Yeni Türk Ceza Kanununda memnu hakların iadesi müessesesine yer vermemiştir. Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma başlıklı 53 üncü maddesinde; Kişinin, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten yoksun bırakılacağı (madde 53-1/a) hüküm altına alınmıştır. Yine aynı madde de; kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz denilerek Ceza Kanununa göre verilen hak yoksunluğunun mahkûmiyet süresi ile sınırlı olacağı vurgulanmıştır. Madde gerekçesinde de "Ancak, bu hak yoksunluğu süresiz değildir. Cezalandırılmakla güdülen asıl amaç, işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğuna göre, suça bağlı hak yoksunluklarının da belli bir süreyle sınırlandırılması gerekmiştir. Bu nedenle, madde metninde söz konusu hak yoksunluklarının mahkûm olunan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar devam etmesi öngörülmüştür. Yani Cezasını çekmiş olan birisi için ek süreli bir hak yoksunluğu söz konusu değildir. Böylece, kişi mahkûm olduğu cezanın infazının gereklerine uygun davranarak bunun tamamlanmasıyla kendisinin tekrar güven duyulan bir kişi olduğu konusunda topluma da bir mesaj vermektedir. Bu bakımdan hak yoksunluklarının en geç cezanın infazının tamamlanması aşamasına kadar devam etmesi, suç ve ceza politikasıyla güdülen amaçlara daha uygun düşmektedir.
Bu sistemde süresiz bir hak yoksunluğu söz konusu olmadığı için, yasaklanmış hakların geri verilmesinden artık söz edilemeyecektir" denilmektedir.
Yeni düzenlemede güvenlik tedbirleri belirli süreler için öngörülmüş olduğundan, bu sürelerin dolmasıyla ya da belirtilen şartların gerçekleşmesiyle tedbirler kendiliğinden kalkacaktır. Yani kişinin yasaklılık hali sürekli değildir. Cezalandırılmakla güdülen amaç, işlediği suçtan dolayı etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğuna göre, suça bağlı hak yoksunluklarının da belli bir süre ile sınırlandırılması gerekmiştir. Bu nedenle cezanın infazı tamamlanınca madde metninde yer alan hak yoksunlukları da sona erecektir (m.53/2). Yeni Türk Ceza Kanununun 5 inci maddesinde, "Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır" hükmü yer aldığından, Bu durumun aksine olan tüm yasalar bu kanun ile birlikte yürürlükten kalkmış olacaktır. Yeni düzenleme ile hak yoksunlukları belirlenmiş olduğundan, diğer yasalarda yer alan ve bu madde hükümlerine aykırı olan tüm hükümler TCK nun 5. maddesi uyarınca yürürlükten kalkmıştır. Böylece başka yasalarda yer alan tüm feri cezalar ve güvenlik tedbiri niteliğindeki cezaların uygulama alanı kalmamıştır. Deniliyor ki, Mehmet Hatip Dicle son mahkum olduğu suçtan ötürü cezasını çekmedi. Başka bir suçlamadan ötürü haksız olarak yatmıştı. İşte almış olduğu bu son ceza, haksız olarak yattığı sürelere mahsup edildi. Ne fark eder. Ha Ali oğlu Veli, Velinin babası Ali. Mehmet Hatip Diclenin son aldığı ceza fazladan yatmış olduğu bir başka tutukluluk süresinden mahsup edilmiş olduğuna göre ceza artık infaz edilmeyecektir, buna imkan da yoktur. Biz Hukukçuyuz. Elbette karşı görüş sahipleri dönüp şunu söyleyebilirler. Efendim, ya o yattığı suçlama ile ilgili olarak ceza alırsa ne olacak? Ne olacak adam kaçmıyor, göçmüyor, elinizde rehin duruyor, yatırın yatırdığınız kadar. DÜŞÜNSENİZE DEVLET ALMAYA NE KADAR DA ALIŞMIŞ. İNSAN HAK VE HÜRRİYETLERİ KONUSUNDA BİLE, İLERİDE SENDEN ALACAĞIM OLABİLİR DİYE REZERV KOYUYOR. İnsanlık ve Hukuk ihtimallerin en kötüsü ile amel etmez. Başımızda Devlet dursun, Hatipin hakkının ne önemi var!!! TEBRİK: Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığında kurulan 61.Hükümeti tebrik ediyor, başarılar diliyorum. Allah mahcup etmesin. Ülkemiz çok önemli bir genel seçim dönemi yaşadı. Bence şu anda gurup kurma imkanında olan bütün siyasi partiler seçimlerden başarı ile çıktılar. Ana muhalefet partisi olmasına rağmen, kimse CHP nin iktidara geleceğini düşünmüyordu. Hem oy, hem de Milletvekili sayısını arttırdı. MHP başına gelen olaylar sebebiyle baraj altında kalacak endişesini yaşamıştı. Ama 50 nin üzerinde Milletvekili çıkardı. BDP çıkarmış olduğu 36 Milletvekili ile herkesin üzerinde ittifak ettiği büyük bir başarıya imza attı. TBMM si "temsil" açısından en yüksek sayısal orana ulaştı. Avrupa tipi Parlamenter demokrasi açısından en önemli başarıya imza atan Türkiyenin önüne konulmuş olan bir tuzak ile karşı karşıyayız. CHP li ve BDP li vekiller yemin etmiyorlar ve Ak Partiye işin gereğini yerine getirmediği isnadında bulunuyorlar. Bunun ne kadar haklı veya haksız bir istek olduğunu burada irdeleyecek değilim. Ak Partinin başkalarının hatasını temizleme gibi bir görevi de bulunmuyor. Ancak Ak Parti bu ülkeyi idare ediyor ve büyük sorumlulukları var. Sorunun çözümü için Ak Parti taşın altına bir kez daha elini koyacak olur ise, inanın daha da büyür. Yeni Hükümetin yemin sorununu aşarak işe koyulması, morallerin her bakından düzelmesine vesile olur.