İŞİN ÖZÜ BUDUR/DEĞİŞİMİN FARKINDA MISINIZ?
Eklenme: 27.01.2012 00:00:00

''Savaşlarda, işgallerde, terör saldırılarında nice evladımızı yitirdik, nice şehitler verdik.

Üç kıtaya yayılmış, üç kıtada adaletle hükmetmiş bir imparatorluğun bakiyesi olarak geride yüz binlerce şehit bırakmanın ağır travmasını yaşadık.

Şunu burada açık açık ifade etmek durumundayım; bizim çanakkale'deki Mehmet'imiz, düşmanın ne olduğunu biliyor, ne ile savaştığını görüyor. Sarıkamış'taki, Balkanlar'daki, Orta Doğu'daki Kurtuluş Savaşı'ndaki askerimiz, görünen bir orduya, görünen silahlara apaçık askerlere karşı savaşıyordu.

Ama bu millet bir de görülmeyen sinsi maskelerin arkasına saklanmış askerlerle mücadele etti.

Bizim sadece topraklarımıza değil, kültürümüze de göz diktiler.

Bizim sadece vatanımıza değil, medeniyetimize göz diktiler. Sadece Mehmet'imizi değil, bizim fikir dünyamızı, ruh dünyamızı, medeniyetimizin kaynaklarını, dayanışmamızı, kardeşliğimizi hedef aldılar.

Bin yılların birikimi olan, sevginin, hikmetin ve ilmin üzerine bina edilmiş kadim medeniyetimizle bağımızı koparmak istediler.

İlmin, irfanın, barışın yeryüzünde bayraktarlığını yapmış bir milleti kendi ruh köküne, kendi diline, kendi kültürüne yabancılaştırmak istediler.

Fuzuli'yi, Nedim'i, Nefi'yi, hatta Mehmet Akif'i dahi anlamayan, anlayamayan kendi şairine, kendi yazarına, kendi diline yabancı bir nesil inşa etmek istediler.

Neyse ki bu topraklar işte böyle zor zamanlarda çok büyük yiğitler yetiştirdi. Bu topraklar çok büyük mütefekkirler, sanatçılar, çok büyük kalem erbabı, çok büyük gönül insanları yetiştirdi...

Topla, tüfekle, silahla, yumrukla değil, kalemiyle, fikriyle, birikimiyle, hikmetiyle mücadele veren, zulme de zalime de özellikle karşı çıkan ama hoşgörüden, kardeşlikten asla taviz vermeyen kahramanlarımız oldu.''

Zaman gazetesinin 25. Kuruluş yıldönümü münasebetiyle yapılan toplantıda Sayın Başbakan bunları söyledi.

Sayın Başbakanın ifade etmiş olduğu bu görüşlerinin her birisinin altı çizilerek okunmalı. Bu aziz Milleti ruh kökünden, manevi dinamiklerinden kimlerin uzaklaştırmaya çalıştığı ve sonucun nereye vardığının bilinmesi bakımından oldukça enteresandır bu konuşma.

Bu konuşmanın ilzam etmiş olduğu kişi, kurum ve kuruluşlar, nerede ise 90 yıldan beri Müslüman Türkiye toplumunu kendi öz benliğinden soğutmak için akla hayale gelmedik kumpaslar kurmuşlar, böylece umum milletimizi değişik zamanlarda, Pozitivizm, Makyavelizm, Rasyonalizm, Sosyalizm, Komünizm, Kapitalizm, Faşizm gibi düşünce ve sistemler peşinde koşturarak, değerlerine düşman hale getirmişler.

Ergenekon ve PKK gibi yapılanmaların hep bu amaca hizmet ettiğini bilmem izah etmeye gerek var mı?

Her bir yapılanmanın Müslüman Türklere ve Müslüman Kürtlere neyi reva gördüğünü anlamayan yoktur.

Ama şurası bilinmelidir ki, yanıltılan bu insanları düşman safına koyarak yolumuza devam etme konusundaki iştiyak ve arzu, bizi içinden çıkılması imkansız badirelere sürüklemeye namzettir.

Her şeye rağmen bir barış ortamına girmeye büyük ihtiyacımız var.

Dün bizi alt eden ve düşmanca davrananlara, bugün ben imkan buldum, sıra sende, yat aşağı dememizin, ne getireceğini ve neyi götüreceğini çok iyi mukayese etmeliyiz.

Sayın Başbakanın sözünü ettiği akıl, bilgi, görgü, sevgi, saygı, rahmet, merhamet, irfan, hikmet gibi değerlerimizin bize kazandırdıklarının, eserlerini görmek amacıyla yapılması gerekenleri hayata geçirmez, yani topyekun bir barışı sağlayacak adımları atmaz isek, merhametten uzak olanların durumuna düşeriz.

Kuranı Kerimden bir ayet ile sözümüzü bitirelim.

İnnallahe yeğfiru Ezzunuvbe Cemiya

Şüphesiz ki Allah (c.c) isterse, bütün günahları affeder