Gazzede 3 Ocak 2009 tarihinde başlayan ve 1 ay kadar süren İsrail saldırısında 1500 Müslümanın öldürülmesi, 4500 ünün yaralanması olayından sonra gerçek bir insanlık trajedisi yaşandı.
Bir aylık blanço böyle idi.
Ama bu saldırı sebebiyle sütsüz kalan çocuklardan, ilaçsız kalan hasta ve yaralılardan kaçı daha vefat etti, onları bilmiyoruz.
Yalnız bildiğimiz bir şey var, Gazzede insanlık dramı İsrailin ambargosu sebebiyle hala devam ediyor.
İsrail karadan ve denizden uyguladığı ambargoyu devam ettiriyor.
İsrail kendi kara topraklarından Gazzeye ambargo uygulasın, kimsenin onun minnetini çekme niyeti yok.
Ya Gazzenin kara suları?
O, bu alana neden müdahale ediyor?
Gazze Filistin Özerk yönetiminin/Devletinin/bir parçası değil mi?
Denize uzantısı olan bütün ülkelerin deniz içerisinde "kıta sahanlığı" vardır. Yani deniz ile irtibatı olan her ülkenin deniz içerisinde kara uzantısı olur.
Bu kıta sahanlığında ve uluslar arası hukukun denize kıyısı olan ülkelere tanıdığı asgari 6 mil uzunluğundaki kara sularında, serbestçe hareket etmek o ülkenin dokunulmaz, devredilmez temel haklarındandır.
Bu teknik ve hukuki bilgiden sonra,
Gazze katliamına duyarsız kalamayan İnsanlar dünyanın dört bir yanından topladıkları yardımlarla gemiler eşliğinde yola çıktılar.
İsrailliler başta Mavi Marmara gemisi olmak üzere Gazzeye yardım götüren gemilere Gazzenin kara suları açıklarında, YANİ ULUSLAR ARASI SULARDA, baskın düzenlediler ve Mavi Marmara gemisinde 9 Müslüman Türkiyeliyi katlettiler.
Bu olay İsrailin gerçek yüzünü göstermesi bakımından silinmez harflerle tarihin kayıtlarına geçti.
İsraillilerin uluslar arası sularda gerçekleştirdiği katliamın KORSANLIKTAN başka adı yoktur.
İsrail Devleti adına Uluslar arası sularda korsanlık yapan İsrail Askerleri, özel olarak seçtikleri Türkiyeli Müslümanları öldürmekle kalmadılar, ayrıca bu kişilerin kıymetli eşyalarını da yanlarına alıp götürdüler.
Hukuktaki adı ile katliam ve gasp yaptılar.
Bu olay zaten çok gergin olan İsrail Türkiye münasebetlerini tümden içinden çıkılmaz vaziyete getirdi ve Türkiye Büyükelçisini geri çekti.
Türkiye evlatlarının kaybından ötürü İsrail özür dilemez ve ölenlerin yakınlarına tazminat ödemez ise, münasebetlerin hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını en yetkili ağızlardan deklare etti. Cumhurbaşkanı ve Başbakan.
İsrailin başına geçen hafta gelen orman yangınının büyüklüğü ve bu yangın içerisinde kalan insanların hayatını kaybetmesi, Türkiyeyi harekete geçirdi. Sayın Başbakanın talimatı ile iki yangın söndürme helikopteri Hayfa kentindeki yangına müdahalede bulundu.
Bunun üzerine İsrail Başbakanı Netenyahu, Türkiye İsrail münasebetlerinin düzeltilmesi için harekete geçti.
Türkiye, özür dilenmediği ve ölenlerin yakınlarına tazminatları ödenmediği sürece münasebetlerin hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını tekrar hatırlatmak gereği duydu.
Şimdi, İsrail, biz Devletten Devlete değil de ölenlerin yakınlarının hayatlarını kaybetmesinden ötürü üzüntü duyduğumuzu beyan ederiz diyormuş.
Yani, yanisi şu, biz Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Uluslar Arası sularda bayrağını taşıyan gemisinde vatandaşlarının katlinden ötürü Türkiye Devletinden değil , ölenlerin yakınlarından bile "özür" dilemeyiz, sadece ölenlerin kaybından "üzüntü" duyduğumuzu açıklarız.
Bunu yapmak için de Türkiyenin bizim "İYİNİYETLİ OLDUĞUMUZU" kabul ve deklare etmesini isteriz.
İsrail vatandaşlarımızı katledecek, askerleri evlatlarımızın mallarına el koyacak/gasbedecek- SİZİ GİDİ NEBBAŞLAR-ÖLÜ SOYUCULARI- beyefendilerin yangınlarını söndürdük diye, münasebetleri düzeltmek için lütfen harekete geçecekler, ölenlerin yakınlarına başsağlığı dileyip, üzüntülü olduklarını açıklayacaklar, buna mukabil biz DEVLET olarak İsrailin bütün bu işlerde İYİNİYETLİ olduğunu kabul ve deklare edeceğiz
Hani kambur üstüne zambur deyimi var ya, tam da o.
Uluslar arası sularda korsanlık yapmanın, adam öldürmenin, ölenlerin mallarına el koymanın nesinde iyi niyet var Allah aşkına?
Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, İsrail Devleti gemi yolu kesti, adam öldürdü, gasp yaptı, ama siz onların yaptığına bakmayın, onlar yine de iyi niyetlidir diyeceğiz, bunun mukabilinde İsrailli yetkililer bizim katledilen vatandaşlarımızın yakınlarına üzüntülerini bildirecekler. Yani onlardan bile özür dilemeyecekler
Bunlar kendilerini dev aynasında görüyor.
Burada bize düşen görev, o kağıttan devin çizilen fiyakasını düzeltmek değildir.
Söylemlerimiz doğrudur ve taleplerimizden vazgeçmek, İsrailin yeni taleplerini kabul etmek için bir neden yoktur.
Yeter ki, ölenlerin yakınlarının "para ile şehitlerimizin kanı satın alınmak isteniyor ise, biz bu işte yokuz, hiçbir bedel şehitlerimizin kanının karşılığı olamaz, Türkiyeden özür dilenmeli, Gazze Ambargosu kaldırılmalıdır" biçiminde tezahür eden görüşlerine sahip çıkabilelim.
Onlar kadar diklenmeden , dik durabilelim.