CHP ile ilgili iç siyaset öylesine gündemimizi allak bullak etti ki, Türkiyenin o çok önemli girişimi gözlerden biraz olsun kaymış oldu.
Uluslar arası toplum uzun zamandan beri İrannın nükleer gücü ile ilgili olarak büyük tartışma yaşıyor.Daha doğrusu İsrailin fiştiklemesi ile ABD kimi ülkeleri de arkasına alarak İrana bir ders vermek istiyordu.
İranlılar Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumuna defalarca yaptıkları tesesleri gezdirdiler, onların bu tesislerde inceleme yapmasına imkan verdiler, onlar da yaptıkları incelemelerde , nükleer silah üretimine yönelik bir bulguya rastlamadıklarını ifade ettiler.
Ama başta ABD olmak üzere onun yedeğine takılan ülkeler İranın bu samimi tavrını hep ikircikli buldu, onlara inanmadıklarını gösteren açıklamalar yaptılar.
Bu sebeple ABD Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde İrana yaptırım uygulanması konusunda karar alınması için uzun zamandan beri kulis yapıyordu.
İrana BM Güvenlik Konseyinden yaptırım uygulanması için karar çıkartma çabaları, başta Türkiye olmak üzere , bölge ülkelerini ve dünyayı yakından ilgilendiriyor.
İran dünyanın üçüncü büyük petrol ve doğalgaz üreten ülkesi.
İran Türkiyeye ve Türkiye üzerinden batı dünyasına/Avrupaya/,Japonyaya , Çine ,uzak doğu ülkelerine petrol ihracatı yapıyor. Bu ihracatı karşılığında ciddi alımları var.
BM Güvenlik Konseyinin en önemli ülkelerinden birisi olan, ancak İrandan petrol alımı yapmayan Rusya Federasyonu ile İranın nükleer enerji üretiminde çok büyük işbirliği var.Rusya Federasyonu İrana nükleer santraller kuruyor.
Yapılan bütün incelemelere, uluslar arası kuruluşların bütün denetimlerine, İranın nükleer enerjiyi nükleer bombaya çevirecek bir girişimde bulunmadığı ortaya çıkmasına rağmen, ABD , İsrailin ve İsrail güdümündeki Siyonint lobilerin isteğine karşılık vermek için, İrana BM Güvenlik Konseyinden yaptırım uygulama kararı çıkartmaya çalışıyor.
Bütün bu işler olurken, İrana yaptırım uygulanması halinde ticaretleri büyük sekteye uğrama tehlikesi içerisinde olan başta Türkiye olmak üzere, batı dünyası, soruna çözüm bulmak üzere geceli gündüzlü çalışmalar yapıyorlardı.
Bu çalışmaların en ciddi olanı, İran üretmiş olduğu düşük yoğunluklu Uranyumunu üçüncü bir ülke eli ile nükleer güce sahip olan ülkelere ulaştırsın, onun karşılığında, nükleer santrallerinde kullanmak üzere imal edilmiş zenginleştirilmiş Uranyumu alsın.
Bu düşünce pek makul olarak kabul edildi. Hatta bu işte Rusya Federasyonunun aracılık yapması önerildi. Ama çok açık ve net biliyoruz ki, ABD Rusya Federasyonuna bu işte sonuna kadar güven duyduğunu ifade eden bir açıklamada bulunmadı. Çünkü zaten Rusya Federasyonu ,İrana nükleler santral yapıyordu, aralarında önemli ticari işbirliği vardı, ya bu takas esnasında bir kata kulli yaşanırsa endişesi doğrudan olmasa bile, dolaylı olarak hep gündemde tutuldu.
Daha sonra bu işte Güney Amerika ülkesi olan Brezilya Devlet Başkanının aracılık yapması önerildi. İran buna da karşı çıkmadı. Fakat ben TAKAS ÜLKESİ OLARAK Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyesi komşum Türkiyeyi öneriyorum dedi.
Uluslarasarı toplumdan buna bir itiraz gelmedi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bey bir ay boyunca bu konu ile ilgili olarak dünya ülkeleri arasında mekik dokudu.
Neticede hepimizin izlediği gibi İran, Brezilya ve Türkiyenin aracılık ettiği Uranyum takas anmlaşması imzalandı.
