BDP kendisine düşeni yapmaz iken, Ak Parti Olağanüstü hali kaldırdı, DGM nin görevine son verdi, Tüm insanlarımızı canından bezdiren yol kontrollerini sona erdirdi. İşkenceye sıfır tolerans tanındı. Siyasi davalara giren Avukat arkadaşlar Allah aşkına söylesinler, 2002 den beri girdikleri davalarda, sanıkların "işkence altında verdiğimiz sorgulama ifademiz doğru değildir" beyanına rastlıyorlar mı? Bu ortamı kim sağladı. Devlet Radyo ve Televizyonunda 24 saat KÜRTÇE yayın hakkı getirildi. Üniversitelerde Kürdoloji Enstitüleri kuruldu. Seçimlerde Kürtçe propoğanda yapma hakkı sağlandı. Kürtçe yayınlara tamamen serbesti getirildi. Kürtçe Dil kursları önündeki engeller kaldırıldı. Kürtçe özel yayın yapacak radyo ve televizyonlara kurulma hakkı verildi. Bunların tamamı Ak Parti iktidarları zamanında elde edildi. YETMEDİĞİNİ HEPİMİZ BİLİYORUZ. Ama hani derler ya, yaptıklarımız yapacaklarımızın işaretidir. Bunları yapan Ak Parti iktidarlarının daha güzelini yapacağından, özellikle Anayasanın önümüzdeki dönemde yeniden yapılması sırasında şimdi hiçbirimizin tahmin etmeyeceği düzenlemeler getirileceğinden kim kuşku duyabilir? Dünkü yazımda Ruşen Çakır aracılığı ile kendisinden alıntı yapmış olduğum Zübeyr Aydar ve arkadaşlarının Ak Partiye ve Sayın Başbakana "güven" duymadıklarına dair görüşlerini gerçekten çok garip karşıladım. Ben elbette ki Zübeyr Aydarın, Ak Partiyi ve Sayın Başbakanı baş tacı yapmayacağını biliyorum. "Ak Partiye ve Sayın Başbakana güven duymama" biçiminde Ruşen Çakırın ifade ettiği görüş, muhatapların tamamen "ÜTOPİK" yaklaşımlarından kaynaklanıyor. Bu işlerin tarihini yazacak kadar bilgi, kültür ve birikime sahip olan birisi olarak söylüyorum, Ak Parti iktidarlarının yapmış olduğu düzenlemeler, bundan 15 sene önce ifade edilse idi 20 yıldan aşağı olmayan, müebbet hapse varacak kadar yükselen cezalar ile karşı karşıya kalmaları söz konusu olacaktı. Gerek ortamın yumuşaması ve gerekse bu yumuşayan ortam içerisinde yasal düzenlemelerin/uygulamaların/ ardı arkasına gelmesini görmezden gelmek bence büyük hatadır. Şimdi hep söylenen şudur: "Biz bastırıyoruz, haklarımızı zorla alıyoruz" Örgüt Ak Parti iktidarlarına kadar da bastırıyor ve fakat bu dönemlerde elde edilenlerin hiçbirisine ulaşamıyordu. O açıdan bu tezin doğruluğunu veya yanlışlığını herkesin bir kez daha gözden geçirmesi gerekmez mi? Ruşen Çakıra göre Zübeyr Aydar ve arkadaşları kendilerini CHP sine daha yakın görüyorlarmış. Buna gerekçe olarak da, bölgede tek muhaliflerinin Ak Parti olmasıymış ve doğal olarak Ak Partiye yükleniyorlarmış. Bu düşünceye kargalar bile güler. Bu kesimin, BDP dâhil, CHPye daha yakın olduğunu, aynı damardan beslendiklerini, İslam dininden kaynaklı muhafazakâr düşüncelere sempati duymadıklarını herkes biliyor. Kürt sorunu hariç. ( ki, bu da oldukça tirajı komik bir durumdur.) Ak parti sorunun adını koymuş ve çözümü için adım adım ilerler iken, CHP kılını kıpırdatmıyor. Bu halde bile Zübeyr Aydar ve arkadaşlarının CHP ye sempati besmelelerini ne ile izah edeceğiz. Bu konuda son cümlemiz şudur. Ak Parti Zübeyr Aydar ve arkadaşlarına güvenmese de sorunu gören ve çözmeye çalışan parti olarak yoluna devam ediyor. Abdullah Öcalanın seçimlere kadar ateş kes ilan edilmesini istemesinin sebebi de budur.