GÖZLERİ KÖR OLUNCA EKSENLERİ DEĞİL FELEKLERİ ŞAŞIYOR
Eklenme: 15.06.2010 00:00:00

İşin özü unutulduğu zaman her şey karman çorman oluyor. Gerçekler gözlerden kaçıyor. Hadiseleri reel biçimde değerlendirme imkanını kaybediyorsunuz.

Türkiye ekseninin kaydığı, batıdan koparak doğuya yamandığı yolunda yoğun eleştiriler var.

Türkiye tarihinde hiç olmadığı kadarı ile batı dünyasına eklemlenmek için gayret gösteriyor.

Avrupa Birliği ile müzakareler Ak Parti iktidarı zamanında başlatıldı. Daha doğrusu batı dünyası bu müzakereleri başlatmak zorunda kaldı.

Hiçbir hükümet yetkilisi Sayın Başbakan kadar AB liği ülkelerini ziyaret etmedi.

ABD ye yapılın ziyaret sayısının 18 i bulduğu söyleniyor.

Yunanistan ile geliştirilen diyaloğlar ve siyasi ilişkilerin geldiği boyut, tüm batı dünyası tarafından takdir ediliyor. Eskiden olduğu gibi bugün yarın aramızda savaş çıkacakmış gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil. Türkiyenin Yunanistana asla saldırmayacağı konusundaki güvence Ak Parti Hükümetleri tarafından verildi.

İtalya Başbakanı Berlusconi, İspanya Başbakanı Zapetero Türkiye Başbakanının en iyi dostları arasında.

Türkiyenin batı dünyasından milim kopuşunu ifade eden en küçük bir hareketi söz konusu değil. Zaten batı dünyasında da bu konuda bir sıkıntı yaşanmıyor.

Tek sıkıntı Sayın Başbakanın 18 defa ziyaret ederek kendisi ile beraberliğine, işbirliğine önem verdiği ABD nin tutumundan kaynaklanan gelişmeler.

Bunlardan en önemlisi olarak gösterilen 1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM sinden geçmemesinde Sayın Başbakanın zerre kadar kusuru yoktur. Bu bakımdan işi sürekli onun omuzlarına yıkarak, bu hareketin intikamını alma konusunda ABD nin tavrı insanlık dışı bir eylemdir.

ABD bu tavrı ile Türkiye halkına olan düşmanlığında sınır tanımadığını ortaya koymaktadır. Heye yoka bu tavrın gündeme taşınması ve hele içimizdeki monşer bozuntuları tarafından ABD adına bunun ifade edilmesi/onların konuşturulmaları/asla kabul edilemez.

TBMM sinde reddedilen 1 Mart tezkeresi Türk Milletinin iradesidir ve demokrasi ile idare edilen her ülkenin bu iradeye saygı göstermesi gerekir.

Türkiyenin eksen kaymasına maruz kaldığı söylenen ikinci olay ise,BM Güvenlik Konseyinde İrana yaptırımlar uygulanması için ABD nin öncülüğünde getirilen tasarıya  red oyu vermiş olmamızdır.

İrana BM Güvenlik Konseyinin yaptırımlar uygulama kararı almasından önce, diplomasinin dili ile konuşulması için batı dünyası tarafından ŞANS!!! Tanınmış ve bu konuda Türkiyeden arabuluculuk yapması istenmiştir.

Sayın Başbakanın "bana ABD Başkanı tarafından gönderilmiş olan mektup var, biz o mektubun gereğini yerine getirdik" demesini batılı müttefiklerimiz!!! Ve insanlarımız!!! Neden anlamıyor, bilmiyorum.

Söz konusu mektupta İranın sahibi olduğu % 3 oranında zenginleştirilmiş olan 1200 kiloğram Uranyumun Türkiye eli ile Dünya Atom Enerjisi kurumuna iletilmesi ve bunun karşılığında yakıt olarak kullanılacak 120 kiloğram Uranyumun yine Türkiye eli ile İrana verilmesini öngörüyordu.

