Özel yetkili Mahkemelerle ilgili düzenleme hiçbir şekilde üçüncü ve dördüncü yargı paketleri içerisinde olmayacak denildikten sonra, dördüncüsüne bile kalmadan üçüncü yargı paketi içerisinde TBMM si tarafından görüşülerek kanunlaştı. Böylece Yüksek rütbeli komutanların devletin güvenliğine ilişkin işledikleri iddia olunan suçlarda yargılanabilmeleri için “İzin” alınması mecburiyeti getirildi.
Bu düzenlemenin yargılaması devam eden Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İnternet Andıcı gibi dava sanıklarını etkilememesi, yani onların yargılanmalarına devam edilmesi için, kanuna ek bir madde konulduğu biliniyor.
Ayrıca kaldırılmış olan özel yetkili mahkemeler, ellerindeki davalar neticeleninceye kadara görevlerine devam edecekler. Kanuna bu yönde ek bir madde konulmuş.
Benim bu konularda yapacağım değerlendirme salt hukuki bir analizden ibarettir.
1- Ceza yargılamasında bir kanun değiştiğinde, onun lehe olan hükümlerinin uygulanması genel kuraldır ve bu kural hiçbir değişikliğe uğramadan varlığını devam ettiriyor.
2- Özel Yetkili Mahkemelerin Ağır Ceza Mahkemelerinin üstünde daha ağır bir yetki ile donatılmış olduğu bilinen bir gerçektir.
3- Özel Yetkili Mahkemelerin bu konumu toplumda demeyelim de, toplumun kimi kesimlerinde olumlu karşılanmadığından, Hükümet tarafından kanunla lağvedilmesine karar verilmiştir.
4- TBMM si tarafından çıkarılmış olan kanun Sayın Cumhurbaşkanı tarafından onanır ise kanun bütün unsurları ile yürürlüğe girmiş olacaktır.
5- Kanun Yürürlüğe girdiğinde, özel yetkili mahkemelerin görevi sona ermektedir. Ancak kanuna konulmuş olan geçici madde ile yargılaması devam eden davalarda bu kurala bir istisna getirilmiş ve bu davalara bakan Mahkemelerin görevlerine devam edecekleri hükme bağlanmıştır.
6- Yargı organları çıkan kanunların lehe olan hükümlerini sanıklar hakkında uygulamakla yükümlü olduklarından, sanıklar bakımından daha ağır yetkili mahkemelerin davalara bakmaları, görevsizlik itirazı ile karşılaşacaktır.
7- Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmış olmasına rağmen, kimi davalar bakımından görevlerine devam etmeleri hukuki bir dualizmin/ikiliğin/ oluşmasına sebep olacaktır.
8- Bu karmaşık durum muhalefet tarafından Anayasa Mahkemesine taşınacaktır.
9- Anayasa Mahkemesinin TBMM si tarafından çıkarılan kanunu Esastan ve Usulden inceleme hakkı vardır.
10- Anayasa Mahkemesi çıkarılan kanunu önce usuli incelemeye tabi tutacaktır. Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması ve istisnai hallerde görevlerine devam etmeleri hakkındaki kanun,TBMM sinin İç Tüzük hükümlerine göre bir incelemeye tabi tutulmadan, komisyonlarda görüşülmeden kanunlaştırılmıştır.
11- ÖYM lerin kaldırılmasına ilişkin düzenleme Anayasa ve Adalet Komisyonunda görüşülmemiş, Mahkemelerin lağvedilmesine karar verildiği halde, eldeki davalar bakımından görevine devam etmesi yönündeki geçici maddenin hukuka uygunu olup olmadığı tartışılmamıştır.
12- Sanıklar lehine bir düzenleme olan ÖYM lerin kaldırılmasını Anayasa Mahkemesi, usule aykırılığı, esasa zarar vermesi söz konusu olmadığından ilk planda göz önüne almayabilir.
Fakat aynı kanunda geçici maddelerin konulması, eski ÖYM lerin bir kısmının görevlerine devam etmesi yönündeki düzenleme hem TBMM si iç tüzük hükümlerine, hem Anayasada ifadesini bulan eşitlik ilkesine , hem AİHM sinin Adil Yargılama kuralına aykırıdır. Anayasa Mahkemesi bir anda bu hükmü, kanunun diğer hükümlerine karışmadan, iptal edebilir.
13- Anayasa Mahkemesi kendisine açılan bir dava ile esastan karar vermeden önce, kanuna konulan geçici maddenin yürütmesini durdurma kararı verir ise, zaten kaldırılmış olan özel yetkili mahkemelerin geçici görevleri bir anda sona erer.
14- Bu durumda Özel Yetkili Mahkemelerde yargılamalarına devam edilmesi kararı bulunan Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İnternet Andıcı davalarında haklarında izin alınması gereken sanıklar bakımından, Mahkemeler bir anda “DURMA” karar vermek zorunda kalırlar.
15- Haklarında durma kararı verilen sanıklar için açılan davalar yok hükmünde sayılacağından,bu durumda olan tutuklu sanıklar mecburen tahliye edilir.
16- Haklarında durma kararı verilip tahliye edilen sanıkların davalarına bakan Mahkemeler Başbakanlıktan izin isterler. Başbakanlığın bu sanıkların tümüne birden yargılama izni verip vermeyeceği belirli değildir. Mesela Sayın Başbakanımız eski genelkurmay başkanı İlker Başbuğ’un tutuksuz yargılanması gerektiğini düşündüğünü ifade etmiş olduğundan, yani bu konuda hukuki deyimi ile ihsası reyde bulunduğundan, artık onun davasına izin vermeyeceğini düşünebiliriz.
