Mutkili Astsubay Ali Kaya, Şemdinlide Seferi Yılmazın dükkanına bomba koymuş bir kişinin ölümüne ve birkaç kişinin yaralanmasına sebebiyet vermişti.
Vatandaşlar saldırı sonrası kaçmak isteyen Mutkili Astsubay Ali Kayayı suçüstü yakaladılar. Arabasında aramalar yaptılar, arabanın bagajında el bombaları, otomatik silahlar buldular.
Bunları teşhir ettiler. O esnada Mutkili ben devlet görevlisiyim, siz yanlış kişiyi tartaklıyorsunuz, benim işlenen suçla bir ilgim yok dese de, kimse onun bu savunmalarına inanmadı. Üstelik arabada bulunan bir defterde Seferi Yılmazın dükkanının krokisi ve bu dükkana gönderilecek olan yurt dışı bağlantılı bir paketin varlığını ifade eden belgeleri ele geçirdiler. O belgeler el bombası idi, atıldı, görevini yaptı, bir insanı öldürdü.
Soruşturma aşamasında dönemin Genelkurmay Başkanı Mutkili Astsubay Ali Kaya için tanırım iyi çocuktur demişti. Yaşar Büyükanıt Diyarbakırda kolordu komutanı iken, Mutkili Ali Kaya da Diyarbakırda görev yapıyor , önemli operasyonlara imza atıyordu.
Ali Kaya Van Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı, mahkum oldu.
Onun kararını Yargıtay bozdu ve dosyasının Askeri Mahkemeye gönderilmesini istedi.
Van Ağır Ceza Mahkemesi bu karara uydu.
Dosya Askeri Mahkemeye gönderildi, ancak Askeri Mahkeme Anayasa değişikliği sonrasında bu eylemin Askeri Suç kapsamında sayılmasının mümkün olmadığını belirterek, yeniden dosyayı Van Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi, Van Ağır Ceza Mahkemesi de Ali Kaya yanındaki PKK itirafçısı Veysel Ateşi 39 ar yıl hapse mahkum etti.
Şemdinli de meydana gelen bu olay sebebi ile TBMM sinde Şemdinli Olaylarını araştırma komisyonu kuruldu, bu komisyon raporunu hazırladı, ancak rapor TBMM sinde görüşülmedi.
Raporda özellikli olarak Şemdinli Olayının Devlet ile Milleti karşı karşıya getirme operasyonu olduğunu, Mutkili Astsubay Ali Kayanın bu işi bir başına yapmasının imkansızlığını, eylem sonrasında tanırım iyi çocuktur diyen Yaşar Büyükanıt hakkında işlem yapılması gerektiği kanaatine ulaşıldı.
Fakat rapor TBMM sinde görüşülmediği için, herhangi bir işlem yapılmadı.
Ancak Yaşar Büyükanıt ile ilgili isnatlar bununla sınırlı kalmadı. 12 Nisan 2007 tarihinde Yaşar Büyükanıt bir basın toplantısı yaptı. O toplantıda hanımının başı örtülü birisinin asla Cumhurbaşkanı seçilmesinin mümkün olmadığını ifade etti ve sözde değil, özde laik insanların ancak bu makama çıkacağını belirtti. Böylece Ak Partinin Abdullah Gülün Cumhurbaşkanlığı adaylığının ortaya çıkması ile ilgili durumu ve laiklik söylemlerini özde değil, sözde bir laiklik anlayışı olarak yaftaladı.
Ak Partinin bu konuda müstakim davranacağının, geri adım atmayacağının anlaşılması üzerine, Genelkurmay başkanlığı 27 Nisan E Muhtırasını yayınladı.
Muhtıra yayınlanmadan bir saat kadar önce kokusu çıkmıştı. Gece saat 23.00 haberlerinin beklenmesi fısıldamadan çıkmış, hadi gücünüz yetiyor ise gardınızı alın havası esmeye başlamıştı.
E muhtıra yayınlandı.
