GARİP MESAJ – A”ŞIK” AÇIKLAMA
Eklenme: 15.03.2012 00:00:00

Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı.

Vallahi ben de olayı nasıl değerlendireceğimi bilemedim, şaşırdım kaldım.

İki Gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık Ergenekon örgütünün üyesi olmak iddiası ile Oda Tv davasından soruşturma geçirdiler, tutuklandılar, koğuşturuldular ve 375 gün sonra tahliye oldular.

Gazeteci kimliğinin bu ülkede ne kadar önemli olduğunu Mustafa Balbay geçirdiği soruşturmalar sırasında bize gösterdi.

O da Ergenekoncularla iş tutmuş, işin basın ayağını oluşturmada önemli görevler ifa etmiş ve bu işler fahşolunca tutuklanmıştı. Sonra itirazlar v.s oldu. Mustafa Balbay birden kendisini dışarıda buldu, tahliye edildi.

Mustafa Balbay tahliyesine gerçekten çok sevinmişti. Cezaevinde çıktığında şen çocuklar gibiydi. Sarı Basın kartını havaya kaldırıyor, sağa sola gösteriyor ve ben gazeteci kimliğim ile cezaevine girdim, şimdi bu kimliğim ile dışarı çıkıyorum, mesleğimi en güzel bir şekilde yapmaya devam edeceğim diyordu.

Belli ki Mustafa, tahliye olmasında Gazeteci kimliğinin ehemmiyetini iyi kavramıştı.

Ortaya çıkan belgeler üzerine Mustafa Balbayın yeniden tutuklanmasına şahit olduk. Bu arada Milletvekili oldu, ama hala hakkındaki isnatların ciddiyeti sebebiyle içeride.

Onun gibi gazeteci, televizyoncu Tuncay Özkanda, hakkındaki isnatların ciddiyeti göz önüne alınarak tutuklanmasına karar verildi.

Cumhuriyet mitinglerini düzenleyenlerin başında gelen Tuncay Özkan emekli generaller Hurşit Tolon, Şener Eruygur ile iyi iş tutmuş ve bu mitingler için Jandarma Genel Komutanlığının bütçesinden paralar almıştı.

Tuncay Özkan kürsüye çıktığında, adeta ortalığı kasıp kavuruyor, Cumhuriyetin tehdit altında olduğunu söylüyor ve bu mitingler sayesinde Cumhuriyetin ayakta kalmasına çalıştıklarını beyan ediyordu.

Bu mitinglere kürsüye çıkıp konuşma yapmasa da CHP si eski genel başkanı Deniz Baykal da katılıp destek verdiğini ortaya koyuyordu.

Aslında bu tür mitinglerde Deniz Baykal gibi birisinin kürsüye çıkıp konuşma yapmaması, halk arasında alelade bir izleyici gibi bulunması benim hep dikkatimi çekmiş, ya ne oluyoruz demiştim.

Şöyle bir sonuca varmıştım, Deniz bey bu işleyişi, yani fol yok, yumurta yok kabilinden yapılan Cumhuriyet elden gidiyor mitinglerini, aslında çok normal bulmuyor, fakat ne olur ne olmaz diyerek, dun/uzak/ kalmak ta hoşuna gitmiyordu.

Tuncay Özkan üç senedir içeride, kimse Cumhuriyet elde gidiyor mitingleri yapmıyor, yapamıyor, ama görüyorsunuz işte, ne Cumhuriyet elden gidiyor ve ne de Cumhuriyetin yaşaması için Hurşit Tolanlara, Şener Eruygurlara, Fikri Karadağlara, İlker Başbuğlara, yaşar büyükanıtlara(hakikaten ne oldu,internet andıçlarının kendi Genelkurmay Başkanlığı zamanında işleme koyan ve 27 Nisan bildirisini yayınlayıp, herkesi ayağını denk alması için tehdit eden bu kişi dışarıda, bu andıçlamaların büyük kısmını işlemden kaldıran İlker Başbuğ içeride, sizce de bu işte bir gariplik yok mu)ihtiyaç olmadığı ortaya çıktı.

Zaten Cumhuriyeti Millet kurmuştu, şimdi de onlar yaşatıyor.

Onu mecrasından saptırmak için akla hayale gelmedik oyunları Cumhuriyet Mitinglerini düzenleyenler yapmış, Cumhura zulmetmişlerdi.

