MİT eski Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür, 1993 yılında görev uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybeden Jandarma eski Genel Komutanı Eşref Bitlisin ölümüne ilişkin olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında ifade vermiş. Mehmet Eymür ifadesinde Eşref Bitlisin yürütmüş olduğu çalışmalar sebebiyle ABD nin rahatsız olduğunu, hatta bir defasında ölüm öncesinde Bitlisin uçağı havada iken ABD liler tarafından inmeye mecbur bırakıldığını söylemiş.
Ergenekon sanıklarından Durmuş Ali Özoğlu, Eşref Bitlisin Ergenekon tarafından değil, MİT Kontrterör Dairesinden bir ekip tarafından öldürüldüğünü iddia etmişti. Bunun üzerine Mehmet Eymür tanık sıfatıyla ifade vermiş.
Bu iki ifadeye bakıldığında, daha o zaman Kürt meselesinin vurma ile kırma ile neticelendirilmesinin mümkün olmadığını söyleyen ve bu işle emrindeki askerlerle bizzat iştigal eden Jandarma Komutanı Eşref Bitlisin menfur bir saldırı ile hayatını kaybettiği biliniyor.
İfadelerin birisinde Eşref Bitlisin şu anda Ergenekon davasında yargılanan çoğu General rütbesindeki askerler tarafından hayatının sonlandırıldığı, diğerinde ise MİT tarafından organize edilen bir eylem sonucu Eşref Bitlisin uçağının düşerek öldüğü fikri hakim.
Ama bunların ötesinde ABD lerinin Eşref Bitlisin çalışmalarından rahatsız olduğu ve bir defasında uçağının inişe mecbur bırakıldığı, yani deyim yerinde ise Türk Generale ayağını denk al ihtarının yapıldığı ortaya çıkıyor.
Eşref Bitlisi ister Ergenekon, ister ise MİT kontrterör uzmanları organize ederek öldürmüş olsunlar, gerçekten onunu çalışmalarından ABD rahatsızlık duymuş ise, ABD ajanlarının her iki kuruma da sızmış olabileceği görülüyor.
Peki Eşref Bitlis ne yapmak istiyor idi de ABD ondan rahatsızlık duydu.
Belki binlerce kez yazılıp çizildiği için, Onun Kürt sorununun çözümünde sayısal öldürme çoğunluğunun çare olmadığını, başka adımlar atılması gerektiğini, özellikle sorunun oturulup konuşulmasını istediği kimsenin hafızasından çıkmış değildir.
Eşref Bitlisin tek günahı bu idi. Yoksa Eşref Bitlisin o dönemde ABD menfaatlerine çomak soktuğuna dair elimizde herhangi bir bilgi ve belge bulunmuyor.
Ülkemizin can yakan bu sorununu oturup konuşma ile çözelim diyen ve adam öldürmenin bu sorunun çözümünde artık çare olmadığını anlatan Eşref Bitlisten ABD liler neden rahatsızlık duymuşlar?
Bunun iki sebebi olabilir.
Birincisi ABD bir kere Türkiyenin başının bu beladan kurtulmasını istemiyor, sürgit bu sorunla Türkiyenin yaşaması, diğer sorunlara el atmasının önüne geçiyor, bu de onun elini zayıflatıyor, o halde güçlü bir Türkiyedense güçsüz ve sürekli çatışma ortamında olan ABD ye muhtaç bir Türkiye daha iyidir.
İkincisi devletler hayatında 30 yılın, 40 yılın ehemmiyeti yoktur. Aslolan kendi menfaatinizi sağlama yolunda atacağınız adımların sonuca ulaşmasıdır. Irakta batıyı vuracak nükleer başlıklı ve 2000 kilometre menzilli Saddam Füzeleri var, bu ülkeye müdahale etmez isek, yakın zamanda bizi vuracaklar yalanı ile ortaya çıktılar ve iki önemli şey yaptılar. Bunlardan birincisi Irakı gerek duygusal ve gerekse fiziksel olarak 3 e böldüler, ikincisi Irakın sahibi olduğu en büyük zenginlik kaynağı olan petrolüne el koydular.
Başta ABD olmak üzere Batılılar bununla da iki şeyi amaçladılar, birincisi Türkiyeyi de içerisine alan bir zafiyet coğrafyası oluşturmak, ikincisi 50 yıl sonra da olsa, bölgede Kürt Etnik kimliğinin siyasi yapıya kavuşturulmasını temin etmek ve böylece gerek ABD ye ve gerekse onun hamiliğinde Ortadoğu coğrafyasını istikrarsızlık içerisinde tutmaya memur edilmiş olan İsraile güven ortamı oluşturmak.
Türkiye ister farkında olsun, ister ise olmasın bu işler adım adım ilerliyor.
Suriyede meydana gelen gelişmeler bunun en önemli ayağıdır.
Biz ilk aşamada Suriyenin Libya, Tunus, Cezayir ve Mısır gibi esen baharın havası ile kısa sürede değişeme uğrayacağını sandık. Oysa emperyal planların adım adım ilerlemesini kendi menfaatleri açısından kabul edilemez olarak gören Rusya federasyonu ve çin, İranı da yanlarına alarak bu işe dur dediler.
Suriyenin /İnşallah daha büyük çatışmalar ve bölge ülkelerine sıçrayan savaşlar meydana gelmez/ 3-5 senede istikrara kavuşacağını sanmak yanlış olur.
Oralarda sürdürülecek istikrarsızlığın uzaması ki, bu bilinçli olarak yapılacaktır, Türkiyenin ayaklarının altından, meydana getireceği neticeleri itibariyle tahmin edilmesi güç TOPRAK kaymasına sebep olacaktır.
Burada yapılması gereken şey, en kısa sürede Anayasal vatandaşlık hakkının sağlanması ve her fırsatta azınlık değilsiniz, bu ülkenin kurucu ve asli unsurusunuz denilen Kürtlerin eğitim dahil haklarını teminat altına alacak yasal düzenlemeleri yapmak ve çok açık ve net olarak Suriye politikasının HALKLA İŞBİRLİĞİ yaparak yeni bir vizyona oturmasını temin etmektir.
Peygamberimiz Efendimiz Ümmetin hata üzerinde ittifak etmez diyor. Yapılan en son kamuoyu araştırmalarında Türkiyenin Suriye Politikası halk tarafından olumlu karşılanmıyor ve bu ülke ile tutuşulacak bir savaşı halk asla istemiyor.
Suriyede tutuşturulan ateşin koru, bir plan dahilinde her gün biraz daha ülkemize düşürülüyor. Alışkanlık haline geldiği sanılan şehit acıları toplumda derin ve onarılması güç yaralar açıyor.
Olan bitenin farkındayız demek İktidara düşüyor.