Buna göre İran elinde % 3 oranında zenginleştirilmiş olan 1200 kiloğramlık Uranyumu Brezilya Devletinin gözetiminde Türkiyeye teslim edecek, batı dünyasının temin ettiği 120 kiloğramlık enerji üretiminde kullanılacak zenginleştirilmiş Uranyumu Türkiyenin eli ile teslim alacak.
Söz konusu anlaşma üzerine herkesin derin bir nefes aldığı, dünyayı cehenneme çevirecek eylemlerin önüne geçildiğinin düşünüldüğü sırada, ABD den bu anlaşma bizi tatmin etmedi, İran yeterli güvence vermedi, Uranyum zenginleştirme tesisleri neden yeraltında gibi itirazlar yükselmeme başladı.
ABD den sonra onun yedeğindeki ülkelerden de aynı sesler yükseldi.
O güne kadar böyle bir anlaşma olmasını canı gönülden isteyen ABD ve yedeğindeki ülkeler, işin başarılmış olmasından ötürü başta Türkiye olmak üzere İrana ve Brezilyaya teşekkür edeceklerine, homurdanmaya başladılar. O homurtular şimdi giderek SALDIRI HALİNE dönüştürülmeye çalışılıyor.
ABD den çıkan seslerin homurtuyu aşıp saldırıya dönüşme istidadı üzerine, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu onlara dönüp "madem istemiyordunuz, bizi bu kadar süre boşu boşuna niye dolaştırıp durdunuz" diye intizarda bulundu.
Türk Dışişleri Bakanının bu açıklamasını kimse göz ardı edemez.
Bu konuda Sayın Başbakanın dünya çapında diplomasi zaferi olan bu anlaşmayı kimilerinin görmezden gelmesini anlamakta güçlük çekiyorum açıklamasını özellikle not etmemiz gerekiyor.
Yani gerek Dışişleri Bakanı ve gerekse Sayın Başbakan tüm dünyaya seslenerek, kimse uluslar arası toplumun güvenini sarsacak açıklamalarda bulunmasın, herkes verdiği sözünde dursun beyanını gözlerden ırak tutmamalıdır.
Dünya ülkelerinin isteğine uygun olarak İranın uluslar arası antlaşma şartlarını kabul etmesi, Brezilya ve Türkiyenin , işin içerisinde ABD,Rusya, İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkeler olmadan oynadıkları rolle bu sonuca ulaşmaları kıskançlık olarak görülüp,girişim heba edilmemelidir.
ABD şimdi Rusya ve Çini ikna ederek Güvenlik Konseyinden İrana yaptırım uygulanması kararı çıkartmaya çalışıyor.
Bunun tam bir felaket olacağını şimdiden buradan söyliyelim.
BM Güvenlik konseyinden böyle bir karar çıktığında/ki bu özünde EKONOMİK İLİŞKİLERİN TAMAMEN SIFIRLANMASI, İRANIN HAK VE MENFAATLERİNİN DONDURULMASI anlamına geliyor/ Türkiye ekonomisi tamı tamına DEPREME TUTULMUŞ olur.
Türkiye ile İran arasındaki ticaret hacminin 100 Milyar dolara çıkartılması hedefleniyor. Böyle bir durumda meydana gelecek açığı Türkiye nasıl kapatacaktır?
Türkiye ben BM Güvenlik konseyinin kararlarına uymuyorum deme imkanını sahip midir? Herkes gayet net biliyor ki, BM güvenlik konseyi bir karar aldığında, bu karara uymayacak üye ülkelere de yaptırımlar uygulanmasını şart koşan maddeler konuluyor. Bu durumda İrana yaptırım uygulanması ile ilgili kararın bir muhattabı da Türkiye olacaktır ve en azından İran kadar bu işten etkilenecektir.
Tehlikenin büyüklüğünü gören Sayın Başbakan 26 ülkenin Devlet Başkanlarına imzalanmış olan antlaşmanın içeriği hakkında bilgiler veren mektuplar yazdı. Şimdi de Brezilyayı sanıyorum bu amaçla ziyaret ediyor.
Buradan ABD lilere ve onun yedeğindeki ülkelere sesleniyoruz ve diyoruz ki, uyguladığınız çifte standarttan vazgeçin. İsrailin oluşturduğu ateşin alevleri herkesi yakar. Ölümden başka tadacakları bir şey kalmayan insanlar, döner, buyurun biraz da siz tadın bakalım acı neymiş derler.