Neyse mevzumuza dönelim.
Cemaatler siyasi tercihlerinde yeknasak bir özelliği sahip değiller. Bunların siyasi tercihlerinde yeknasak olmadıklarına çok önemli bir delil olarak, yine başımızdan geçen bir hadiseyi zikredelim.
1999 yılında yapılan Belediye seçimlerinde bir arkadaşımız Saadet Partisinden Yenişehir Belediye Başkanlığına aday olmuştu. Biz de ufak tefek yardımda bulunuyoruz. Bir gün Risalei Nur Cemaatlerinden birisine de gidelim, bir selam verelim dedik.
Gittik, ders başladı. İnanmayacaksınız ama gerçek, Risalei Nurlardan ders yapan arkadaş, tam bir Doğru Yol Partisi propogandası yaptı. Risalei Nurlar Kuran tefsiri idi ama,meğer Kuranın bu özel tefsirinde Demokrat felsefeden gelen parti veya partilere sahip çıkmak bir nevi Allahın emri imiş gibi gösterdi.
İmam Hatip, üstüne Yüksek İslam Enstitüsü okumuş bizler şaşırıp kaldık.
Adeta yerimize çakıldık.
Güldüm ve arkadaşıma dersini aldın mı? hadi kalkabiliyorsan yerinden kalk dedim.
Siyasette bu alanı en iyi kullanan insanların başında Süleyman Demirel gelir.
Süleyman Demirelin ikbal zamanlarından başında seçimler yapılmış, Adalet Partisi büyük bir muzafferiyet ile seçimlerden çıkmış.
Arkadaşlar kendisine uğrar tebriklerini sunarlar.
Demirel bu fırsatı kaçırır mı? Hemen ordan bir Risalei Nur kitabı alır, arkadaşlardan birisine uzatır, buyur bir ders yap der. Dersten sonra giden heyetten birisi söz alarak, Efendim, biliyorsunuz partimiz büyük bir zaferle seçimleri kazandı. Allaha hamdediyoruz. Arkadaşlar derler ki, Risalei Nur talebelerinden önemli yetkinliğe sahip olanların bir listesini verelim, Sayın Başbakanımız bunları uygun gördüğü yerde istihdam etsin deyince, Demirel celallenir, arkadaşların bu tavrına hayret ediyorum, görüyorsunuz işte hep birlikte dersimizi yaptık, ben Başbakan oluyorum, daha ne istiyorsunuz, Üstada benden büyük talebe kim olabilir, haydi şimdi siz işlerinizin başına dönün, ben de işimin başına döneyim diyerek derslerini verir ve yolcular.
Tek parti iktidarlarından sonra 1950 yılında Demokrat Partinin iktidara gelmesi ve bazı dini alanlarda serbestiyet tanınması elbette bir insan olarak Bediüzzaman hazretlerini de çok duygulandırmış ve onların bu hareketine karşı memnuniyetini ifade eden beyanlarda bulunmuştur.
Talebelerden bir kısmı Bediüzzamanı Mehdi olarak gördüklerinden onun her beyanını ledünni vahye müstenit bir açıklama olarak değerlendirirler. Bu sebeple de kelimesi kelimesine o ne söylemiş ise, yani Batıni manasına bakmak gereği duymadan, yalın hali ile değerlendirmeye tabi tutarlar ve Demokrat Parti geleneğinden gelen hangi parti olursa olsun, hatta yeter ki, o ismi taşısın, buna büyük ehemmiyet verirler ve partiyi desteklemeye devam ederler. Yarın devam.