Hepinizin bildiği üzere Türkiye Brezilya ile büyük bir başarı örneği göstererek bu konuda kendisine düşeni yaptı ve üçlü anlaşma imzalandı.

Türkiyenin zaten böyle bir başarıyı gösteremeyeceği zehabı ile mektuplar yazanlar, sonucun elde edilmesini bir türlü içlerine sindiremediler ve bu defa yapılan bu anmlaşmanın İranın nükleer proğramını bütünü ile durdurmayacağını ileri sürüp, tarihi fırsatı kaçırmakta bir beis görmediler.

Türkiyenin öncülüğünde Brezilya ve İranın imzalamış oluğu bu anlaşmanın gerekleri yerine getirilmez ise, bugünleri batı dünyası çok arayacaktır.

BM Güvenlik Koneyinden çıkarılan yaptırım kararının bir sonuç doğurmayacağını herkes ifade ediyor. Peki ne olacak?

Olacağı şudur: ABD öncülüğünde Irak örneğinde olduğu gibi bir gurup  oluşturulacak, bu gurup bakınız biz bir sürü adım attık, ama bu yolla sonuç alamadık, şimdi saldırı zamanı diyecekler ve İranı vuracaklar

AMA İRAN HALKI ELİNİN ARMUT TOPLAMAYACAĞINI HEP SÖYLÜYOR. HALK BUNU SÖYLÜYOR İSE, İRANLILAR DEĞİL, SALDIRI PLANLARI YAPANLAR  KORKSUN.

İşin Türkiye ile ilgili kısmına dönecek olursak,İrana yaptırımlar uygulama kararının alındığı BM Güvenlik Konseyi toplantısında Türkiyenin Brezilya ile birlikte red oyu vermesini eksen kayması olarak değerlendirenleri  toplum vicdanına havale etmekten başka çaremiz yok.

Yazılı metin/mektup/ ile teyid edilmiş talebinizi yerine getiren Türkiyeye saygı duyulması, attığı adımın önemsenmesi, tebrik edilmesi, teşekkür edilmesi gerekirken, gelinen noktaya bakarmısınız?

Türkiye red oyu vermek ile eksenini kaydırmış!!!

Sayın Başbakan ABD nin taleplerini yerine getirdi.

Bir nevi imkansız olanı başardı.

Bu sebeple takdir edilmesi, tebrik edilmesi gerekirken, küçümsemeye maruz bırakıldı.

Bir nevi yaptığına pişman edildi.

Dünya ulusları önünde ve Türkiye halkı nazarında yapılan KARA PROPOĞANDA ile "ne yani bu da bir şeymi" dercesine büyük diplomatik zafer gözlerden düşürüldü.

Türkiyenin elde ettiği diplomatik zaferin etkisini göstermesine, yani Uranyumun takası için gerekli olan sürenin işlemesine fırsat verilmeden derhal BM Güvenlik Konseyinden yaptırım kararı çıkartıldı. Ve Türkiyeye de gel bu karara evet oyu ver denildi.

Türkiye bu kadar iyi niyetli çabalarına ve İran gibi siyaseti çok iyi bildiği tescilli olan bir ülkeyi dünya uluslarının büyük iştahla istedikleri anlaşmayı yapmaya ikna etmiş olmasına rağmen, gidip BM de İrana yaptırım uygulanması kararına evet oyu vermiş olsa idi, gerçekten BÜTÜN GÜVENİRLİĞİNİ, BAĞIMSIZ BİR DEVLET OLMA KARAKTERİNİ YOK EDERDİ.

Siyonist batı basını Türkiyenin almış olduğu bu kararı elbette eleştirecekti.

Ama bizimkilere ne oluyor demek ve bir hayal kırıklığını ifade etmek de çok fazla içimden gelmiyor. Al birini vur ötekine. 1 Mart Tezkeresinin reddi üzerine, Türkiyeye ölümlerden ölüm beğen denilmişti, tüm işbirlikçilerince. Ama ne oldu?

Ben bir ara HA SADDAM HA BUSH DERKEN tam da bunu kastetmiştim.

Gözleri kör olunca eksenleri değil, Felekleri şaşıyor.