Sabah Cemil çiçek bey çıkıp hükümet adına açıklama yaptı. Bunu Ak Partinin asla üzerine alınmadığını söyledi.
Tabii işler o dedi, bu dedi ile kalmadı.
Türkiye 2 Milyar Dolar para kaybetti. Evet Sayın Başbakan hepimizin bizzat şahit olduğu açıklamalarda Türkiyenin bu muhtıra ile 2 Milyar dolarını kaybettiğini şimdilerde daha açık olarak beyan ediyor.
Şemdinli olayı ile ilgili soruşturma yapan Savcı Ferhat Sarıkaya, Yaşar Büyükanıt ile ilgili işlem yapılmasını istediği için başına gelmeyen kalmadı. Açık açık adamı kazığa oturtacaklarını söylediler.
Bu vukuat temizlenmeden 12 Nisan uyarısı ve 27 Nisan 2007 muhtırası geldi.
Bakın o muhtıraya, basının Hürriyeti, Milliyeti, Sabahı, Akşamı, yazarı çizeri, siyasetçisi neler söyledi neler. İnsan zihni nisyan ile malul, ben o günleri hatırlamak bakımından başlıklar halinde yapılan açıklamaları gündeminize taşıyayım ve sonra bir soru sorayım.
CHP Parti Sözcüsü Mustafa Özyürek (Muhtıranın yayınlanmasından hemen sonra NTVye telefonla bağlanarak): Tabi bu bir muhtıradır. Hükümetin bunun gereğini yerine getirmesi gerekir.
CHP Genel başkan Yardımcısı Onur Öymen (Muhtıradan bir gün sonraki açıklaması): Genelkurmay'ın tespitleri bizim tespitlerimizden farklı değildir. Altına imzamızı atarız. Ne mutlu Türküm diyene sözünü kimse küçümseyemez ve bunu küçümseyenleri devletin düşmanı sayarız. Türkiye'yi Atatürk düşmanlarına teslim etmeyeceğiz.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal (Muhtıradan sonra verdiği ilk röportajında): Bu tablonun değişeceğini meydanlar gösterdi. Müdahaleye uğrayan yönetimlere halk sahip çıkmadı. Halkımız devlet organlarıyla çatışanlara sahip çıkmaz. Bu ortamda mağduriyet yok dayatma var. Anayasa Mahkemesi 367 kararını onaylamazsa ülke çatışmaya gider.
CHP Genel Sekreteri Önder Sav (Muhtıranın ardından Anayasa Mahkemesinin verdiği 367 kararından sonra): Gözümüz aydın, Türkiye'nin gözü aydın.
Nur Serter (Muhtıradan bir gün sonra çağlayandaki Cumhuriyet Mitinginde yaptığı konuşma): Genelkurmay Başkanına memur diyen bir zihniyete karşı Türk Silahlı Kuvvetlerinin önünde, şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz. Türk ordusu çok yaşa. Türk ordusu, 27 Nisanda bizim sesimizi duymuş, bizim sesimize sahip çıkmış, demokrasiye sahip çıkmıştır. 27 Nisan'da Türkiye Cumhuriyetinin gerçek iradesine sahip çıkmıştır.
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ: AKP toplumda git gide artan ve TÜSİADın da paylaştığı laik rejimi koruma kaygısını yeterince dikkate almıyor. Genelkurmay Başkanlığının açıklamasıyla yaratılan fiili durum demokratik teamüllere uygun değil. Laikliği ve demokrasiyi korumak için bir an önce genel seçimlere gidilmeli.
Oktay Ekşi (Hürriyet): Bu adı konmamış bir muhtıradır. Genelkurmay Başkanının sözleri gayet açık, eğer demokrasinin kavram ve kuramlarını kullanarak bu cumhuriyetin laik karakterini tahrip etmek onu yıkmak istiyorsanız biz buna müsaade etmeyiz diyor.
