Yahudiler her zaman insanları yaptıklarını pişman etmişlerdir. Yine öyle mi olacak. Onların bu kuralı tarih boyunca değişmedi. Bundan sonra da değişmesi imkânsız görünüyor. Suriye ile İsrail arasında 2007/2008 yılları arasındaki dolaylı barış görüşmelerinin mimarı olan Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Hükümet çok mesafe kaydetmişti. Samimi gayretler sonucu dolaylı barış görüşmeleri netice vermiş ve iki ülke arasında çık kısa süre içerisinde kalıcı bir barış anlaşmasının imzalanmasına sıra gelmişti. O günlerdeki gelişmeler ile ilgili olarak çeşitli dünya ülkelerinin liderleri Türkiyenin bu barış sürecinde oynamış olduğu rolü çok önemseyen açıklamalar yapıyorlar, başta Başbakan olmak üzere Türkiyeye övgüler yağdırıyorlardı. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Türkiyenin Ortadoğu barış süreci ile yakından ilgilenerek inisiyatif alan birkaç ülkeden biri olduğunu söyleyerek Türkiyeye teşekkür ediyor, Türkiyenin Suriye ile İsrail arasında dolaylı görüşmeleri başlatabilme inisiyatifi alan tek ülke olduğunu görmekten duyduğu memnuniyeti belirtiyordu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın güvenirliği ve Türkiyenin arabuluculuğu olmasaydı bu sürecin zor başlayacağını belirten Esad, bu nedenle Türk Hükümeti ve müzakerecilerine teşekkür ediyordu. ABD dönem başkanı Fransanın Devlet Başkanı Nikolai Sarkozy, Avrupanın İsrail ile Suriye arasındaki dolaylı müzakerelere arabuluculuk eden Türkiyeye minnettar olduğunu, Suriyede başkan Beşşar Esad ile yaptığı görüşmeden sonra yaptığı açıklamada ise "Türkler müthiş bir iş çıkardı. Bu doğrudan müzakereler ile sonuçlanmalı. Giriştiği bu eylem nedeniyle bütün Avrupa Türkiyeye minnettardır" ifadesini kullanıyordu. 3 Ocak 2009 Gazze saldırısından 4-5 gün önce Sayın Başbakan ile görüşen İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Suriye ile aralarındaki husumeti sona erdirecek barış anlaşmasını yapmaya hiç bu kadar yakın olmadıklarını , yakında doğrudan görüşmelerin başlayacağını ve en kısa zamanda anlaşmanın imzalanacağını belirterek Türkiyeden ayrılıyordu. Olmertin ülkesine dönmesinden sonra Suriye/İsrail doğrudan görüşmelerinin tarihinin açıklanması beklenir iken, İsrailin 3 Ocak 2009 günü Gazze Şeridine saldırısı gerçekleşti. İsrail adeta Gazzeyi insanları ile birlikte haritadan silmeye kalkıştı. Her tarafta fosfor bombaları yağmaya başladı. 1500 Müslüman bu saldırılarda hayatın kaybetti. 4500 Müslüman ise yaralandı. Bunların kaçı iflah olmaz biçimde yaralandı, sakat kaldı veya sonradan hayatını kaybetti, bilmiyoruz. Bildiğimiz tek bir şey var, o da İsrailin Filistin topraklarına yaptığı bu saldırı, dünya insanlığının zihnine "ZULÜM" olarak kazındı. Hele gökyüzünü aydınlatan fosfor bombalarının yer yüzüne ölüm olarak yağmasını hiçbir zaman unutmayacağız. İsrail şimdi zorda, ormanları alev alev yanıyor. Şahsen orman yangınlarına hiç dayanamam. Dünyanın neresinde olursa olsun, yanan ormanları gördüğümde, ciğerim parçalanır, yüreğim ağzıma gelir. Daha fazlasını söyleyeyim, orman yangını haberlerini izlememek için elimden ne gelirse yaparım. Yangın kontrol altına alındı haberlerine ise, kaybolan en kıymetli eşyamı bulmuş gibi sevinirim. İsrailin şu anda başında bulunan Orman yangını felaketine de aynı oranda büyük üzüntü duydum. Hele bir araba içerisinde 40 kişinin alevler arasında kalarak can vermesi, ruhumu intizaza getirdi. Yarabbi bu belayı kısa sürede def et diye dua ettim. Yangın söndürmede oldukça başarılı olan Türkiye, yardıma koşmayacak mı, diye içimden geçirdim. Bu iş siyasete girer mi, bu yönde bir yazı yazsam, sıkıntı doğar mı diye çok alıp verdim. Ama çok şükür, bu konuda Türkiye kendine yakışanı yaptı. Sayın Başbakanın emri eli iki yangın söndürme uçağımız, İsrailin ciğerlerine su serpiyor. Şimdi İsraillilere düşen bir görev var. Lütfen otursunlar, televizyonlarının görüntüsünü ikiye bölsünler. Bir bölümüne ülkelerindeki yangını, diğer bölüme de Gazzeye yaptıkları fosfor bombalı saldırıları izlesinler. Ülkelerindeki orman yangınlarına dünya ülkelerinin, Türkiyenin müdahalesine verdikleri izni düşünsünler, bir de Gazzeye yağdırdıkları fosfor bombaları altında kalan çocukların bir damla suya hasret çığlıklarına niçin müsaade etmediklerini gözleri önüne getirsinler. Gazze hala İsrailin ambargosu altında. İnsanların ihtiyaç duyduğu 3 bin kalem maldan sadece 70-80 inin Gazzeye ulaşması ne demek. Bunun adı ölümlerden ölüm beğen değil midir? Mavi Marmara gemisinde yaşananları nereye koyalım. Diyarbakırlı şehidimiz Ali Haydar BENGİNİN eşi ve çocuklarının yaşadıklarını İsrailliler duyuyor mu? İsrail ve Yahudiler değişir mi? Bilmiyorum. Şehidimiz Ali Haydar Benginin eş ve çocuklarının BABA, Ve Gazze çocuklarının suya hasretini gözleri önüne getirsinler yeter.