Televizyonda görünce tanıyamadım, gerçekten o mu? Hayır hayır olamaz, daha iki üç sene önce saçları simsiyah olan bu insan nasıl olur da bembeyaz saçları ile karşımıza çıkar diye hayıflandım. Ne acılar çekmiş, ne sıkıntılar yaşamış ki , gençliğin alametleri gitmiş,yerine yaşlılığın akları düşmüş. Onun bu halini görünce hemen aklıma Cahit Sıktı Tarancının 35 yaş şiirini geldi. Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler alıtndaki mor halkalar!!! Neden düşman gözükürsünüz? Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Ferhat Sarıkaya Van ilinde Şemdinli davasını soruşturdu. Şemdinlide Seferi Yılmazın dükkanı bombalanmış, içerisinde bir insan ölmüş ve bir kişi de yaralanmıştı. Danıştay saldırısında olduğu gibi bu olayda da sanıklar, halk tarafından derdest edilmiş, suçüstü yakayı ele vermişlerdi. Mutkili Astsubay Ali Kaya ve arkadaşlarının sahibi olduğu aracın bagajında, olay yerine atılan bombanın bir başka örneği ile kaleşnikov silahlar bulunmuştu. Ayrıca Seferi Yılmazın dükkanının krokisi üzerine çarpı işareti atılmış vaziyette saldırganların aracında ele geçirilmişti. Ali Kayada ifadelerinde, biz Seferi Yılmaza Avrupadan gelecek olan bir şüpheli paketi takip ediyorduk demiş, şüpheli paketin kendileri tarafından Seferi Yılmazın dükkanına atılan bomba olduğunu anlamayan kalmamaştı. Daha sonra Ali Kayanın Şemdinliye iki gün önce resmen görevlendirildiği ortaya çıkmıştı. Ama Seferi Yılmaz hala Avrupadan gelecek olan paketi !!! bekliyor. Bu yetmiyormuş gibi olay yerinde sebebiyet verilen öldürme eyleminin Savcı tarafından soruşturması yapılır iken, üzerlerine ateş edilmiş ve bu ateş eden kişinin de Astsubay Özcan İldeniz olduğu anlaşılmıştı. Aslında bu kişileri en iyi biçimde anlamamıza , dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıtın Ali Kaya için "tanırım iyi çocuktur" demesi sebep olmuştu. Bu kişiler ile ilgili iddianameyi hazırlayan Savcı Ferhat Sarıkaya, ulaştığı önemli deliller sonucu Ali Kayanın silahlı terör örgütü üyesi olmaktan cezalendırılması için, Van Ağır Ceza Mahkemesine dava açmış, diğer beyefendi için de gereğinin takdir ve ifası için evrakı Askeri Savcılığa göndermişti. Ferhat Sarıkaya hazırladığı bu iddianame üzerine HSYK tarafından jet hızı ile görevden atıldı. Ancak onun hazırlamış olduğu iddianame üzerine, Ali Kaya Van Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı ve 39 yıla mahkum edildi. Yargıtay 8.Ceza Dairesi bu kararı, sebebiyet verilen olayın "Askeri Suç" olduğu gerekçesi ile bozdu. Ve dosyayı gereğini yapmak üzere Mahkemesine gönderdi. Van Ağır Ceza Mahkemesi verilen bu karara uydu , dosyayı Askeri Savcılığa gönderdi. Askeri Savcılığın iddianame ile Askeri Mahkemeye açtığı dava, bu defa Askeri Mahkeme tarafından görevsizlikle neticelendirildi. Aslında Askeri Mahkeme şunu söylemiş oldu. "Arkadaş bu suç sabit. Eylemi yapan Astsubay Ali Kaya. Ben ne yapacağım yani. Ali Kayaya kendisine verilen görevi sebebiyle gitti suç mu işledi? diyeceğim. Bu olur mu? Bizim böyle bir yargıya varmamız, Askerin töhmet altında kalmasına sebep olur. Oysa Ordunun bütünü gözönüne alındığında , böyle bir töhmeti/zannı/ hakkedecek durum söz konusu değildir. Adam eğer cuntalaşmış/çeteleşmiş/ ise gitsin Asker dışında hesabını versin" dedi. Bakalım Yargıtay 10.Dairesi hangi Mahkemeyi görevli/vazifeli/ sayacak. Dava hangi Mahkemede görülecek olur ise olsun, suç sabit. Umarım Yargıtay 10.Dairesi(Uyuşmazlık) görevi Askeri Mahkemeye verip de, tüm üst kademe görevlilerin töhmet altında kalmasına yok açacak bir karara imza atmaz. Ali Kaya gitsin çeteden Sivil Yargıda hesabını versin ve böylece Ergenekon yapılanmasının önemli bir ayağı böylece fahşolsun. Ergenekon davasında olan bitenler, Kafes Eylem planında ele geçirilenler, Çukurambar/Bülent Arınça Suikast/olayındaki belgeler,Erzurum Savcılarının bu kapsamda vazifeden men kararları, Savcı Ferhat Sarıkayayı nasıl da doğruluyor. Anadolunun bu saf temiz vatan evladı , görevden atılınca, neler söylendi neler. Şu Cemaatin adamıymış, bu cemaatin kollamasındaymış. Amerikaya gitmiş, oralarda beyler paşalar gibi ağırlanıyormuş, bir eli yağda, bir eli baldaymış, bunlar zaten böyledir, kendilerine verilen görevi yapınca başlarına ne gelirse gelsin, hiç pişman olmazlarmış , mış mış ta mış mış. Adam işte ortaya çıktı. Yaptığı işten pişman değil. Nasıl olsun ki. Onun hazırlamış olduğu iddianame, sonradan ortaya çıkanların yanında, zemzem suyu ile yıkanmış gibi kaldı. O yaptığı işten pişman değil, ama gördüğüm kadarı ile belli etmese de perişan. Ne yurt dışına çıkmış , ne ordan burdan geçimlik bir paraya kavuşmuş. Bir Avukat yazıhanesinde katip gibi hukuki mütalaa hazırlayarak çoluk çocuğunun geçimini temin etmeye çalışıyor. Hele Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dava açmadığını duyunca,ne yalan söyliyeyim, Vallahi küçük dilimi yutacak gibi oldum. Söze bakın "Vatanımın, Devletimin bu işte bir kusuru yok. O sebeple ben yaban ellerdeki Mahkemelere dava açarak, para kazanmayı hiçbir zaman düşünmedim. Ben görevimi yaptım. Takdir böyleymiş. Biz çok zor şartlarda okuyarak,bu Memleketin en onurlu mesleklerinden birisinin mensubu olduk, bilgi ve becerimi Milletim aleyhine kullanmayı aklımın ucundan geçirmedim" dedi. Evet çok şükür ki, Ferhat gibi vatan evlatları var ve bu vatan eminim Sarıkayaların manevi gücü ile ayakta duruyor. Şimdi ben Hükümetteki arkadaşlarıma/büyüklerime sesleniyorum. Yargı Reformu yapılır iken, Lütfen Ferhat Sarıkaya gibi haksız yere görevinden tardedilen kişilerin hukuku gözetilsen. Hakimler ve Savcılar Kanunun ilgili maddeleri "siyasi mülahazalarla" görevlerinden uzaklaştırılan bu kişilerin yeniden vazifelerine dönmelerini sağlayacak yapıya kavuşturulsun. Yazıktır, günahtır.