Tufan Türenç (Hürriyet): Tabi ki bu bir muhtıradır. Bu muhtıranın özü AKPnin çıkardığı cumhurbaşkanı adayına Türk Silahlı Kuvvetlerin karşı olduğunu açıklıyor.
Ertuğrul Özkök (Hürriyet): Demokrasi kaygısıyla, sadece askeri eleştirmek, ne adil, ne yararlı, ne de sonuç verici bir girişim olacaktır. çünkü o bildiride savunulan görüşler, toplumun önemli bir bölümü tarafından paylaşılmaktadır.
Yılmaz Özdil (Sabah): Hl deniyor ki, bundan sonraki adım ne olur? Bundan sonraki adım, tank olur. Gücüm var diye dayatırsan, gücü olan sana dayatır.
(Hıncal Uluç): Ordu sonuna kadar bekledi.. Gerekli uyarıları en demokratik şekilde yaparak, "Sözde değil, özde" diyerek bekledi. (sabahçılara mübarek olsun)
Ural Akbulut (Eski ODTÜ rektörü): Bu ikinci 28 Şubattır TSK her şeye rağmen soğukkanlı davranmıştır.
İsmail Küçükkaya (Akşam): Sürecin kötü yönetilmesiyle kaçan fırsatı ve Genelkurmayın çok sert açıklamasıyla yeni olanağı görelim.
Ece Temelkuran (Milliyet): Genelkurmay'ın açıklamasıyla mitinglerin daha da coşmuş olması bu mitingleri otomatik olarak militarist yapmaz.
Fikret Bila (Milliyet): TSK, türbanın ve temsil ettiği zihniyetin çankaya'ya çıkmasına karşı ilkesel bir duruş sergilemiştir.
Ahmet Hakan (Hürriyet): Muhtıraya karşıyız diyeceğiz ve ötesini söyleyemeyecek miyiz? Ben ötesini de söylerim arkadaş.
Nuray Mert (Radikal): Şimdi Genelkurmay bildirisini öne çıkarıp, bu fetihçi zihniyetin arkasında durmak istemiyorum.
Erdal Şafak (Sabah): Rehn beyefendi son olarak Genelkurmay Başkanlığı'nın emuhtırası için esip gürledi Ama Batı basınında da özellikle son dönemde ısrarla vurgulanan Türkiyenin laik kurumlarının altının oyulması girişimleri için Not ediyoruz demekle yetindi.
Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç: Kamuoyuna bilgi veriliyor ve bunların gereği yapılmazsa istenmeyen şeylerin olabileceği mesajı verilmek isteniyor.
Görüyorsunuz değil mi? herkes artık işin olup bittiğini düşünüyor ve İktidarın işten ne şekilde el çektirileceğinin hesaplarını yapıyor. Bu insanların büyük çoğunluğu, hatta tamamı Ak Parti iktidarına karşı insanlar ve olayın BİR İHTİLAL GİRİŞİMİ olduğunda zerre kadar şüpheleri yok.
İşte o soru: Şemdinli ortada, ihtilal girişimi ortada, şahıs hakkında niye doğru dürüst bir soruşturma ve dava yok.
Sayın Savcılar ülkenin Başbakanı ihbar ediyor, bu ihtilal girişiminden biz 2 Milyar dolar zarar ettik, dengelerimiz sarsıldı diyor. Şahsın yapmış olduğu iş ve işlemlerin bütününe bakıldığında, en azından görevi kötüye kullanma suçu bariz bir şekilde ortada değil mi?
Ve ,
Mutkili Ali Kayanın bir başına bu işleri yapmasının imkansız olduğu ayan beyan delilleri ile ortada, ardından 27 Nisan E Muhtırasının sonuçları gözümüzün önünde duruyor iken, neden dosyalar Ergenekon davası ile birleşmiyor.
Üstelik İnternet Andıçları beyefendinin zamanında kurulmuş. Bu siteleri bir şekilde kapatan İlker Başbuğ içeride, hükümeti düşürmek için site kuran, siz sağ biz selamet.
Adalet bu mudur?