EN DOĞRU YERDE EN DOĞRU KONUŞMAYI NASİP ET ALLAHIM
Eklenme: 26.11.2010 00:00:00

Bayramı bu kadar mezarlıkta karşılayan bir şehir var mıdır? Bana imkânsız geliyor. Bayram namazını Ofis camisinde kıldım. Camiye girişten çıkışa kadar dostlarla selamlaştık, el sıkıştık, bayramımızı tebrik ettik. Camiye girdim, ön saflara doğru ilerler iken, bir el kolumdan tuttu. Aaaa Avukat Mustafa Güran bey. Sarıldık. Arka saflara doğru çekildik. Hal hatır sorduk. Aslında niyetim, bir gün önce ona telefon edip, bayram namazı sonrasında Hacı Naci Güran Amcayı ve diğer ahibbamızı/dostlarımızı/mezarlarında ziyaret etmek için birlikte gitmeyi teklif etmekti. Sonra zaten camide buluşuruz dedim. Öyle de oldu. Namaz bitiminde dostlarla sarmaş dolaş olduk. O arada 45 yıllık arkadaşım Avukat Siraç Öztoprak beyin babası hocamız Molla Sadrettin Öztoprak beyi gözlerim aradı. Göreyim, elini öpeyim istedim. Yoktu. Zihnimden iyice yaşlandı, bayram namazına gelemedi herhalde dedim. Hey ulu çınar dedim hey. Nebi Camiinde görev yaptığı günlere gittim. Kuranı Kerimi bu kadar güzel okuyan ve Cuma hutbelerini herkesi doyuracak kadar ilim ve bilgi ile mücehhez hale getirip insanlara sunan çok az hoca gördüm. Özellikle yaz aylarında Nebi Cami hücresinde namaz sonları yapılan sohbetleri hatırladım. Güveçe denk geldiğimiz günlerin tadı hala damağımda. (O yüzden hali vakti yerinde olanlara diyorum ki, bir fakiri doyursam, bir yemek versem de ne olacak, sanki fukara bitiyor mu demeyin.) Avluda arkadaşımı gördüm, hocam nerede dedim. Yerinde yoksa gelememiştir dedi. Allah sağlıklı uzun ömürler versin dileğinde bulundum. Onunla vekilliğim öncesinde oğlu Cahidin ofisteki çerezci dükkanında Pazar günleri buluşurduk. Bir gün Üstad Bediüzzaman ile ilgili olarak Fethullah Gülen Hocaefendinin "O asrın kutup insanlarından birisidir ve belki de birincisidir" sözlerini aktardım. Gözleri doldu "kendisini niye gizliyor, onun kadar üstadı anlayan ve dediklerini yerine getiren başka insan var mı? Fethullah Hoca üstadın beşaretlerine nail olan insanlardan birisidir, Allah razı olsun" demişti. Mardin kapı mezarlığındayız. Aman Allahım, bütün şehir sanki mezarlığa akmış. Herkes orada. Dışarıda bir günde göremeyeceğiniz kadar eş dost ile karşılaşıyoruz. İçimden bayramı bu yoğunlukta mezarlıkta kutlayan başka bir şehir var mıdır diye geçiriyorum. Şehrimin bu âdetine bayılıyorum. Her mezarın başından Kuran sesleri yükseliyor. Ya sin vel Kuran-il Hekim. İnneke leminel murseliyn. Ala siratim mustakim. Tenziy-lel azizir rahim.Li tunzire kavmen ma unzire abauhum fehum ğafiluvn/ Ya sin. (Ey Muhammed)Hikmet dolu Kurana yemin olsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere gönderilenlerdensin. Kuran ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içerisinde olan bir kavmi uyarman için, mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. Biz de mezarlığa girer girmez "Essalamu aleyke ya eyyuhel kubur" ey kabir ehli selam sizin üzerinize olsun diyoruz. Fatihalar,Ya sinler,Nebe,İhlas, Felak ve Nas surelerini ardı arkasına bizde okuyoruz. Siz gittiniz, biz de geleceğiz "ve ileyhi turceuvn" dönüş Onadır diyoruz. Hiçbir yer mezarlık kadar insana baş eğdiremez. Gidenlerin sere serpe yattığını gören yaşayanlar, başları önlerinde "elimizden dua etmekten, yalvarmak, yakarmaktan, af dilemekten başka bir şey gelmez" diyorlar. Namaz sonrası Çermik yollarındayız. Yanımızda çöreğimiz var. Açık bir dükkan bulup, üzüm peynir alıyoruz. Arabada "Bayram Kahvaltısı" yapıyoruz. Elimi çeneme koyuyorum. Geçen yılları düşünüyorum. Çocukluğumda Diyarbakıra ilk gelişimde yazdığım şiirin aklımda kalan mısralarını ağzım kapalı terennüm ediyorum. Kara Amidmiş bir zamanlar adı bu Diyarın, Hayranıyım çevresini sarmalayan Surların, İçerisine sokulur dört bir yandan ince yollar, Çakıllı yollarına ağıtlar yazmış, eski ozanlar. Çermik çarşı kültürü en enteresan olan şehirlerden birisidir. İnce uzun çarşısının arka taraflarında evler vardır. Yani ev ve çarşı biri birinden ayrıdır. Bu hayatımıza hâkim olan "mahremiyet" kültürünün bir yansımasıdır. Dükkânlar kapalı, çarşı bomboş. Ortalık çocuklara kalmış. Aman Allahım her şey 40 sene öncesi gibi. Öylesine tatlı, öylesine şirin. Evimizin yanından geçerken babam, annem, kardeşlerim, amcalarım, teyzelerim aklıma geliyor. Babamın her iftar vakti yaptığı çiğ köfte, anamın içli köftesi ve sargı burması burnumda tütüyor. Her gün firakımız artıyor. Her geçen gün artan firakımız, yaşımızın ilerlediğini, "visale" yaklaştığımızı gösteriyor. O sebepten mi, dualar daha bir içten, niyazlar daha bir gönülden kopuyor. Kuran bana dokunuyor. Babamın mezarının başında Nebe suresinin "İnne lilmuttakiyne mefazen, hedaike ve enaben ve kavaibe etraba ve kesen dihaka. La yesmeuvne fiyha leğven vela kizzaba, cezan min rabbike ataen hisaba. Rabbbissamevati velardi vema beynehuma r Rahmani la yemlikuvne minhu hitaba yevme yekuvmurruvhu vel melaiketu saffen la yetektellemuvne illa men Ezine lehurrahmanu ve kale savaba" Şüphesiz Allaha karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler,kendileriyle bir yaşta,göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu kadehler vardır. Orada ne bir boş söz işitirler ve ne de bir yalan. Bunlar kendilerine göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden , Rahmandan bir mükafat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar Ruhun ve meleklerin saf duracakları gün Allaha hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmanın izin vereceği ve "doğru" söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir." Allahım onlara ve bize "doğru" konuşmayı nasib et. Daha fazlasına takatim kalmadı, kusura bakmayın.