İŞ YARIM BIRAKILMAMALIDIR
Eklenme: 8.10.2012 00:00:00

27 Nisan E Muhtırasının verildiği gece sabaha kadar nerede ise uyuyamadım. O saatte birilerini arayıp, aman dik duralım demeye de cesaret edemedim. Ama sabah olunca, dayanamadım, ilk işim sekreterim Nurten hanıma, Nurten hemen bana Bülent Arınç ağabey ile, Fehmi Koruyu bağla dedim.

Sabah saat 08.30 gibi Meclise gitmek üzere yoldayım.

Nurten hanım işin önemini kavrayan insanlardan birisi idi. Vekilim siz merak etmeyin, ben hemen bağlıyorum dedi.

O da böyle acil kodu ile TBMM si Başkanı Bülent Arınç beyi bağladı.

Bülent Ağabey babacan bir eda ile buyur Cavitciğim dedi.

Sayın Başkanım bakın akşam saatlerinde verilen E bildiri tamı tamına bir muhtıradır. Kendim için söylüyorum, saf olmaya gerek yok. Bu muhtıraya derhal cevap verilmelidir. Aksi gibi TBMM sinin ne Cumhurbaşkanını seçmesi ve ne de bundan böyle iktidar erkini kullanmasının imkanı yoktur, biz yanınızdayız dedim.

Bülent ağabey de siz merak etmeyin, gereken yapılıyor, biz de sabaha kadar konu hakkında görüşmelerimizi sürdürdük. Bugün yarın gerekli cevap verilecektir dedi.

Ardından Nurten hanım Gazeteci Fehmi Koruyu bağladı.

Ben Fehmi bey akşamki bildiriyi dinlediniz. Bunu iyiniyetli bir görüş açıklaması olarak kabul edemeyiz. Bu bir bildiri olmanın ötesinde içerisinde her türlü hakaret ve tehdidi içerisinde barındıran, çekin gidin açıklamasıdır. Ak Partinin iktidarı tam bir teste tabi tutuldu. Buna anında cevap verilmez ise, bu defa tanklar Kızılayda yürümeye başlayacak. Aman gözünüze kurban olayım, gerekli adımları atın, böyle bir girişimin asla kabul edilemeyeceği yönünde makalenizi yazın, mümkün ise size yakın yazar arkadaşları da uyarın, onları buna karşı çıkma konusunda cesaretlendirin dedim.

Fehmi Koru bey ben de aynen sizin gibi düşünüyorum, turpun büyüğü heybede, özellikle Hükümet bir karşı bildiri ile işe vaziyet etmez ise, durum sizin dediğiniz gibi daha da kötüye gidebilir. Bunlara anladıkları dilden cevap vermek lazım dedi.

Ben Meclise ulaşır ulaşmaz, bir çok arkadaşı arayarak, elinizden geldiğince, bu bildiri ile yaşayamayacağımızı hemen her tarafa bildirelim uyarısında bulundum.

çok şükür gördüm ki, görüştüğüm vekillerin tepkisi çok fazla.

Zaten hemen arkasından Cemil çiçek beyin hükümet adına yaptığı açıklama geldi ve bu bildirinin muhatabının hükümet olmadığı açıkça izah edildi.

Cemil beyin açıklaması üzerine malum medya, alay edercesine, ne yani bu bildiri bize karşı mı verildi biçiminde yayınlar yaptılar.

Şimdi o medyanın bir önemli ayağını oluşturan Dinç Bilgin ve Aydın Doğan, darbeleri araştırma komisyonuna verdikleri ifadelerde, 28 Şubat sürecinde sorumlulukları olduğunu kabul ettiklerini, çünkü karanlık bir odada çevik Bir ve Erol Özkasnak tarafından tehdide maruz kaldıklarını, Erbakanın Sincanda yürüyen tankların üzerine çıkması söz konusu olsaydı, durumun çok farklı bir şekilde cereyan edeceğini ve askerlerin geri adım atacaklarını söylüyorlar.

Örnek olarak da, 27 Nisan E Muhtırasına karşı hükümetin tavrını gösteriyorlar. Hükümet 27 Nisan muhtırasına karşı çıkmasa idi, ihtilal gelecekti, Tayyip bey gibi liderlik vasıflarına haiz kişilerin dik duruşu, bunu önledi,

Başbakan tehdit alıyor, bir komutan Sayın Erbakana pezevenk dedi, bunun üzerine Tansu çiller kurmayları ile bu mevzuyu konuşur iken, bizim buna karşı bir duruş sergilememiz lazım diyor. Kurmayı bu duruş kimin yanında yer almak şeklinde gerçekleşecek diye soruyor. Tansu çillerin tabii ki askerin yanında yer almamız lazım geldiğini söylüyor, bu durumda biz gazetecilerin başka bir şey yapması mümkün mü idi, durumu buna göre değerlendirin diyorlar.

Darbelerin dilinden çok iyi anlayan gazeteciler ve patronları bülbül gibi ötmeye başladılar. Onlar bile 27 Nisan E bildirisi için bu bir muhtıra idi, Hükümet gerekli açıklamayı yapmasa idi, darbe gelecekti açıklamasında bulunuyorlar.

Yanlış mı duydum ne bilmiyorum, önemli bir ismin, 27 Nisan E bildirisi için bu bir muhtıra değildi, ben öyle anlıyorum açıklaması basında yer aldı.

Gerçekten 27 Nisan E bildirisi bir muhtıra olarak algılanmasa idi, o dönemde hükümet buna karşı hiçbir açıklama yapmaz ve muhtırayı üzerine alınmadığını söylemezdi.

Ben bu son açıklamalar doğrultusunda TBMM si darbeleri araştırma komisyonunun 27 Nisan E Muhtırası ile ilgili olarak yaşar büyükanıtı çağırıp dinlemeden görevini tam olarak ifa edeceği kanaatinde değilim.

çünkü komisyon yaşar büyükanıta sadece o muhtırayı niçin hazırlayıp yayınladığını sormayacak, ayrıca hükümetin devrilmesi yönünde kendi Genelkurmay 2 nci ve Genelkurmay Başkanlığı döneminde hükümeti devirmek üzere internet siteleri kurup kurmadığını ve kamuoyunu yalan yanlış bilgilerle provoke edip etmediğini de soracaktır. Zira İlker Başbuğ bu sitelerle ilgili olarak verdiği ifadelerde, sitelerin kendi zamanında kurulmadığını, yaşar büyükanıt zamanında kurulan bu sitelerin kendisi tarafından kaldırıldığını, ancak başka yeni siteler kurulduğunu söylemişti. İlker başbuğ bu suçlamalar ile ilgili olarak tutuklu olalak yargılanır iken, muhtıralar yayınlayan, internet siteleri kuran kişinin hemen her şeyden sıyrılmasını kimse izah edemez.

Nimet hanım iyi bir hukukçudur. İşi yarım bırakmaz. İnşaallah.