İşkence ve kötü muameleye sıfır tolerans tanınması Ak Parti iktidarı zamanında gerçekleşti. Ak Parti 2002 yılında iktidara geldiğinde, Türkiye Avrupa Konseyinde "insanlarını işkence ve kötü muameleye" maruz bırakan bir ülke olmaktan ötürü sanık sandalyesinde idi. Türkiyenin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinin rayına oturması ve birliğe katılım sürecinin başlayabilmesi için ilk yapılması gereken şeyin konseydeki sanık sandalyesinden kurtulmak olduğu açıkça ifade edildiğinden, iktidar derhal bu alandaki muktesebatını gözden geçirdi. Yasalar ardı arkasına değişti. Bununla da kalınmadı. Verilen eğitimlerle, kolluk güçlerinin de sorumlulukları hatırlatıldı. Türk Ceza Kanununda gerekli değişiklikler yapıldı. İşkence yapanların suçlarının zaman aşımına uğramaması kuralı getirildi. Ayrıca işkence ve kötü muameleden ötürü Devletin tazminata mâhkum edilmesi halinde, bunu yapanlara rücu edilmesi hükme bağlandı. Yani vatandaşlardan herhangi birisi kendisine işkence yapıldı diye Mahkemelerden/ki buna AİHM dahil/ tazminat kazandığı takdirde, devlet bu parayı ödeyecek, ardından kim işkence yapmış ise ona dönerek, kardeşim!!! Niye işkence yaptın, hadi bakalım ödediğim tazminatı iade et deme hakkına sahip olma ilkesini Ak Parti gerçekleştirdi. Bizim insanımızın paraya düşkünlüğü malum. Canını al, ama parasına dokunma. "İşkence yapan cezasını çeker, tazminatını da kendisi öder" kuralı getirilince, işlerin şekli bir anda değişti ve işkence bıçak gibi kesildi. Son zamanlarda kamu görevlilerinde/kollukta/ sertlik ve şiddet yanlılarının çokça eylemlerine şahit oluyoruz. Son bir iki ay içerisinde kolluk güçlerinin öğrencilere karşı şiddet eğilimleri hız kazandı. Tabii ki Miraç Ekrem Efe isimli öğrencinin burnunun kırılması sonucu yüzünde, özellikle göz çevresinde meydana gelen morluklar çok dikkat çekti. Bardağı taşıran damla oldu. Bu öğrencinin gözlem altına alınıp, polis aracına götürülüşüne kadar geçen 30 saniyelik süre içerisinde böyle bir muameleye muhatap kaldığını basın yazıyor. Dün akşam çeşitli televizyon kanallarına çıkan Miraç, kendisine araç içerisinde veya Emniyette işkence yapıldığını söylemiyor. Gösterileri esnasında, gözlem altına alındıktan sonra arabaya götürülürken geçen 30 saniyelik süre içerisinde bu eylemin meydana geldiğini ifade etti. Muhabirler Miracı şöyle veya böyle söylemesi için çok sıkıştırdılar, daha doğrusu yönlendirmeye çalıştılar. Onun hem yakalanması ve hem de karakoldan bırakıldıktan sonraki resimleri kamaraya alınmış. Bu görüntüleri öğrencilerin çektiği ifade ediliyor. Şimdi polis büyük bir zan altında bulunuyor. Miraç gerçekten işkence gördü mü, yoksa ortalıkta dolaşan sözler gibi, araca götürülürken sürüklenmesinden ötürü yere düştüğü için mi burnu kırıldı? Bunları şimdilik bilmiyoruz. Konunun Yargıya intikal edeceği, Miracı alıp araca götüren polislerin işkence yapıp yapmadıkları veya Miraç yere düştüğü için mi burnunun kırıldığı ortaya çıkarılacaktır. İster işkence, ister ise Miracın polis aracına götürülüşü esnasında düşmesinden ötürü burnu kırılmış olsun, bu kesinlikle kabul edilemez. Çünkü Miracın burnu düştüğü için kırılmış olsa bile, bu durum onun en azından "kötü muameleye" maruz kaldığını açıkça gösteriyor. İşin bu yönü öyle de, gösteri yapmaya gelen öğrencilerin ellerindeki flamaların sopalarını da kimse gözden ırak tutmasın. Bu türden olaylara şahit olduğumda; polisin göstericileri "yasa dışına çıkmaması" için uyardığını görüyorum. Yasa dışına çıkmanın devam etmesi halinde müdahale edileceğini polis bildirdikten sonra karşılıklı hareketlenme başlıyor ve tam da bu esnada her iki taraf ellerindeki Jop ve sopalarla biri birlerine girişiyorlar. Kaşlar, gözler yarılıyor, polisten de, göstericilerden de yaralananlar oluyor. Sanıyorum Kolluk güçleri kendileri aleyhine açılan davalarda, göstericilerin taşıdıkları flama sopalarına işaret ediyor ve buna başka türlü karşı koymanın mümkün olmadığını söylüyor. Flama sopaları takır tukur polisin başında kırıldığında, büyük çoğunluğu genç bu insanlar ellerini kollarını bağlayamıyorlar işte. Çözüm bu gün Ak Parti gurup toplantısında bu konu ile ilgili olarak görüşlerini açıklayan Sayın Başbakanın önerisinde yatıyor. Gençler maruz kaldıkları haksızlıkları çeşitli vesilelerle dile getirsinler, görüşlerini açıklasınlar, işlerin daha iyiye, daha güzele gitmesi için hangi çaba ve gayret içerisinde olunması gerektiğini münasip dille izah etsinler. Ama bunu yapmayıp, boya atarak, yumurta fırlatarak, polisin kaskında sopa parçalayarak hareket etmek, özellikle kollukta karşı koyuşu beraberinde getiriyor ve bunun sonucunda çok üzüldüğümüz Miraç Ekrem Efenin başına gelen görüntüler önümüze çıkıyor. Şimdiii. Özellikle Sayın Başbakanın toplantıları bahane edilerek yapılan gösterilere bakıldığında gördüğüm şudur. 1-Göstericiler eylemlerini çoğaltmaya başladılar. 2-Bunular gösterilerinin şiddete dönüşmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. 3-Emniyet güçleri maalesef bu çanağa su taşıyor. 4-Çanaklar kırılıyor, baş yarılıyor. 5-Bu görüntüler muhalefetin pek hoşuna gidiyor.