Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu(TMSF), yurdum insanının Bankalardaki küçük küçük yatırımlarını kullanan büyük sermaye sahiplerinin yapmış oldukları maniplasyonların önüne geçmek için kurulmuş bir kamu kurumu. 1983 yılında Bağımsız bir kamu kuruluşu olarak faaliyete geçen TMSF nin şimdiye kadar yapmış olduğu iş ve işlemlere baktığımızda önemli kararlara imza attığını görüyoruz.
Bugünlerin en revaçta olan konularından birisi Sabah Gazetesi ile ATV nin yeniden el değiştirmesi oldu.
Dinamik bir Pazar konumundaki Türkiyede her meta her an alınıp satılabilir. Bunun yadırganacak bir durumu yok. Yalnız ne hikmet ise Sabah Gazetesi ile ATV nin başında hep kara bulutlar dolaştı yıllar yılı. İzmir Yeni Asır Gazetesinin sahipleri olarak yola çıkan Dinç Bilginin yolu İstanbula ulaştı. Burada Sabah Gazetesi ile ATV yi kurdu. Gazete de televizyon da iyi iş yapıyordu. Bilgin ailesi bu arada Etibankın nerede ise tüm hisselerinin sahibi oldular.
2000 li yıllara gelindiğinde Bankadan kullanılan kredilerin zamanında dönmemesi, hem Bankanın batmasına ve hem de bu iki önemli basın kuruluşuna TMSF tarafından el konulmasına sebep oldu.
Dinç Bilgin yapmış olduğu Banka içi maniplasyon sebebiyle 2001 yılında tutuklandı. O günleri çok iyi hatırlıyorum. Onlarca televizyon ve yayın kuruluşunun, Bankaların sahibi olan bu ailenin içerisine düşmüş olduğu batak anlaşılabilir gibi değildi. Bir İmparatorluk adeta çökmüştü. Dinç Bilgin oğlu ile birlikte tutuklandığında, Allah Allah demiştim, demek ki gerçekten düşmeyen kalkmayan Allahtır. İnsanoğlu ne oldum dememeli, ne olacağım diye düşünmeli.
Bu lafı yeri geldiğinde hepimiz kullanırız da ne anlama geldiğini hiç düşünmeyiz. Yani Vali olursun, Paşa olursun, mevki makam sahibi olursun, Bakan olursun vesaire, O anlarda işte benden büyüğü yok, benden iyisi, benden bilgilisi, benden görgülüsü yok. Diğerleri mi süpür gitsin, tükür bitsin, derseniz, Vallahi de billahi de yanılırsınız. O anlarda sözün en güzeli olan Şeyh Edabalinin o sözleri aklıma gelir. Yer doldurmak için değil, ibret almak için o sözleri yazalım mı?
Ey Oğul!
Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül alma sana... Suçlamak bize; katlanmak sana... Acizlik yanılgı bize; hoş görmek sana... Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana... Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana..."
"- Ey Oğul!
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..."
"- Ey Oğul!
Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı.. Allah (c.c.) yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hakk yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin."
"Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va'd edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz."
"Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir."
"Milletin kendi irfanı içinde yasasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır."
"En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir."
"Ülke, idare edenin, oğullar ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştürdüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar, yaşatamadılar.." (Bu nasihat Osmanlı'yı 600 sene yaşatmıştır.)
"İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkamaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar, laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir..."
"Akacak kan boş yere akmamalı. Ona yol ve yön lazım.. Zra kan, toprak sulamak için akmaz. Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur."
"Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli."
"Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat, bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz."
"Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. çünkü, zaman yok, süre az..."
Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekin zamanını bilen çitfçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da... Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin."
"Sevgi da'vanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez."
"Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman, geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın..."
Şeyh Edebali bu nasihatları Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman beye yapmıştı.
Şeyh Edebalinin bu söyledikleri Osman bey ve evlatları tarafından tutuldu . Onlar bu nasihate uygun olarak bir hayat yaşadılar. Hep ne olacağız, geleceğimizi nasıl tanzim edeceğiz dediler, har vurup harman savurmadılar. Kanuni Sultan Süleyman 45 yıl süren Padişahlığının 39 yılını at sırtında geçirdi. Demek ki Akibetinden endişe etti. Zaten akibetinden endişe etmeyenin akibetinden endişe edilir.
Her neyse konumuza dönelim Dinç Bilginden alınan Sabah ve ATV Turgay Cinere satıldı TMSF tarafından. Ciner gurubunun da zamanla içerisine düşmüş olduğu ekonomik sıkıntı üzerine Sabah gazetesi ile bağlı kuruluşları ve ATV yeniden TMSF nin eline geçti.
2007 yılında birden, bu gurup basın kuruluşunun Gazetecilik konusunda hiçbir deneyimi olmayan çalık gurubuna satıldığına şahit olduk.
çalık gurubu 1.100.000.000. Dolara Sabah ve ATV yi aldı. Bu çok büyük bir para idi. Ve çalık gurubu söz konusu parayı TMSF ye ödeyebilmek için Halk Bankası ile Vakıf Banktan 375 er Milyon Dolar kredi kullandı. Bu kredilerin iki yılı ödemesizdi, sonraki yıllar da % 2 artı Libor faizi ile geri ödemesi yapılacaktı.
çalık gurubu bu iki kamu bankasına olan taahhütlerini yerine getirdi mi, getirmedi mi bilmiyoruz. Ancak söz konusu bu basın kuruluşlarının satışı ile ilgili olarak iş adamları bir araya gelip, 650 Milyon Dolar para toplayıp çalıka verdiklerine göre, o da varsa bir borcu herhalde Vakıfbank ile Halk Bankasına ödemiştir.
Yalnız benim zihnimi kurcalayan bir durum var, bilmiyorum sizin de dikkatinizi çekti mi?
çalık bu basın kuruluşlarını Bir Milyar Yüzmilyon Dolara satın almıştı. Şimdi bu kuruluşlar için 650 Milyon dolar ödendi deniliyor. Yani bu durumda çalık Sabah ve ATV yi satmaktan ötürü 450 Milyon dolar zarara mı uğradı?
Diğer bir esaslı konu Z.B Genel Müdürü Hüseyin Aydının Limak Gurubuna kullandırmış olduğu 200 Milyon Dolarlık kredinin, geri ödemesinin 10 yıl olması düşünülmüş, ancak bu gurubun Rasyosunun müsait olmaması sebebiyle süre önce 2+3 yıla çekilmiş, ardından söz konusu sürenin daha sonraki uzatımlarla 10 yıla çıkarılacağı banka Genel Müdürü tarafından ifade edilmiş ve bu müdür kullandırmış olduğu kredi karşılığında, rasyosu müsait olmayan holdingden, herhangi bir karşılık almamış.
Yani önemli müteahhitlik kuruluşunun batmasının söz konusu olmadığı varsayılmış. Hani yukarıda düşmeyen kalkmayan bir Allah demiştik ya. Ya batarsa. Hayır bu şirketler batmasın, bir genel müdür bu kadar parayı herhangi bir garantiye bağlamadan nasıl verir, bu ne cesaret Allah aşkına. Kar topu yuvarlandığında kimseye Beysin, Paşasın demez ki.