İSRAİLİN BARBARLIĞA VARAN GÜCÜNÜN ADI OTORİTEMİ?
Eklenme: 8.06.2010 00:00:00

İsrail,doğu dünyasında tam anlamı ile batıyı, onun felsefi inanç ve dünyaya bakışını temsil ediyor. Batı dünyasının emperyal ayağının bir numaralı temsilcisi durumunda. 1947 yılından beri süerkli biçimde Filistin topraklarını işgal ediyor. Genişlemek için elinden geleni yapıyor.  1948 savaşından sonra, NEREDE İSE TAMAMI YEŞİL TARALI ALAN HALİNDE FİLİSTİN TOPRAĞI, BİRDEN SARIYA DÖNDÜ VE BATI ŞERİA İLE GAZZE ŞERİDİ DIŞINDAKİ TÜM ALANLAR İSRAİLİN ELİNE GEÇTİ. İsrail şu anda sadece Filistinlilerin topraklarını değil, aynı zamanda Suriyenin topraklarını da işgali altında tutuyor. Golan tepeleri. Ürdün toprakları olarak bilinen Batı Şeria(Kudüs Dahil) İsrail tarafından işgal edilmiş bulunuyor. İsrail ile Ürdün Haşimi Krallığı arasında 1994 yılında bir barış anlaşması imzalandı. İsrail bu anlaşma ile sadece 300 kilometre karelik çöl halindeki bir alanı Ürdüne geri verdi. Ama 3 bin dönümlük en kaliteli ürünlerin yetiştiği sulu alan,Ürdün tarafından güya İsraile 25 yıllığına güya kiraladı. Taraflar sözleşmenin uzatılabileceğini de kararlaştırmış durumdalar. Ürdün Nehrininin batı tarafını oluşturan ve Ürdün ülkesinin en zengin, tarıma elverişli toprakları İsrailin eline geçmiş bulunuyor. Batı Şeria bölgesinin bir kısmı Filistinli/Ürdünlü Müslümanların elinde. El Fetih burada icrai faaliyet ediyor. Ve El Fetihin yönetiminin başında bulunan Mahmud Abbas Batı Şeria da yaşıyor. Ürdün Nehrinin doğu kanadı boyunca Nezzel, El Hüseyin, Nasr, Beka,Gazze,Hıns, Vahdet, Talibiyye,Madebe, Hıttın, Rusayfa,Sabra, Şatilla kamplarında yüzbinlerce Filistinli Müslüman derme çatma baraka yapılarda yaşıyorlar. Burada yaşayanların işi yok, aşı yok. Yaşadıkları evlerin suyu yok, sağlık tesisleri yok, elektriği çok sınırlı. Bu yaşananlar kafi değilmiş gibi sürekli biçimde İsrail uçaklarının saldırısına maruz kalıyorlar. Sabra ve Şatilla Kamplarında yaşananları lütfen hatırlayın. Bütün yapılar yerle bir edilmiş, çevre depremden beter hale gelmişti. Ortalığa saçılan çocuk bebeklerinin hüzünlü hali ta derinlerden içimizin burkulmasına sebep olmuştu. Yabancı basın mensupları saldırı sonrası buraları ziyaret ederek görüntüleri geçtiğinde hiç kimse bu yapılanlara inanamamıştı. Bunları insanlar yapamazdı. Hele kendileri soykırım yaşamış olan insanların bunu yapması akıllara ziyandı. Ama olmuştu işte. İsrail Filistinlileri yok ederek kendi insanına refah ve konfor sunuyor. Yanıbaşlarındaki İsrail halkı bütün dünya nimetlerinden sınırsız istifade etme imkanına sahip bir hayat sürerken, Milyonlarca Filistinli Müslüman 60 seneden beri sürgün yaşıyor. Nerede ise üç neslin yaşama adına bildikleri tek şey İsrail zülmu,bomba, yıkım, tanklar, fosfor bombaları, ölüm. İşte bunun adı Otorite. Bu otoritenin daha ne kadar süreceğini kimse bilmiyor. 32 ülkeden insanlar çocuklarının boğazından keserek Gazze Şeridinde yaşayan insanlara gönderdiği yardım malzemesine İsrail Uluslar arası sularda el koydu. Onlarca yardım gönüllüsü öldürüldü. Onlarcasını hunharca yaralandı. 19 yaşındaki Lise Öğrencisinin başına 5 kurşun sıktılar. Hemde yakın atışla. Bu(Yakın Atış) 40 cm mesafeden daha kısa bir atışı ifade ediyor. Demek ki, yavrumuzun eli kolu bağlı olduğu halde doğrudan başına dört kurşun sıkmışlar. Bunun adı otorite. Otorite,Uluslar arası sularda seyreden yardım gemilerinin biraz sonra kendi karasularına gireceğini, buna engel olmaya hakları bulunduğu yalanı ile tüm İNSANLIĞI KANDIRIYOR. Bas bas bağırıyorum. Kimse sesimi duymuyor. Deniz hukukundan kimse anlamıyor. Bir gemi Uluslar arası sulardan çıktıktan sonra GAZZEYE YÖNELMİŞ ise, burada İsrailin Karasuları söz konusu değildir. Gazze İsrail toprağı değil. Bir buçuk Milyon Müslümanın yaşadığı topraklarda seçim yapılmış İsmail Haniye Başbakanlığa getirilmiştir. Filistin DEVLETİ kurulmamış ve Uluslar arası hukuka göre tanıma işlemi gerçekleştirilmemiş olsa bile, burada yaşayan İnsanların Uluslar arası hukuktan