TCKnun 311 nci maddesi Cebir ve Şiddet kullanarak TBMM sini ortadan kaldırmaya veya görevlerini KISMEN veya TAMAMEN yapmasını engellemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkum olurlar. Bu suçların işlenmesi esnasında başka suçlar da ika edilmiş ise, ayrıca cezalandırma söz konusudur.
TCK nun 312.maddesi yukardaki koşullar dahilinde bu defa ,T.C. Hükümetini ortadan kaldırmaya yönelik eylemleri ika edenlere müebbet ağır hapis cezası verilmesini öngörüyor. TCK nun 313.madrdesi ise, Halkı , Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı bir isyana tahrik eden kimseye 15 yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir. İsyan gerçekleştiğinde , tahrik eden kişi hakkında yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezası veriliyor. Silahlı isyanı idare eden kişi ise ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına çarptırılıyor.
ETÖ kapsamında Mahkemeye sunulan İddianameler için deniliyor ki, tamam kimi insanlar bu ülkede bir darbe yapılmasını düşünmüş, hatta istemiş olabilirler.Zaten Türkiye ilk defa darbe gören bir ülke değil. Bilindiği üzere darbeler sonuca ulaştığında, toplumsal meşruiyet kazanır ve kimsenin rejim normale döndüğü anlarda bile "siz neden darbe yaptınız" demeye hakkı olmaz. Oysa ETÖ kapsamında soruşturulanların durumuna bakıldığında, ortada sadece darbe plan ve projeleri var. Bu plan ve projelerin icra safhasına konulmamış olması, darbe niyetlerini suç olmaktan çıkarır. Darbe planlarının icra safhasına geçildiğinin ispatı için, faillerin KISMİ de olsa harekete geçmesi, suç teşkil eden kimi eylemlerinin ortaya çıkması ve tam da bu esnada eylemcilerin bir başka güç sahibi tarafından engellenmesi , yani darbenin önlenmesi gerekir. ETÖnün bu bağlamda bir eylemi yoktur, o halde sanıkların "masun" olduğunu kabul etmemiz gerekir, diyorlar.
Aslında ETÖ bağlamındaki "ihtilal" hazırlık çalışmaları bir iki kişi arasında cereyan eden, gizli , kapaklı , topluma teşmili kabil olmayan bir iki görüş ve düşünce bağlamında kalsa ve hatta Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz,Eldiven adı verilen planlar "mücerret" olarak ele geçirilmiş bulunsa idi ben de bu görüşe katılır ve sanıkların yargılanmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini düşünürdüm.
Ama başlarında,Kuvvet komutanlığı yapmış generallerin YAYGIN BİÇİMDE darbe planları yapmaları,
Dönemin Genelkurmay Başkanını enterne etme için eyleme geçmeleri,
Bu planlardan haberdar olan Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök beyin, şahısları çağırarak darbeye yönelik eylemlerinden günü gününe haberdar olduğunu açıklamasına rağmen, sanıkların dur durak bilmeden çalışmalarını sürdürmeleri,
Emekli olduktan sonra da toplumu TBMM si ve Hükümet aleyhine kıştırtan eylemlerine devam etmeleri,
Sanıkların planlı proğramlı olarak kimi kişileri öldürtmeleri(Necip Hablemitoğlu gibi), Eylem sanıklarından daha alt kademede bulunan komutanların Danıştay Saldırısının planlamasını yapıp, eylem emrini vermeleri ve bu eylemin maalesef gerçekleşmiş olması,
Ümraniye, Eskişehir, Bursa da bulunan el bombalarının aynı cins ve yapıda olması, Örgüt kapsamında kimi muvazzaf subayların gömdükleri silahların, bombaların ele geçmesi, Örgütün üzerine gidilmesi üzerine, ülkenin dört bir yanından mermiler, el bombaları, lav silahlarının atıldıkları yerlerden ihbarlar üzerine bulunması,
