt, Van,Şırnak, Hakkari, Iğdır illerindeki oyları sildi süpürdü. Doğu Anadoluda ise Tunceli DTP nin oldu.

DTP nin genel geçer söylemleri ve seçim stratejileri ile aldıkları oy/kazandıkları Belediye Başkanlıkları/ nın bir değerlendirmesi yapıldığında kazançları yanında kayıpları da var. Bu bakımdan başarıları sınırsız değil.

Bunun sebebi şudur.

DTP Sıvas ili berisini "ideolojik savlarının/iddialarının" kalıcı mekanı olarak gördüklerini her fırsatta ifade ediyorlar. Bu söyleme paralel olarak seçimler öncesinde DPT liler gittikleri her yerde "Kürt olanlar DTP ye oy verir" dediler.

Ben onların bu söylemini hatalı bulduğumu ifade ettim.

Çünkü onlar bu beyanları ile kendilerini bir çok açıdan sınırlamış oluyorlardı.

Bu söylemin sonucu olarak Belediye Başkanlıklarının kazanılmış olduğu yerler Kürt sayılıcak, aksi durum "zımnen de olsa" bu talepten vazgeçme olarak kabul edilecekti.

Oysa Kürtlerin sadece Belediye Başkanlıklarının alınacağı/alındığı yerlerde değil, Türkiyenin her tarafında yaşamış oldukları biliniyor. Belediye Başkanlıklarının kazanılmış olduğu yerlerin dışındaki Kürtler bakımından bu söylem "koruyucu , kollayıcı" olmadı.

Aslında DTP lilerin bölgenin partisi olmakla, ülkenin partisi olmak arasında bir çok gel gitler yaşadıkları sır değil. Seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra DTP eş başkanı Ahmet Türk yaptığı açıklamada DTP nin seçimlerden çok başarılı çıktığını ve bundan sonra Kürt sorununun çözümünde ellerinin iyice güçlenmiş olduğunu söylerken, mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Ancak Ahmet Türk bana göre daha geniş bir prespektiften meseleye bakamamış, kazanılmış olan yerlerin keyfini çıkarmak için kapsayıcı olmayan , popülist bir söylem ile halkın karşısına çıkmıştı.

Biri birine müttehit/bitişik 8 ilin Belediye Başkanlıklarının kazanılması, kazanılan bu illerin Kürtlerin yaşadığı o daha geniş coğrafya ile mukayese edildiğinde dar bir alana sıkışmasının üzerinde acaba durulması gerekmez mi?

Bu durum bize neyi ifade ediyor?

İfade ettiğimiz gibi biz sadece Kürtlerin partisi isek, neden "tabii coğrafyamızın" sadece 1/3 ünde Belediye Başkanlıklarını kazandık?

Ülkenin Partisi isek, neden içerisinde yüzbinlerce Kürdün yaşadığı Diyarbakır'ın bir adım dışındaki illerde yokuz?

Seçim sarhoşluğu demiyeyim de, önemli merkezlerin Belediye Başkanlıklarının kazanmış olmanın keyfininin yaşandığı bu günlerde, DTP liler elbette bu soruları kendilerine soracaklar/sormalılar ve kapsam alanındaki "antenlerin" neden çalışmadığını ciddi olarak düşünmeliler.

Osman Baydemir Bey 2004 seçimlerinden sonra da, 2009 seçimlerinden sonra da "Biz bu ülkenin bir parçasıyız, bu ülkenin bir siyasi partisiyiz. Kimse bizi bölüp parçalayamaz, bizi kapıdan kovsalar pencereden, pencereden kovsalar bacadan, bacadan kovsalar bulduğumuz en küçük iğne ışığı niteliğindeki bir delikten içeri( Türkiye) gireceğiz" dedi. Bu arada siyasette var oluş amaçlarından en önemlisinin Kürt sorununu çözmek olduğunu , kültürel hakların verilmesini, kalıcı bir barış ortamanın sağlanmasını amaçladıklarını ifade etti.

Diyarbakır'da Cumhuriyet tarihinden ilk kez ikinci defa Belediye Başkanlığını kazanma şansını elde eden Osman Beyin bu söyleminin Türk ve Kürt siyasetçiler tarafından çok iyi irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekiyor.

Osman beyin söylemlerinden hem Türk siyasetçilerine/ilgili ve yetkililerine/ve hem de Kürt siyasetçilerine yönelik manalar var.

1-Türkiye daha fazla başını kuma gömmekten vaz geçmeli ve 30 yıldan beri kaybettiği mevzileri yeniden kazanmak istiyor ise, Kürt sorununun çözümü için çok ciddi adımlar atmalıdır.

2-Türkiye bu adımları atarken , bizden korkmasın,biz Türkiyenin en büyük korkusu olan bölünmeyi ve parçalanmayı asla istemiyoruz. Siz bizi kapıdan, pencereden, bacadan kovsanız bile bulduğumuz iğne ucu genişliğindeki bir yerden yine bu ülkenin içerisinde olacağız.

3-Kalıcı bir barış için genel af dahil atılması gereken ne kadar adım varsa lütfen bunu daha fazla geciktirmeyin.

4-Kürtler 30 yıllık düşük yoğunluklu savaş sürecine baktıklarında artık bu ülkenin bölünmesinin mümkün olmadığını gördüler/görmeliler.

5-Savaş stratejilerinden en büyük zararı gördük, halkımızın daha fazlasını kaldırmaya gücü de yok, tahammülü de yok.

6-Seçimler Kürtler açısından bir referandumu ifade ediyor ise kazancın yanında büyük kayıplar da var. Seçimlerin kazanıldığı yerlerde yaşayanlar paçayı kurtardı, diğerleri ne halleri varsa görsünler deme lüksüne sahip değiliz.

7-Dağ savaşı artık bitmiştir. Başta Diyarbakır olmak üzere önemli illerde kazanılan Belediye Başkanlıkları bize, Kürt sorununun çözümü için siyaset kanallarını iyece açmıştır. Hem bu sorunun çözümü ve hem de sahibi olduğumuz ülkenin kalkınan, gelişen dünya ülkeleri arasındaki yerini alabilmesi için silahların susması gerekmektedir. Seçim sürecinin 5 ay öncesinden başlayıp, seçim süreci boyunca devam eden silahların suskunluğu sorunların çözümünden zarar değil,yarar sağlamıştır.Bu süreçte silahlar ölüm kusmaya devam etse idi, biz bu oyları alamazdık.Atılmış olan herhangi geri bir adım yoktur. O halde silahların habire ölüm kusması niye?

Ben Osman beyin söylediklerinden bunları çıkardım ve dün tebrik etmek için kendilerini aradım. Görüştük. Kendisine başarılar diledim. Yüce Allah'ın kendisini mahcup etmemesi dileğinde bulundum. Onu da aynı duygular içerisinde gördüm. Aklını,zekasını, his ve duygularını aynı iman potasında eriterek, insanlığın büyük aşk ve sevdasını şahsında yaşatmasını bilen "müteal" duygulara sahip ender insanlardan biri. Osman beyden Türkiye'nin istifade etmesi lazım.