Velmukassimati Emra-İşleri taksim edenlere, yani bir anamda adalet dağıtanlara yemin olsun diyor Allah(c.c)
Şüphesiz Allah(c.c) Adaleti, iyilik yapmayı, fakir fukaraya, akrabaya yardımda bulunmayı emreder. Fuhşiyatın her türlüsünden ve kötülüklerden de sakınmayı ister. O tutunup düşünesiniz diye size öğüt verir. Şüphesiz ki Allah(c.c) yaptıklarınızın her türlüsünden haberdardır.
Peygamberimiz Efendimiz(s.a.s) El Adlu Esasül Mülk-adalet mülkün temelidir. Bir başka hadiste Eddiynu El Muamele-Din muameledir diyor. Buna göre yaptığınız işlerin temelinde zerre kadar sapma var ise, sizin inandığınız din, artık Allahın dini olmaktan çıkar, seküler yeni bir din anlayışı gelir yakanıza yapışır.
Geçen gün bir arkadaş geldi. Yasama, Yürütme, Yargı nedir diye sordu.
Dedim.
Yasama,kanun yapmaktır.
Yürütme, yasamanın çıkarmış olduğu kanunları uygulayan makamdır.
Yargı, yine yasamanın çıkarmış olduğu kanunları hak ve adalet ölçüleri içerisinde uygulayan, yasalara karşı yanlış yapanları sorgulayan, gerektiğinde yargılayan ve hüküm veren makamdır.
Yasama kanun yapan makamdır ve bunun karşılığı olan kurum ülkemizde TBMM sidir. çeşitli siyasi partilere mensup insanlar belirlenen sürelerde seçimlere girerler, seçilenler Parlamentoya gider ve Milletvekili olurlar.
Milletvekilleri bazen tek bir partinin çatısı altında, bazen de birkaç partinin bir araya gelmesi ile oluşan Hükümetin teşkilinde en önemli görevler ifa ederler.
Bunlardan bir kısmı kurulan hükümetlerde bakanlık koltuğuna oturur, yani artık ülkeyi idare etme, yani yürütme erkini kullanır. Aynı zamanda Milletvekili olması hasebiyle Parlamentoda yasama faaliyetlerine de katılır. Bu anlamda Yürütme erki ile yasama erki zaman zaman biri birine karışır.
Hele tek parti hükümetlerinde yasama meclisinde görev yapan Milletvekilleri siyasetteki konumlarının sarsılmasını ve bazen tümden siyasetten silinmelerini istemiyorlar ise, Hükümetin emir ve direktiflerini yerine getirmek zorunda kalırlar.
Yani Yasama Meclisi Hükümeti/yürütmeyi/ doğurduktan sonra bir anlamda görevi sona erer. Ondan sonraki bütün işlemler bir takım hukuki prosedürün yerine getirilmesinden başka bir anlam taşımaz.
Hükümetin istek ve iradesi olmaksızın Milletvekili kanun teklifi verecek de, kendi kurumundan yani Parlamentodan geçirecek de, veya Milletvekili Yürütmeden, yani Hükümetten gelen yasa tasarısına karşı çıkacak, aleyhte oy verecek de ossaat siyasi hayatı sona erer.
Yürütme bu anlamı ile Yasamanın üstüne çıkar. Ancak Yürütme kendi meşruiyetini sağlamak ve yasamanın çıkaracağı kanunlara muhtaç olduğu için, zaman zaman onlara gaz vermeye çalışır. Şöyle kahramanlık yaptınız, böyle çalıştınız, hizmetleriniz hiçbir zaman unutulmayacaktır v.s.
Ama seçim zamanı gelir Yasama Faaliyetini yürüten insanların birçoğunun esamesi okunmaz.
Adamı olmayıp ta uysal olanların yapacakları bir şey olmadığından,
OBJE olma gayretinde olanların ise yaramazlıklarına katlanmak istenmediğinden, hak ile yeksan olmalarına göz yumulur.
Yasama üzerinde bu kadar etkin olan Yürütme, her zaman Yargıya da etkisi altına almak ister.
Yürütme organı şöyle düşünür.
Ya kardeşim ne oluyor, seçimlere ben giriyorum, halktan oyu ben istiyorum ve alıyorum, Parlamentoda çoğunluğu ben elde ediyorum, hükümeti ben kuruyorum, bu ülkenin idaresi için kanunları ben çıkarıyorum, şu Yargının bir türlü uysallaşmamasını anlamıyorum, nasıl oluyor da benim çıkardığım kanunlarla, adamlar kalkıp beni bile yargılamaya kalkışıyor diyorlar, denilmiştir, denilecektir.
Cenabı Allah adaleti dağıtanlara, işleri düzene koymakla yükümlü olanlara yemin ediyor. Onların yaptığı işlerin ne kadar önemli olduğunu belirtiyor.
Adalet terazisi bir damla haksızlığı kaldıramayacak hassasiyettedir. O teraziye hergün binlerce ton ağırlığında ağırlık koyarsanız, hak da kalmaz, terazi de bu sikleti kaldıramaz vaziyete gelir.
İşler çığırından çıkar.
Bunlar her zaman bu ülkede olup biten işler, ne var bunda demeyin.
Bunun adı açıkça söyleyeyim kaostur.
Son örneğini dün yaşadık.
Hatayda Suriyeye gitmekte olan bir kamyon ile ilgili olarak istihbarat alınıyor, Savcı olayı önemsiyor, kolluğa-Emniyet ve Jandarmaya- ayrı ayrı arama emri veriyor. Ama ne jandarma ve ne de polis amirlerinden emir almadıkları için arama emrini yerine getirmiyor.
Film kopuyor.
İster inanın, ister inanmayın, bunun adı kaostur.
Şimdi Hukuk Fakültesindeki hocalar, istedikleri kadar, adli işlerde görev yapan, yani Savcıların verdiği emirleri yerine getiren, polis ve jandarma, bu görevlerinin ifası anında, artık yürütmenin değil, yargının bir parçasıdır, bütün emirleri yargıdan alır, onun dışına çıkamaz, çıktığı an suç işler desin, bunun ders olarak bir kıymeti yoktur, kalmamıştır.
Hiç kuşkusuz polis dediklerimiz insanların Savcının emirlerini yerine getirmemesi olacak iş değildir ve bu insanlar elbette bir yerlerden aldıkları talimatlara uymuşlardır. Polislere bunları yaptıranlar Anayasa ve yasaların dışına çıkmışlardır ve suç işlemişlerdir. Onlar hakkında Savcılar işlem yapmak isteyecekler ve yargılama için idareden izin talebinde bulunacaklar, idare de pek tabii bu izni vermeyecektir. Son çare yine Hukuktadır, idarenin vermediği yargılama izni İdari Yargıdan dönecektir. Yani yargı içerisine düşmüş olduğu/düşürülmüş olduğu/acziyetten yine kendi kararı ile çıkacaktır.
çıkamıyor ise, bu bile engellenmiş ise
Demokratik hayat bunu kabul etmez, edemez.
Kaos dönemlerinin kime yaradığını biliyoruz.
Hele bir de yara almışlar ise
Dedim.