İÇERİDEN BİR BAKIŞ(4)
Eklenme: 23.02.2012 00:00:00

Aslında Cemaat ile Erbakan hocanın siyaset anlayışlarında çok bariz farklar vardı.

Erbakan hoca aklı ile zekası biri birine muvazi tarzda işleyen birisi değildi.

Zekası aklının üstünde seyrediyordu ve akıl zekaya yetişemeyince, ortaya gulu gulu dansları, kadayıfın altı, fasa fiso ve hadi ordan(oradan), hadi oradan, bugün hiç tahmin etmediğiniz bir bomba patlayacak sözleri dökülüyor, gerçekten bu sözler/bu mantalite/ milletin yüz yıllık emeğinin heba olmasına sebep oluyordu.

Hesabı verilmeyen 150 kilo altın, boğazda Yalı (yanlış hatırlıyor isek Allah bizi affetsin) söylentileri,

Ha bir de kendi emri altında çalışan tuğgeneral rütbesindeki Osman Özbekin hakaret ve küfürlerinin hesabının sorulmaması yaraların iyice kanamasına sebep oldu.

Şimdi o gazelin sözlerini yazmanın tam zamanı.

İçerden yar içerden

Kes bağrımı yar içerden,

Gözüm kapında kaldı,

çıkmıyor yar içerden.

Ak Parti böyle bir ortamda ortaya çıktı.

Partinin kurulduğu günlerde Diyarbakır da İmam Hatip, İstanbulda Yüksek İslam Enstitüsü ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu üç arkadaş oturmuş durum değerlendirmesi yapıyorduk.

Konuşmalarımız sonucunda hadi kamuoyu yoklaması yapalım, biz bundan sonra kimi destekleyeceğizOylama sonucu 3-0 Ak Partinin lehine neticelendi.

Cami Cemaat Yol Yordam Vakıf bilen bu üç insanın değerlendirmesi sonucunda, her zaman kazanacak olanın Sıratı Müstakim olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Cemaat 2002 yılında tereddütler geçirse de, bana göre oylarının yüzde doksanını Ak Partiye verdi.

Daha sonra 28 Mart 2004 yılında yapılan mahalli idareler seçiminde, 22 Temmuz 2007 Milletvekili Genel seçimlerinde, 2007 yılı Ekim ayında yapılan Anayasa değişikliği referandumunda, 2009 Mahalli İdareler seçiminde, 7 Haziran 2011 seçimlerinde ve 2011 yılı referandumunda oylarını adete Ak Partiye akıttı.

Cemaatin bu konuda her zamankinden farklı olarak bir siyasi partiye karşı göstermiş olduğu temayülün sebebi, 2004 ve 2005 te özellikle Eğe ve Marmara bölgelerinin Jandarmaya ait olan kesimlerinde Cemaate karşı harekete geçilmesini, Ak Partinin büyük ferasetle önlemeye çalıştığını, ilk elden öğrenmiş olmasıdır.

Cemaat bunu hiç unutmadı ve kendisine yakın insanların özverili çalışmaları sonucunda hem Cemaate ve hem de Ak Partiye karşı kurulan kumpasları ortaya çıkardı, hatta çıkarmak ne kelime adeta bir ölüm kalım mücadelesi verdiler.

Ya toptan var olunacak veya toptan yok olunacaktı.

çok şükür toptan var olma mücadelesi başarıya ulaştı.

Ak Partinin kapatılması için açılan davada kimlerin müzevirlik yaptığı, kimin kimle görüştüğü, Partiye karşı nelerin planlandığı açık ve net bir şekilde kamuoyunun gündemine taşındı.

Radyoları, Televizyonları, Gazeteleri, Vakıfları, Dernekleri, İş Adamlarının bir araya geldiği TUSKON gibi kuruluşları, bırakın sadece Türkiyede, dünya çapında yaptıkları çalışmalar ile Ak Partiye önünde durulmaz bir kamuoyu desteği sağladılar.

Ak Parti bu desteklerle girdiği her seçimde oyunu arttırarak bugünlere geldi.

Elbette çok bilinçli bir şekilde yürütülen bu birliktelikten hazzetmeyenler, her iki kesim içerisinde de olabilir ve vardır da.

Dünyanın diğer ülkelerinin istihbarat kuruluşları, Mossadı, Ciasi, El Muhaberatı v.s partinin, cemaatin, hatta İstihbarat teşkilatımızın içerisine sızamaz mı?

Herhalde hiçbirimiz böyle bir şey yok diyecek kadar saf değiliz.

O halde yapılması gereken şey ne bilek güreşine oturmak ve ne de bükülen elleri alıp karşısındakinin kafasına çalmak değildir.

Hemen hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, istenilen de budur. Yani Türkiyede oluşmaya başlayan birlikteliği ortaya çıkan güçlerin sinir uçlarının teste tabi tutulması yolu ile bozma çabalarına pirim vermektir.

Sövene dilsiz, dövene elsiziz,

Ama,

Biz ne kör, ne sağır, ne dilsiz ve ne de gönülsüzüz.