Eylem sanıklarından Emekli Kurmay Albay Fikri Karadağın, herkesin gözü önünde silah üzerine yemin ettirmesi ve bu ugurda ölmek var, öldürmek var, öldürülmek var demesi, Eylem sanıklarının karargah evleri teşkil ettirerek genç subayları fiillerinin odağına koymaları,
Mustafa Özbek gibi Sendika temsilcilerinin işçilerden toplanan 7-8 trilyon gibi bir parayı örgütün emrine verdiğini açıkça ifade etmesi,
Sinan Aygün gibi iş adamlarının Başkentin en büyük esnaf kuruluşu olan Ankara Ticaret Odasının bütün teşkilatlarını örgüt üyelerine tahsis etmesi,
İlhan Selçuk, Mustafa Balbay , Tuncay Özkan gibi gazetecilerle darbe planlarının bütün ayrıntılarını görüşmeleri , hatta İlhan Selçukun bu iş 9/11 gibi olursa , yeniden bir mağlubiyeti kaldıramayacaklarını ifade etmesi( 9 nosu 9 Mart 1971 de Asker ile işbirliği halinde İlhan Selçuk ve arkadaşlarının yapmayı planladıkları darbenin 11 Mart 1971 günü bir başka Asker gurubu tarafından engellenmesini kastediyor. 9 mart günü darbe yapılsa işin başında olması planlanan İlhan SELÇUK , 11 Mart günü Ziverbey köşküne sanık olarak sorgulanıyor)
İlhan Selçukun bu endişesine sanık orgenerallerin merak etme , bu defa iş çok farklı olacak diyerek onu teselli etmesi,
Üniversite hocalarının bu işe teşne hale getirilmeleri, Akdeniz Üniversitesi , Malatya İnönü Üniversitesi,Konya Selçuk, Samsun 19 Mayıs, İstanbul Üniversite Rektörlerinin kendileri ile birlikte hareket ettiklerinin ortaya çıkması,
Onur öymen ve Bülent Tanla gibi CHP nin ileri gelenlerinin 22 dönem Parlamentosuna Cumhurbaşkanını seçtirmemek için sanık orgeneraller tarafından çağrılarak kendilerine danışılması ve bu kişilerin talep üzerine bir bildiri hazırlamak için harekete geçmeleri,
Sanıklar tarafından toplumun provoke edilmesine sebep olacak tarzda Cumhuriyet mitinglerinin düzenlenmesi ve bu mitinglerde sık sık laikliğe vurgu yapılarak, yersiz, anlamsız, sebepsiz şeriat tehkilesinden söz edilmesi,
Ak Partinin, MHP sinin bölünmesi için çaba gösterilmesi,
Kendisinden ne köy ve ne de kasaba olmayacağına inandıkları CHP genel Başkanı Baykalın al aşağı edilmesi için planlar yapılması, (Bendeniz kaç defa yazdım, Sayın Baykal şu Onur Öymeni yakandan silkip at, inan o senin yanı başında kaldığı sürece sen hiçbir zaman muvaffak olamazsın, halk ile buluşamazsın, iktidar olamazsın, neden bunu bir türlü anlamıyorsun, hayret ediyorum. Bak sen gıdı gıdı partini bir yerlere getirmeye gayret ediyorsun, ama en yakınındaki adamlar gidip Ergenekon ile işbirliği halinde seni al aşağı etmeye çalışıyor),
İnanın bir çırpıda aklıma gelen bu eylemler, ETÖ sanıklarının çok KAPSAMLI, SÜREKLİ,ÇEŞİTLİ darbe faaliyetleri içerisinde bulunduklarını, muvazzaf ordu birliklerine hulul ettikleri , Asker, İş adamı, Siyasetçi, Gazeteci, Esnaf ve halk kesimleri ile irtibata geçerek eylemlerini ortaya koydukları, TCK nun 311, 312 ve 313 ncu maddelerindeki tanımların tümüne yakınının gerçekleştiği, ayrıca Adam öldürmek, uyuşturucu kaçakçılığı yapmak fiillerinin de bu kapsamda icraya konulduğu açıkça görülüyor.
Bence de eylemler sürekli, yaygın, kapsamlı ve çeşitli.
Son bir not. Sayın Savcının arkasında Siyasi İrade olmasa idi, o böyle bir şeyin üstesinden gelemezdi. Şimdi bu son cümle üzerinde düşünme zamanı.