Elleri arkadan bağlı, üzerine idam gömleği giydirilmiş vaziyette hazırlanmış olan idam sehpasına götürülür iken, Adnan Menderesin arkaya dönüp baktığı resmi asla unutamam. İnsan olanın unutması mümkün değil. O aziz hatıra önünde saygı duymamak, merhamet etmemek, hislenmemek için, her türlü insani değerden mahrum olmak gerekir. Bir iki kez daha yazmıştım. İhtilalcilerin resimlerinin yayınlandığı bir mecmua vardı. Hayat olabilir. Her nasılsa Çermikteki evimize de bir mecmua ulaşmıştı. Annem, Babam ve kardeşlerim ile birlikte eyvanda oturuyoruz. Eyvanda oturuşumuzun aklımda kalması, hem ihtilal zamanını iyi hatırladığımı ve hem de mecmua hakkındaki bilgilerimin doğru olduğunu gösteriyor. Evimizde zaten sıkça mevzu gündeme geliyor. Babam nerede ise burnunda soluyor. Bu alçaklığa tahammülünün kalmadığını anlatıyor. O, anlattıkça, benim 1957 yılında yapılan seçimler aklıma geliyor. Yine bir bahar ayında veya yaza doğru seçimler yapılmış olmalı ki, kahve önlerinde oturan insanlar radyolardan seçim sonuçlarının yayınlanmasını dinliyorlar. Herkeste büyük bir memnuniyet var. Zaten ailemiz de Demokrat olduğundan, insanların sevinçlerini caddeden geçerken sanki iliklerimde hissediyorum. Demokratlar ülke genelinde seçimleri eze eze kazanıyorlar. Bu sevinçler kısa süre sonra ihtilalle neticelenince bir meyusiyettir aldı beni. Her şeyimizi kaybetmişiz gibi bir inanç var içimde. Evimize sanki ölüm sessizliği çökmüş. İşte bu hengamda ihtilali yapanların resimlerinin içeren mecmua elde ele dolaşmaya başladı. Sanıyorum bu mecmua halka, yeni "liderlerini" tanımak için bedava dağıtılıyordu. İşte o mecmuaya bir de ben bakayım derken, Üniformalı kişileri görüyorum. Baba "Menderesi hapse bunlar mı attı" diye soruyorum. Evet cevabını alınca da resimlere tükürüyorum. Babam bunu bir daha, hele dışarıda yapma. Hepimizi hapse atarlar diyor. Daha sonra evimizdeki radyonun kısa dalgasından geceleri Menderesin savunmalarını babamla birlikte dinlerdik. Ama dışarıdan kimse ne yaptığımızı bilmesin diye elektrikleri kapatırdık. Bunları tekrar hatırlamamın sebebi, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin Onun için söyledikleri oldu. Meclis Genel Kurulunda "Başbakan, Adnan Menderese özeniyor, Menderes kim ya, tapu müdürünü Bitlise sürüp eşi ile münasebet kuran kişi" değerlendirmesinde bulunuyor. Onun bu değerlendirmesi elbette TBMM sinde çok tartışmalara sebep oldu. Başta Ak Parti olmak üzere , CHP liler de Gençin bu konuşmasına katılmadıklarını açıkladılar. CHP gurup başkan vekili Akif Hamzaçebi, Gençin konuşmasının partisi ile ilgisi olmadığını, şahsın kendi düşüncelerini yansıttığını, geçmişte kalmış ve kişilerin özel yaşamını ilgilendiren konularda görüş belirtmenin şık olmadığını ve bu iddiaların da doğruluğunun kanıtlanamadığını açıklamış. Elbette Akif beyin düşünceleri yerinde ve gurubunun görüşlerinin böyle olmadığını açıklaması sevindirici. Fakat, bir de macunun tüpten çıkması olayı var. Kamer efendi, yine tüpü sıktı ve macunu çıkardı. Onun bu lafları sebebiyle Meclis mikrofonları kapatıldı. Meral Akşener hanım, Gençten sözlerini tashih etmesini istedi. Ama o bu sözler basında yer aldı demekle yetindi. Böylece o incitici sözler hem tutanaklarda yer aldı ve hem de çıkarılması engellendi. Merhum Menderesin ailesi elbette bu kişi için hakaretten dolayı ceza ve hukuk davası açacaklardır. Ama adam doğru dürüst Avukatlık bile yapmamış olmasına rağmen, siyasetten öylesine çok para sahibi olmuş ki, ödeyeceği tazminat "devede" "kulak" bile sayılmaz. Sahi bu kadar paranın nasıl sahibi oldu. Maliye Bakanlığı konuyu araştırma hakkına sahip değil mi? Çünkü bu kişinin en çok sevdiği şeyin para olduğunu herkes biliyor. Buradan biraz mengenesi sıkılır ise, canı iyice acır ve o zaman belki akıl başına gelir. Hayatı, zalimlerin ilmeğinde, bundan 50 sene önce sona eren bir insan için bu lafları söyleyen kişi, bari o açıdan Müberra birisi olsu, insan gam yemez. Ya bu adam değil mi sevgililerinin evinden çıkarken kameralara yakalanan Kamer bey bu ev sizin eviniz değil, bu saatte söz konusu evde ne işiniz var, evin sevgilinize ait olduğu söyleniyor denildiğinde, sarhoş vaziyette "tamam bu ev benim evim değil, bir arkadaşımın evi, kendisi tatile gitti, bana da evimdeki çiçekleri sular mısın dedi, ben de eve çıktım, çiçekleri suladım, çıkıp evime gidiyorum, ne var bunda" diye pişkin pişkin laf eden Biliyorum ağzı oldukça bozuk. Birkaç kez konu TBMM sinde gündeme geldiğinde, insanlara "istiyor isen, gelip senin de evindeki çiçekleri sulayayım" diye edep harici laflarından ötürü kimse bu yaptığını ona hatırlatmaz oldu. Evinde çiçek olmayan insan mı var? Birisi de çıkıp dese ki Neyse. Eline, beline, diline hakim olacaksın kuralını hayatlarının düsturu yapan Ehli Beyt kardeşlerimiz, ne hikmet ise her defasında Onu TBMM sine gönderiyor. Şimdi ben bu kardeşlerimize soruyorum. 1-Kamer Genç serbest Avukatlık yapmadığı halde trilyonları bulan serveti nereden edindi? Onun bu serveti, siz kardeşlerimizin "Eli"ne sahip çıkacaksın kuralına uyuyor mu? 2-Kamer bey aile ilişkisi dışına çıkarak, onun bunun evine çiçek sulamaya gidiyor, beline Hakim mi? 3-Kamer beyin 50 yıl önce hayatını idam sehpasında kaybeden bir Başbakan için ve diğer insanlar için söylediği sözler diline hakim olduğunu gösteriyor mu? Evet sevgili Ehli Beyt kardeşler, sizin ahlak çizgisini aşanlar için ilan ettiğiniz bir "DÜŞKÜN" lük müessesesi var. Onu Kamer bey için uygulamayacaksınız da kimin için uygulayacaksınız bir, onu bu hali ile tekrar Meclise gönderecek misiniz, iki, eğer bunu yaparsanız kurallarınız ne olacak, üç.