HAYATLARININ KUMARINI OYNAYIP, KANI DURDURSUNLAR
Eklenme: 17.08.2011 00:00:00

Çanakkale de, Anafartalarda biri biri ile savaşan, biri birine kurşun sıkan askerlerin, savaşa mola verildiği anlarda biri birlerine sigara ikram ettikleri gerçeğini öğrendiğimde çok duygulanmış, acı acı tebessüm ederken, gözümden iki damla yaş gelmesine engel olamamıştım. İşte bu demiştim. İnsanlık budur, en olmaz anlarda merhamet duygularının göz kamaştıran büyüklüğü buradadır, bu duygudadır.

Sayın Başbakan da belirtti. Cahiliyye dönemi Araplarında Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları haram aylardan (Eşhuru hurum) sayılır ve bu aylarda insanlar asla savaşmazlardı.

Bu dört ay geldiğinde panayırlar kurulur, Yahudiler, Hırıstiyanlar, müşrikler biri birleri ile alışveriş yaparlar, her alanda sanat eserlerini sergiler ve şiir irat ederlerdi.

İslamiyet ile birlikte Ramazan da bu aylara dahil oldu.

Şimdi yine mübarek bir Ramazan ayındayız.

Bu sene Ramazan ayı başlayınca, kılıçların kınına gireceğini, silahların susacağını, herkesin siperlerine çekileceğini düşünmüştüm.

Ama öyle olmadı.

Nerede ise her zamankinden daha fazla saldırı olayı gerçekleşti.

Yollar kesildi, savaş ile hiçbir ilgisi olmayan masum sivil insanlar kaçırıldı, pusular kuruldu, onlarca insan şehit edildi.

Aslında bizde 30 seneden beri devam eden savaş, gerçekten kirli. Ahmet Arifin "isterim erkekçe olsun, dostluk ta, düşmanlıkta, hiçbiri olmaz halbuki" dizelerinde anlatılanlara uygun hareket ediliyor.

Cadde ortasında yürüyen sivillerin başlarına arkalarından kurşun sıkılıyor, pusular atılıyor onlarca insan elleri kolları bağlı bir anda kurşun yağmuruna tutuluyor.

Savaş dediğin böyle mi olur.

Savaşın bunca acımasız olanı herhalde kardeşler arasında olur!!!

Yeminle söylüyorum, inanasım gelmiyor.

ANZAC askerlerinin bizimkilere, bizimkilerin Anzaklara molalarda sigara atmalarında yaşanan "insani" duyarlık, maalesef bizde kalmamış.

Bu ramazan münasebeti ile!!! Örgütün had safhaya vardırdığı öldürme eylemleri sanki bilinçli bir seçim gibi.

Bizim Kürtlükten başka mukaddesimiz yokmu?

Örgütün böylesine tavan yapan eylemlerini ve Kürtlüğü kutsayan anlayış ve eylem biçimini, bizim Kürtlerin kahir ekseriyetinin benimsediğini asla düşünmüyorum.

Örgüt bu son zamanlardaki eylemleri sebebiyle, yine kendi iç dünyasında çok havalanmış gözüküyor.

Olayları bugüne kadar takip etme istidadını gösterememiş kimilerinde, bu durum bir heyecan dalgasının esmesine sebep olabilir. Ama unutmayalım şu andaki durumun 1994 sendormu veya Abdulah Öcalanın yakalanmış olduğu 1999 sendromunu çağrıştıran yanları var.

1993 yılına gelindiğinde eylemler yine tavan yapmış, yine her tarafta örgütün korkusu yayılmaya başlamıştı.

İnsanlar geleceklerini düşünmek için, ne yapalım, şehirde kalalım mı, yoksa ülkenin başka güvenli alanlarına göç mü edelim demişlerdi.

1993 yılında bunlar olurken, birden 1994 yılına gelindi ve "men dekka, duka- çalma kapımı çalarlar kapını" kuralı işledi. Asker, polis harekete geçti. Savaş ise savaş denildi. Dağ taş askerle, polisle doldu. Örgüt mensupları kaçacak delik aramaya başladılar. Büyük kayıplar verdiler. Gece görüş özelliğine sahip uçakların işaretlemiş olduğu kamplara bombalar yağdı. Onlarca, belki yüzlerce insan hayatını kaybetti. Müntesiplerde hayal kırıklığı yaşandı ve bu durum büyük çözülmeleri beraberinde getirdi.

ÖRGÜTÜN EN BÜYÜK KAYIPLARI, EN TEPE NOKTADA GÖZÜKTÜĞÜ ZAMANLARDA OLMUŞTUR. BU DURUMU ÖRGÜT BİR TESADÜF OLARAK MI DEĞERLENDİRİYOR, ÇOK MERAK EDİYORUM.

Son ayda yaşanan büyük kayıplar sonrasında, Sayın İç İşleri Bakanı ve Sayın Başbakanın yaptıkları kararlı açıklamaları çok iyi okumak lazım.

Ordunun ve Özel Harekatçıların örgüt ile baş edemeyecekleri yolunda mensuplarınca yapılan açıklamalar fazla abartılı bir mahiyet taşımaya başladı. Bu kadar özgüvenin eskiden olsa bir sebebi olduğu kabul edilebilirdi.

Örgüt mensupları tespit edildiği halde, bombaları dağa taşa boşaltıp dönmeler,

Heronlardan yeterli biçimde istifade etmemeler, Karakollara saldırı olacağını karargahta ekranden seyredip, müdahale emri vermemeler,

Askere saldırı esnasında düğün dernek eğlence düzenlemeler,

gece görüş özelliğine sahip helikopterleri, olayların nerede ise bitmesine yakın bir zamanda olay mahalline göndermeler, çok gerilerde kaldı. Ordunun böylesine büyük zafiyete uğramasına neden olanlar şimdi yargının karşısında hesap veriyorlar.

Orduda ittihat/birlik, beraberlik/sağlanmak üzere.

Özel harekatçılar da işin içerisine girdiler. Ve onlara emir komuta etmek üzere İl Valililerine görevleri hatırlatıldı.

Yani.

Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, örgütün har vurup, harman savuramayacağı ortaya çıkıyor.

BDP nin akil adamları, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Selahattin Demirtaş ortaya çıksınlar, hayatlarının kumarını oynasınlar.

Öldürme ile hiçbir yere varılamayacağını çevrelerine hatırlatsınlar. İlk iş olarak Bayram ziyaretleri esnasında TBMM si başkanı Cemil Çiçek beyin başkanlık edeceği bir Meclis oturumunda gelip yemin edecekleri söylesinler.

Sorunların hal yerinin TBMM si olduğunu yeniden bir kez daha deklare etsinler.

Kanı durdursunlar.