Acemilik dönemlerimiz. Meclisi bir kanun teklifi geldi. Teklif Milli Savunmaya ait. Milli Güvenlik Akademisinin kuruluşuna ilişkin. Teklif Milli Savunmanın ama, konu askerlerle ilişkili değil. Sivil vatandaşlara verilecek sivil savunma stratejilerinin nasıl uygulanacağı hükümlerini içeriyor.
Devletin en üst kademesinde görev yapan, Valiler, Kaymakamlar, Genel Müdürlere 6 ay süreyle ülkenin Milli Güvenliğine ilişkin konularında Askeri personel tarafından veya Askerleştirilmiş kişiler aracılığı ile ilgili bilgiler verilecek, gösteriler düzenlenecek. Milleti bıçak götürüp ustura getirecekler.
Çıktım "ya bu kanuna ne gerek var. Bizim insanımız zaten asker doğuyor, asker ölüyor. 28 Şubat sürecinde bunlar ziyadesi ile yapıldı. Üst düzey bürokratlar, Hâkimler, Savcılar, hatta Yargıtay ile Danıştay mensupları brife edildiler. Bunlar yapılırken sanki kanun mu vardı ki, şimdi bu türden yapılacak işler bakımından kanun çıkartılmak isteniyor. Ben bu işlerin yasal zemine oturtulmasına karşıyım ve kanuna red oyu vereceğim dedim"
Ardından Şemdinli olayları patlak verdi.
Şemdinli de meydana gelen olaylar Türkiyenin gözünün açılması bakımından tam bir milattır.
Olayı biraz hatırlayalım. Çünkü insan zihni nisyan ile malul.
Şemdinli ilçemizde Seferi Yılmazın dükkanına bomba konulmuş bir vatandaşımız hayatını kaybetmiş, birkaç vatandaşımız da yaralanmıştı.
Vatandaşların basireti açıldı, eylemi yapanları hemen yakaladılar. Onlar aslında bu tür Provokatif eylemlerin bir ilk olmadığını bildiklerinden böyle basiretli davrandılar. Zira bu olaydan bir iki ay önce Askeri personelin ikamet ettiği yerin yakınında bomba patlatılmış ve bir kısım evlerin camları kırılmıştı.
O günlerde özellikle doğu illerimizde "ya bunu yapan çeteler var, işi yapıp üzerimize atıyorlar" sözleri yaygın bir şekilde konuşulur olmuştu.
Mutkili Astsubay Ali Kaya, silahlar, el bombaları, Seferi Yılmaza ait dükkânın krokisi ile yakalandı.
Seferinin iş yerine atılan bomba ile Mutkili Ali Kayanın arabasının bagajında ele geçirilen bomba aynı türden olunca, artık onun bu bombalama işini yaptığında zerre kadar şüphe kalmamıştı.
İşte o kişiye dönemin kara kuvvetleri komutanı yaşar büyükanıt, tanıyorum iyi çocuktur demişti.
Büyükanıt bu iyi çocuğu Diyarbakırdaki eylemlerinden tanıyordu. Altındağ ailesini bir defa PKK ya yardım etmekten, bir defasında da Hizbullahçı olmaktan gözaltına almışlardı da, Avukat sıfatı ile olaylara müdahale etmiştim.
Sonra her iki isnat da fos çıktı. Ama nelere mal oldu
Bu organizasyon kimi kişileri de yanlarına alarak ilde terör estiriyorlardı.
Ali Kayanın bu son icraatını yerden yere vurdum.
Bu bir organize iştir, SERÇE PARMAK BİR ŞEYİ BİLİYOR İSE BAŞPARMAĞIN HER ŞEYDEN HABERİ VARDIR dedim.
TBMM si Şemdinli Komisyonuna çağırdılar gittim.
Siz hiçbir şeyi çözemezsiniz. Niye dediler. Çünkü karargahların kapısından içeri girip de resmi vesaike bakmazsanız, işler lafta kalır dedim.
O zaman dediğim gibi çıktı. Ama fitil bir kere ateşlenmişti. Tesirini Ergenekon soruşturmalarında gösterdi.
Hanımefendi siz bu soruşturmaları hala bir oyun ve oyuncak olarak mı görüyorsunuz.
Bakınız 28 Şubat sürecinde Diyarbakırda çok özel arkadaşlardan gelen bir bilgi vardı.
Bunlar kendi aralarındaki konuşmalarda Diyarbakırı Erzurumu, ve Konyayı bombalayalım. 2-3 Milyon insan ölsün. Kürt sorunu da, İrtica sorunu da böylece çözülsün diyorlarmış.
Bu konuşmaların kem küm olmadığı, güya ülkeyi koruma adına ne tür melanetlerin işleneceği Ergenekon kapsamında ele geçirilen belgeler karara bağlanmış, bunlar dökümanlara intikal etmiş.
Şimdi siz bunlara yardımcı olan Gazetecilerin gerçekten mesleklerini icra ettiklerini mi düşünüyorsunuz. Bakınız bu türden ateş düştüğü zaman, yaş kuru demeden herkesi kavurur. O açıdan İzmirli kardeşlerimizin biraz da meseleleri İzmirin dışından dinlemeleri gerekir dedim.
Haklısınız, ben sadece işsizlik probleminin çözülemediğini görüyorum, keşki buna bir çare bulunsa da, çoluk çocuğumuz, hepimiz şöyle bir rahatlasak dedi.
Evet ben bunları geçen hafta bir nebze size aktardım.
Bu hafta sonunda İzmirde HAFİF RAYLI METRONUN hizmete sokulmasının törenleri vardı. Tevafuk bu işte.
Törende CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ulaştırma Bakanı Binalı bey ve Sayın Başbakan konuşmalar yaptılar. Kemal Kılıçdaroğlu dışarıdan İzmire bakışı ve İzmirlinin dışarıya bakışını anlattı. İzmir Büyükşehir Belediyesinin bu hizmetini öve öve bitiremedi.
Terkinin bir yanı boş olunca sözler suya yazıldı.
Başbakan oturduğu yerden bekle geliyorum havasında idi.
Çıktı.
Bu hizmetin nasıl gerçekleştiğini ve benim geçen hafta "İzmiri Kazanmak Zor Değilmiş" başlığı altında yazdıklarımı daha geniş bir biçimde izah etti. İzmirin her türlü hizmeti hak ettiğini, bunu da yapmaya devam edeceklerini açıkladı.
Bakınız İzmirlinin içecek su sorunu biz çözdük, onları Arsenikli su içmekten kurtardık, ama bunlar bir lütuf değil, İzmirlinin hakkıdır dedi.
İzmiri kazanmanın zor olmadığını gösterdi.
Çıtalar büyüdü balyoz oldu, inince gözler fal taşı gibi açıldı.
HADİ AÇ GÖZLERİNİ.
Gözünü kapatan dünyayı kendine zindan eder.