Ama iş konuşmaya geldiğinde mangala kül bırakmıyorlar, Cumhuriyeti kurduklarından efelenerek söz ediyorlardı.

Herkes bu iddia sahiplerinin Cumhuriyeti de, Cumhuru da iki de birde çiğnemekten geri durmadıklarını gayet iyi biliyor.

çünkü onlar bu Cumhuriyetin çocuklarını Cumhur olarak görmüyor, gençlerini bıraktık, Başbakanlarını, Bakanlarını yağlı ilmeklere göndermekten geri durmuyorlar/dı/.

Cumhur hep eline imkan geçtiğinde sessiz sedasız bir biçimde, Cumhur ve Cumhuriyetin katillerinin hesabını verdiği oyları ile gördü. Ve böylece,

Peygamberimiz Efendimizin, Milletim hata üzerine ittifak etmez hadisi şerifine bir kez daha sadakte dedirtti.

Nedim Şener de, Ahmet Şık da Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ağabeyleri gibi Cumhuru çiğneyen bir Cumhuriyetçilik oyununda figüranlık yapmak istediler.

İş başa kadar giderse kendilerine yağlı bir ekmek düşeceğinin fena halde farkına varmışlardı.

Ergenekoncularla iş tuttular. Bunun için ne yapmaları gerekiyordu?

Cumhuriyeti yıkan birilerini bulacaklar, onların eylemlerini ortaya koyacaklardı ki, yağlı ekmeği hakketsinler.

Onlar da tutup Fethullah Gülen Cemaatine saldırdılar.

Aşağısı adamları kurtarmadı.

Karalamaları, iftiraları ve yasa dışı isnatlarının hukukta yeri olmadığı, aslında Cumhuriyeti bu eylemleri ile bizzat kendilerinin yıkmaya çalıştıkları veya yıkmaya çalışanlara odun oldukları ortaya çıkınca, tutuklandılar.

375 gün sonra tahliye oldular.

Her iki sanık bundan böyle tutuksuz olarak yargılanmaya devam edecekler, yani henüz tuzumuz kuru diyecek konumda değiller.

İşte tam da bu ortamda Nedim Şener çok akıllıca bir tahliye sloganı geliştirdi ve Ergenekon sanığı olmasına rağmen, Ergenekonun katlettiği Hırant Dinke sahip çıkmaya, onun davasını sonuna kadar takip etmeye kendisini adamış olduğunu açıkladı.

Onun bu tavrındaki çocuksu hal, doğrusu tebessüm etmeme sebep oldu.

Aslında Nedim Şener bu açıklamaları ile Ergenekon suçlamasında gelinen noktanın hiç de küçümsenecek durumda olmadığını ortaya koydu. Sanıklara büyük büyük cezaların verileceği endişesine kapıldı.

Nedim ben Ergenekonun katletmiş olduğu Hırantın davasına kendimi adadım, o halde benim Ergenekon ile ne işim olabilir diyor.

Paçayı kurtarmak için Hırant iyi bir tutamak. Hem iç ve hem de dış dünyada büyük destek görür bu açıklamalar. Aferin Nedim.

Ahmet AŞık a gelince, adam Leyla.

Durumunun farkında değil.

Beni buraya atanlar, polisler, Savcılar, Hakimler buraya girmedikçe/Hapse/, bu dava bitmez, bu sorun çözülmez diyor.

Bak Ahmet o Polislerin, Savcıların ve Hakimlerin Ergenekon veya gibileri ile iş tutmadıkları sürece, senin çıktığın yere girmeleri söz konusu değil.

Senin dediğinin gerçekleşmesi için, yeni bir ihtilale ihtiyaç var.

Böyle bir şeyin gerçekleşmesi, akıllara ziyan bir serkeşliğe sebebiyet verilmez ise, çok zor görülüyor.

Diğer yandan Cumhur, Cumhuriyetin de, onunu olmaz ise olmaz tutamağı Demokrasinin de kendi elinden bundan böyle alınmasına hiç de göz yumacak gibi gözükmüyor.

Ona rağmen bir gelişme olur ise, bu halk kendisini tankların önüne atmadan önce, senin yakana yapışır.

Diyeceğim o ki Ahmet, ruhun ihtilal, mihtilal teraneleri ile havalarda cevelan ediyor ise de, aklını başına almanda ve Aşık açıklamalar yapmamanda azim fayda var.

Şimdi sana gaz veriyorlar.

Bilirsin el şeyi ile gerdeği girilmez.