KISMİ TEMİZLİK KISMİ KİRLİLİKTİR, UNUTMAYIN
Eklenme: 18.02.2010 00:00:00

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç 7 Mart 1990 yılında evinin önünde öldürüldüğünde, parmaklar yine İslami kesimi işaret ediyordu. Onları biraz bildiğimi zannettiğim için, gerek o gün, gerekse bu gün kendisini İslami Hayat yaşayanlar içerisinde nitelendiren yüzlerce(en iyi ifade biçimi bu olsa gerek) cemaat var. Bunların hemen tamamı, bir dönem Hizbullah olarak adlandırılanların dışında, karınca ezmez kişilerden oluşur. Bu insanlar/Hizbullah/da kabul ederler veya etmezler istihbarat birimleri tarafından özellikle PKK nın şehir/sivil/ organizasyonuna darbe vurmak amacı ile teşkilatlandırıldı.Onlara söylenen şey şuydu: Kürtler dindar insanlardır,İslama ve onun değerlerine bağlıdırlar. Oysa PKK marksist , leninist bir örgüttür. Din ve onun değerleri ile barışık değildir. Buna rağmen, halk arasında büyük oranda yayılma istidadı buldular. Buna bir dur demek gerekiyor. Aksi takdirde Kürtler en mümüyyiz vasıfları olan dinlerinden olacaklar. Böyle bir duruma ancak siz son verebilirsiniz denilerek organize edildiler. Şehirlerde PKK/Hizbullah çatışmaları bu minvalde yürütüldü. Şehirden kırsala gidişlerin önünün alınmasında ve maddi desteğin kesilmesinde, bir dönem Hizbullah büyük iş yaptı. Eylemlerin her tarafta pik yaptığı 1990 lı yıllarda , Silvan Adliyesinin önünde sakallı kişilerin dini içerikli bant satmaları başka türlü nasıl izah edilebilirdi/ki/. Silvan Şehitliği olarak adlandırılan yerde yatan insanların dosyaları yeniden ele alınarak incelemeye tabi tutulduğunda,Çetin Emeçin öldürülüşünde olduğu gibi sır perdelerinin aralanması ve bizim bunları yeni şekilleri ile tanımlamamız mümkün olacaktır. Çetin Emeçin eşi "olayın üzerinden 20 sene geçti, nerede ise hiç konuşmamamın sebebi üzerimizde bıktırma siyaseti güdülmesidir.Usandırdılar ve başarılı oldular.Çözmesinler , istemiyorum dedirttiler.En acılı günlerimde geliyorlardı, anlattırıyorlardı, gidiyorlardı. Sonra bir başkası geliyordu, sonra bir başkası.Ya ben bunları anlattım diyordum. Dosya boş, ifadeler yok edilmiş, baştan  yapacağız diyorlardı. Kaç kere kayboldu ifadeler, kaç kere. Defalarca soruşturmayı yürüten terörle mücadelenin başındaki kişi değişti. Çok ağrıma gitti bu olanlar.Nasıl kaybolur ifadeler? Asıl, Çetinin arabasında yanında olan çantasından sonraki GÜN YAZACAĞI YAZI KAYBOLDU. O YAZIDA NE VARDI MERAK EDİYORUM. Savcı olaydan kaç gün sonra azarlayarak ifademizi aldı. Çetini şöförü ile birlikte çapraz ateşe tabi tutarak öldürdüler. İngram marka silah ilk defa kullanılmış. Yurt dışından özel olarak geliyormuş. Katilin bulunması önemli değil, yakalanan katilin de gerçek olduğunu düşünmüyorum. Tetikçiyi yakaladılar güya. Gerisinde kim var bu işlerin hala çözülemedi. Çözülse ne olacak ki artık, onu da bilmiyorum(Lütfen böyle söylemeyin, bir başka yaralı eş ile böyle bir röportajın artık bu ülkede yapılmaması az bir şey mi? C.T.) Sürekli din ile ilgili tehdit aldığımız için hep "İran" dedik, dinciler dedik.(Din aleyhine yazılar yazdırmak da, acaba planın bir parçası mı idi. C.T) Çünkü ben Atatürkçü , orduyu seven, vatanperver bir kadınım. O yüzden daha devletime hiç kızmadım ben. BAŞKA GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK İSTEMEDİM. O yüzden hep İran demek İŞİME GELDİ sanırım.İranın yaptığına inanmak istedim.(Eşinize yazılar yazdırarak hedef haline getirdiler, infaz edip, propoğandasını da size yaptırdılar. Size zulmedenleri baştacı yapmanın dünyada başka bir örneği var mıdır acaba?C.T) Sonra Semra Özal evimize gelmişti. "aslında neler olup bittiğini bilmiyoruz, çok derin bu işler demişti" bana.Nebahat ta şahit hatta. Sonra demedim dedi. Hiram Abbas(MİT MÜSTEŞARI) Çetin öldürülmeden kısa bir süre önce, bir davette rastlayıp Çetinle tanışmıştı. Sonra telefon edip uyarmıştı. Güzergahınızı değiştirin demişti. Hiram Abbası da hemen sonra öldürdüler. Zaten MİTin elinde öldürülecekler listesi varmış. Oktay Ekşi, Çetin Emeç, Erol Simavi diye(Maşallah Oktay Ekşiye Maşallah hala onların teflerini çalıyor, dömbeleklerini vuruyor.C.T) Olay günü ben yatak odamdaydım. Çetin öptü beni, çıktı. Merdivenleri hoplayarak inmiş. Bismillahirrahmanirrahim demiş. Evde çalışan Fatma sonra bunları söyledi.Çıkar çıkmaz çok tuhaf bir ses geldi dışarıdan. Bir şey mi kırıldı dedim. Cama koştum. Bir baktım arabanın camları kırık.Çetin koltuğunda hiç kıpırdamadan oturuyor. Hiç hareket yok. Hemen anladım; yaşıyor mu diye bağırdım. Fatma yaşıyor dedi olayı İslami Hareket üstlendi" diyor.

