Anayasa Mahkemesi tarafından Demokratik Toplum Partisinin kapatılmasına karar verildiğinde,parti yetkililerinin sinei millete dönme kararı yoğun bir biçimde tartışıldı.
Partinin kapatılması kararı ile birlikte , bu partinin başkanı Ahmet Türk ve Aysel Tuğlukun milletvekilliklerinin düşürülmesine karar verilmişti.
O sırada herkes Ahmet Türkün yapacağı açıklamayı sabırsızlıkla bekliyordu. Partisi kapatılan, kendisine siyasi yasak getirilen Ahmet Türk basının önüne çıktı ve "kimse DTP sinin siyasi işlevinin sona ermesine müncer olacak bir karar verilmesini bizden beklemesin. Partimiz kapatılmış ve benimle birlikte Aysel Hanımın milletvekilliği düşürülmüştür.Türkiyenin ve halkımızın DTP sine ihtiyacı vardır. Bu sebeple biz, DTP sinin Parlamentonun çatısı altında bu ülkede yapacağı daha çok işler olduğunu düşünüyoruz. Kimse bu karanlık ortamı fırsat bilerek yasa dışı eylemlere yönelmemelidir. Biz bu ülkenin sorunlarını görüşerek, konuşarak çözeceğimiz inancındayız" anlamında sözler söyledi.
O çok basiretli çıkış DTP nin kapatılma hengamında gerçekten büyük rahatlık sağladı.
Daha sonraki süreci biliyorsunuz.
Diyarbakır toplantıları ardı arkasına gerçekleşti.
Ve orada partinin tüm organlarının katılımı ile yapılan toplantı sonrasında, parti yetkililerinin sinei millete dönme konusunda kararlı olduklarının vurgulandığı ifade edildi. Bunun üzerine,
Sağduyulu bir çok kesim gibi biz de,
Aman yapmayın etmeyin, parlamentodan çekilmeyin, bu doğru olmaz, demokratik siyasi zeminlerin her zaman canlı tutulmasında herkesin faydası var, siz parlamentodan çekilirseniz,sertlik yanlılarının ekmeğine yağ sürersiniz, dikkatli olmak herkesin lehine. Bu arada biz parlamentodan çekilecek ve kapatılan partimizin yerine yenisini kuracağız diyorsunuz. Bu bir çelişkidir. Madem yeni bir parti kurulacak ve bu parti Türkiyenin kanunlarına göre teşkil edilecek ve o bağlamda siyaset yapacak, sonunda da parlamentoya girmek için seçimlerde mücadele edilecek, o halde bu parlamentodan çekilmenin mantığı ne? Diye sormuş ve başta Ahmet Türk olmak üzere, Osman beyin, Selahattin Bey gibi sağduyulu kişilerin parlamento zemininin boşaltılmasına müsaade etmeyeceklerini düşündüğümü belirtmiştim.
Öyle de oldu. DTP parlamentodan çekilmedi, sayıları 19 a düşünce Ufuk Uras imdada yetişti ve yeniden parti Parlamentoda gurup kurma hakkını elde etti.
Anayasa değişiklik görüşmeleri TBMM sinde devam ederken, ben Diyarbakırda idim.
Hiçbir zaman art niyetli olmama ve art niyetli davranışları kendime yakıştırmama gibi bir hasletim olduğundan ve benimle münasebette bulunan kişiler bunu derhal farkettiklerinden,sohbetlerimizde bana karşı içlerindekini gizlemezler ve göründükleri gibi olmaya gayret gösterirler.
Anayasa değişiklik paketi hakkında düşünceleri sorduğum Diyarbakırlılar(hemen her kesimden) BDP li Milletvekillerinin tutumunu anlayamadıklarını ifade etmişler ve nasıl olur da 1980 rejimine bel verirler biçiminde endişe ve eleştirilerini dile getirmişlerdi.
1980 rejiminin mabedi!!!durumuna gelen Diyarbakır Cezaevi dimdik ayakta ve oradan yankılanan işkence sesleri hala kulakları olabildiğince tırmalıyor iken BDP liler nasıl oluyar da Anayasa değişiklik paketine karşı çıkıyorlar, bunu bir türlü anlayamıyoruz diyorlardı.
Diyarbakır Söz Televizyonunda 24 Nisan 2010 tarihinde yaptığım konuşmada tanık olduğum işkencelerden örnekler vermiş ve bu Anayasanın bir anlamda belinin kırılmasına müncer olacak değişiklik teklifine BDP nin hangi gerekçe ile karşı çıktığını anlayamadığımı ifade etmiştim.
Sonra BDP lilere dönerek, bakınız bu değişiklik teklifi referanduma gider ise, Diyarbakırlıların % 80-90 ı evet oyu verecek ve o zaman siz karşı saflara geçmiş olan oyların hasretine yanacaksınız demiştim.