yararlanmasına engel bir durum söz konusu değildir. Kaldı ki, tüm dünya ulusları yasal platformlarda Gazze ve Batı Şeriada yaşayan insanların Uluslar arası hukuktan yararlanmaya hakları olduğunu kabul etmişlerdir. MAHMUD ABBAS BAŞTA ABD OLMAK ÜZERE DÜNYA DEVLETLERİNE RESMİ GEZİLER YAPMIYOR MU? ORALARDA DEVLET BAŞKANI, BAŞBAKANLAR, DIŞİŞLERİ BAKANLARI TARAFINDAN RESMİ TÖRENLERLE KARŞILANMIYOR MU? BU KARŞILAMALAR HANGİ ULUS ADINA YAPILIYOR? İSRAİL DEVLETİ ADINA MI,YOKSA FİLİSTİN HALKININ TEMSİLCİSİ OLMALARI SEBEBİYLE Mİ GERÇEKLEŞİYOR? Yaser Arafat o meşhur Gerilla Kıyafeti ile kaç kez Beyaz Sarayda Bill Clinton VE Bush tarafından ağırlandı? Aaah aahh, gören göz lazım,çalışan kafa, hatırlayan gönül/kalp/lazım insanlara ve tabiiki bize. Basiretinizi açın ve tüm avazınız çıktığı kadar bağırın, Denize sınırı olan her ülke gibi Filistinin/Gazzenin/ Ak Denizde uzantısı olan alanda, en az 6 mil, en fazla 12 Mil uzunluğunda Karasularından yararlanmaya hakkı vardır. İsrailin bu alana yaptığı tüm tecavüzler Uluslar arası Deniz Hukuk Sözleşmelelerine aykıdırır. Bu alanlarda ki korsanlığın otorite ile bir ilgisi yoktur. Bu bir otorite değil, doğrudan doğruya "dünya uluslarının bağlı bulunduğu uluslar arası  hukuktan kaynaklanan otoriteye" baş kaldırmadır. Haydutluktur. Dünya üzerinde örneği bulunmayan bir Devlet terörüdür. Bu terör devleti ABD nin maddi ve manevi desteği ile elde etmiş olduğu silah gücünden ötürü tüm ulusları kendisine kul köl yapmak istemektedir. 30.Ocak.2009 tarihinde Davosta İsrail Başbakanı Şimon Perezin Sayın Başbakana hitap ederken ki hareketlerini lütfen hatırlayınız. Efendi sanki kölesini azarlar tavırlar içerisinde idi. Ama Sayın Başbakan o meşhur çıkışı ile "sizler adam öldürmeyi çok iyi bilirsiniz, plajlarda ailesi ile piknik yapan çocuklara ne için saldırdınız ve onları hangi gerekçe ile öldürdüğünüzü bir düşünün. Sizin İki Başbakanınız /ben tanklar üzerinde Filistin topraklarına girdiğimde, bir başka havaya bürünüyor,kendimi bir başka mutlu hissediyorum/demişti. Ben bu kişilerin isimlerini de verebilirim. Şimdi aynı tavrı siz sergiliyorsunuz.Zülme alkış tutmayın. Buradan o alkışı tutanları da kınıyorum. İsrailli yazar Girad Adramoni, İsrail Barbarlığı Zulümlerin de ötesinde bir noktaya gelmiş bulunuyor" demişti. Adamlar yemediler, içmediler, bu sözleri not ettiler ve fırsatını buldukları ilk anda onlarca vatandaşımızı öldürdüler, onlarcasını yaraladılar. Ben kimi insanlarımızın İsrailin gelmiş olduğu silah gücüne bakarak, onunla savaşmanın akıl karı olmadığı yolundaki düşüncelerini anlamaya çalışıyorum. Ama bunun İsrailin her türlü eyleminin doğru olduğu anlamına gelecek yorumlara sebebiyet vermemesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kimse İsraile savaş ilan etmiş değil, herkes onun şerrinden korunmak için binbir türlü gayret gösteriyor. Daha bir sene önce Gazzeye yapılan saldrırının gerekçesi ne idi. 1500 insan hangi suçları sebebiyle fosfor bombaları ile katledildi, 4500 insan hangi sebepten yaralandı? Otoritenin geldiği noktaya birazda bu açıdan bakmak gerekiyor. İsrailin "otoritesinin/gücünün" büyüklüğü,İsrailli yazar Girard Adromoninin dediği gibi İsrail Barbarlığının ve zulmünün üzerinde bir masumiyet şalı gibi anlaşılmaya müsait yorumlara izin vermemeli. Kendimizi çok iyi anladık ta, geriye İsraili anlamak mı kaldı? İşimiz bu mu?

TAVSİYEM FİLİSTİNDE KARŞILIK BULDU: Sizin dün okuduğunuz Kudüs/Filistin Devleti Kurulurken başlıklı yazımın sonlarına doğru, şehidimiz Ali Haydar Benginin çocuklarına ve eşine Filistin Vatandaşlığını içeren kimliklerini çıkarıp göndermelerini Filistin yönetiminden  istemiştim. O yazı Cumartesi günü yazıldı. Siz dün okudunuz. Filistin Lideri Mahmut Abbas bugün NTV den Mete Çubukçuya verdiği mülakatta, MAVİ MARMARA gemisinde hayatını kaybeden şehitlerimiz için Vatandaşlık belgesi vereceklerini söylemiş. Bu kararları için onları kutluyorum. Elbette babaları Filistinli olanların çocukları ve eşi de bundan böyle Filistinlidir.