17- Bu durum aynı isnatlardan yargılanan sanıklar arasında çelişki yaratılmasına ve yargılamaların sıhhatli yürütülmesine engel teşkil eder.
18- Kanunlara konulan izin kuralı, hukukta her zaman tartışma konusu olmuştur. Üst düzey komutanlar için izin isteme, daha alt düzeydeki kişiler için bu kurala başvurma mecburiyetinin olmaması, Anayasada ifadesini bulan eşitlik ilkesinin ihlaline sebep olur.
19- Başbakanlıktan yargılanmaları için izin istenen kişiler, bu sürede delilleri karartabilir, kaçabilir. Atı alan Üsküdarı geçebilir.
20- İşin daha vahimi eylemlerini sonuçlandırabilir ve kimseden izan almadan Mahkemelerini kurar, hükümlerini verirler.
Son söz: Özellikle darbe yapmaya kalkışan, yapmış oldukları açıklamaları ile Emniyeti, MİT ını bile “DÜŞMAN” olarak gören, halkı ise büsbütün düşman safında değerlendiren, bizim “LEJYONERLERE” getirilen bu imkan, Ak Partiye oy verenlerin talebi değildi. Allah sonunu hayreylesin.
BUGÜN ANALİZ GÜNÜ
Hani büyük gazetenin büyük yazarlarından Ahmet Hakan var ya, yine döktürmüş. Aziz Yıldırımın tahliyesi ile ilgili olarak öyle enstantaneler anlatmış ki, işin doğrusu neresini düzelteceğimizi bilmiyoruz.
Ahmet Bey yazısında özet olarak diyor ki, “Aziz Yıldırımı tahliye ettiler, tahliye ederken de bastılar cezayı. Verdikleri hapis cezasını tutukluluğa saydılar, ya da tutuklulukta geçen süreyi hapis cezasına saydılar. Böylece gelen gideni götürmüş oldu. Ben hayatımda bu kadar eyyamcı, bu kadar idareci, bu kadar kurnazca verilmiş bir karar göremedim. Mahkemeden hem tahliye, hem beraat kararı çıksa idi ne olurdu, ortalık karışır, düzen bozulurdu. Aziz Yıldırım o zaman beni niye mahpus ettiniz sorma hakkını elde ederdi… Bu süper kurnazca verilmiş bir karardır. Türk yargısının Adil olup olmadığı tartışılır ama kurnaz olduğu tartışmasızdır… “
Şimdi gelelim Vehbinin kerrakesine.
1-Ceza Mahkemelerinin bir kişi hakkında Mahkumiyet kararı verdikten sonra, onun tutuklulukta geçirdiği süre, verilen cezanın asgari haddi, Yargıtayda temyiz incelemesi yapılır iken geçen süreler göz önüne alınarak, tahliyesine karar verme Türk Mahkemelerinde verilen ilk karar değildir. Her yıl buna benzer binlerce karar verilmektedir.
2-Sanığa verilen hapis cezasının tutukluluğuna sayılması, cezasının onanması halinde kalan süreyi bu kurala göre çekmesi, Ceza Usul Yargılamasının ana kuralıdır.
3-Çok uzun süreli olmayan cezalar bakımından sanıklara verilen cezadan sonra Hüküm ile birlikte tahliye, sanıkların cezalarının Yargıtay tarafından bozulması halinde, daha fazla mağdur olmalarının önüne geçen hukuki bir müessesedir.
4-Mahkemeler bu tür kararları verir iken “eyyamcılık” yapmazlar. Günü kurtarmaya çalışmazlar. Hakimler dosyadaki delillere, bunların hukuki nitelemesine ve en son olarak ellerini vicdanlarına koyarak karar verirler. Onların yaptığı bu işe idarecilik değil, hak ve halk adına karar verme denir. Hakimlerin her sene binlerce kişi için vermiş oldukları bu gibi kararlara kurnazlık demek, hakarettir.
5-Mahkemeden hem tahliye, hem beraat kararı çıksa idi ne olurdu diyor Ahmet Hakan. Mahkemeler bir kişi hakkında beraatine karar verdiğinde, zaten tahliyesine de karar verirler. Biri diğerinin mütemmim cüzüdür. Hakimlerin beraat kararı yanında tutukluluğun devamına karar verdim demeleri gibi komik bir şey zaten olamaz.
5- “Aziz Yıldırım beni niye mahpus ettiniz” diye sorar, tutuklulukta geçen günlerin hesabını görür, işin içerisine AİHM falan karışırdı diyor Ahmet beg. Bir kere ona “mahpus ettiniz” denilmez. Beni niye hapsettiniz denir. Mahpusluk hapsolan kişinin lazımı gayrı murafıkıdır, ayrılmaz parçasıdır. Arapça “hebese” kelimesinden gelen fiilin çekimi şöyledir. Hebese, Yahbisu, Hepsen, Habisun, Mahbusun” diye devam eder. Habisun ismi faildir. Yani hapsetme işini yapan kişiye verilen addır. Mahbusun ise, ismi mefuldür. Failin yaptığı işe muhatap olan kişiye verilen isimdir.
6-Bilgisiz kurnazlığın ismi cehli mürekkeptir.