Ama bu defa BDP liler bizi dinlemediler ve CHP gibi oylamalara katılmayarak pasif bir direnç gösterdiler.
Oysa BDP bu oylamalara katılarak olumlu oy kullanmış olsa idi, sık sık kendilerinin başına gelen parti kapatma kıskacından kurtulmuş ve Türkiye Demokrasisine inanılması güç büyük destek vermiş olacaklardı.
Maalesef bu durumu ıskaladılar ve millete dönüp, anlaşılmaz bir biçimde "bu anayasa değişikliğinde bizim için bir şey yok, o nedenle oylamalara katılmıyoruz, referanduma gidildiğinde de halkımızı oylamalara katılmama konusunda uyaracağız" dediler.
BDP liler en çok partileri kapatılan insanlardan oluşuyor. Parti kapatmaların zorlaştırılmasına yönelik Anayasa değişikliği neden kendilerini ilgilendirmiyormuş, bunu bir türlü ortaya koyamadılar. Maalesef burunlarının dikine giderek, bu ülkede sertlik yanlılarının ekmeğine yağ sürdüler.
Bu haftaya kadar da referanduma kendi sevenlerinin katılmaması için propoğanda yaptılar.
Tam da bu esnada Kandilden 20 Eylüle kadar eylemsizlik kararı geldi.
Kandil,İmralıdan Abdullah Öcalanın gönderdiği haber uyarınca, 20 eylüle kadar eylemsizlik kararı alındığını ve bunun belirli bir mutabakata bağlandığını söylüyor.
Bu haber doğu ve güneydoğuda referandumda oy kullanma konusundaki sıkıntıların büyük ölçüde aşılmasına imkan verecektir.
Çatışmaların kesilmesi ile şehit cenazelerinin batı bölgelerine gidişinin engellenmesi,şehit cenazelerinin batı bölgelerine gelmesi sırasında ortaya çıkan manzarayı çok iyi kullanan MHP nin , referandumda hayır oyu verilsin biçimindeki yem borusunu kesecektir.
AMA BU ARADA PROVAKOSYONLARA HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA DİKKAT EDİLMELİDİR. Bu saatten sonra BDP lilerin halka sandığa gitmeyin demesinin hiçbir anlamı olmayacağı ortadadır.
BDP liler eylemsizlik sürecinin değerlendirilmesi için çaba sarfetsinler, hükümet kanadının atması gereken adımların neler olabileceği konusunda somut öneriler ile ortaya çıksınlar, ama MECLİSİN TATİLDE OLDUĞUNU, RAMAZAN AYI İÇERİSİNDE BULUNUDUĞUMUZU VE REFERANDUM ÇALIŞMALARI SEBEBİYLE PARLAMENTOYU TOPLAMANIN İMKANSIZLIĞINI DÜŞÜNEREK TALEPLERİNİ ONA GÖRE SIRALASINLAR.
OLMAYACAK DUAYA KİMSENİN AMİN DEMESİNİ BEKLEMESİNLER.
Türkiyede herkesin canı akan kan sebebiyle alev alev yanıyor.
Türkiyenin her tarafına servis!!! edilen şehit cenazelerini,
Dağlarda hayatını kaybedenlerin yakınlarının ağıtlarını,
Batmanda Sadi, Salih, Sofi Özdemir kardeşler ile Av.Sedat Özevinin ölümlerini BU ÜLKEDE ARTIK KOYACAĞIMIZ YER KALMADI.
GERÇEKTEN BU AŞAMADAN SONRA TERÖRÜR HALLEDECEĞİ BİR SORUN YOKTUR.Biz bu işe devam ederiz, başka umarımız yok diyenler, kendi evlatlarının ölüsüne ağlamaktan başka bir şey yapamayacaklardır.
Bu bakımdan hallini istediğimiz tüm sorunların çözümü için, Türkiye dağlarında bulunan örgüt üyelerinin Kandile çekilmesi, uluslar arası veya ulusal hangi kuruluş olursa olsun, onlardan birisine silahların teslim edilmesini ilk atılması gereken adım olarak görüyorum.
Bundan 10 sene önce de yazdım.İnsanlar damlarının başında eli silahla oturan kişiler olduğu sürece, evimde rahatım, kimsenin bana bir zararı yok demez, diyemez.
BDP liler referanduma katılmayın anti demokratik davranışlar için günlerini tüketeceklerine, barışa, özgürlüğe,kanın durmasına ne kadar katkıda bulunuruz, bunun hesabını yapsınlar.
TÜM BATI DÜNYASI TÜRKİYENİN REFERANDUMUNA OLUMLU AÇIDAN DESTEK VERİR İKEN,ONLAR YEREL POLİTİK TUTUMUN ESİRİ KONUMUNA DÜŞÜP, İNSANLARI OYLAMAYA KATILMAMA GİBİ BİR YANLIŞIN İÇİNE SÜRÜKLEMESİNLER.