İslam ile zerre kadar ilgisi bulunmayan, ama İslam adına yapıldığı söylenen her bir eylemden sonra Müslümanlar inanılmaz büyük zararlar gördüler. Ama şu kesin olarak bilinmeli ki, bu tür eylemlerden sonra "aklı başında" hiçbir Müslüman, oh iyi oldu demedi. Üstelik büyük üzüntüye ve endişeye kapıldılar. Bu tür eylemler bahane edilip başımızda yine boza pişirecekler, dediler. Eski MİT elemanı Prof Dr Mahir Kaynakın tezi doğru idi, bu türden her bir aydının katledilmesi, Müslümanlara zarar, laisizmin uşaklarına kar getiriyordu.Peki Müslümanlar bunu niye yapıyordu/yapıyormuydu/. Mahir Kaynak beyin vardığı sonuç şuydu. Bu ülkede iki islami cemaat liderinin bir araya gelip konuşması dahi söz konusu değilken, bunların organize olup, bu tür eylemleri ortaya koyarak, tedhiş yolu ile iktidara gelmeleri söz konusu değildir, bu büyük bir yalandır. Türkiyenin denizlerini,karalarını, göl kenarlarını,göl içlerini mühimmatlar,patlayıcı maddeler, lav silahları, bez patlayıcıları ile doldurup, bu eylemleri polislerin üzerine yıkın, cemaat evlerine silahlar koyun, yakalatın, bunları silahlı terör örgütü mensubu olarak suçlayın,bu işte ölmek de var, öldürmek de var, öldürülmekte diyenlerin gerçek yüzleri fahşoldukça,Çetin Emeçlerin, Turan Dursunların, Uğur Mumcuların, Bahriye Üçokların,Muammer Aksoyların niçin katledildiği bugün daha iyi anlaşılıyor. O açıdan Çetin Emeçin eşi BİLGE HANIMIN sözleri üzerinde özenle durulmalıdır. Bu sözlerden sonra ÇETİN EMEÇ DAHİL OLMAK ÜZERE BÜTÜN SİYASİ CİNAYETLERİN DOSYALARI TOZLU RAFLARDAN İNDİRİLMELİ,Ergenekon davasına bakan Savcılar tarafından incelemeye tabi tutulmalıdır. KISMİ TEMİZLİĞİN, KISMI KİRLİLİK OLDUĞU UNUTULMAMALIDIR.

Özel Not: Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 8.maddesine göre kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır.9.maddeye gröre,Kurulu temsil ve kurul adına beyanda bulunma yetkisi Başkana aittir. 10.Maddeye göre Kurul, Başkanın, onun yokluğunda Başkanvekilinin daveti üzerine , ÜYE TAM SAYISI İLE TOPLANIR. Bu doğrultuda Erzurum Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Savcılarının BAKANIN katılımı olmaksızın görevden alınmaları ve haklarında suç duyurusunda bulunulması kanunsuzdur. Eğer Sayın Bakan katılmadan kurul üyeleri GENEL GÜNDEMLE TOPLANMIŞ ve ÖZEL BİR GÜNDEMLE SAVCILARI GÖREVDEN ALMIŞLARSA, ERGENEKON SORUŞTURMASINA TARAF OLMUŞLARDIR VE SUÇ İŞLEMİŞLERDİR. SAYIN BAKANIN İLİGİLİLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMA HAKKI VARDIR. Yarın detaylandırırım, inşallah.