Bugün Newroz.
21. Mart. Bahar bayramı.
Biz çocukluğumuzda çermikte Sultan Newroz geldi derdik.
çermikin nerede ise bütün ahalisi, özellikle kadınlar, çoluk çocuğunu alarak Newrozu kutlamak için, Kumludereye giderdi.
Kumludere ismini şimdi bilenler var mı, şimdi bu derede kum var mı bilmiyorum?
İlçemizin gerçekten kumla dolu bir mekanı idi.
Bizim karşı bağlara giderken, buradan geçilirdi.
O zamanlar sadece derenin içerisi ve yakın çevresi kumlu olurdu.
Tam kum biliyor musunuz?
Deniniz kenarındaki gibi.
Ama derenin iki yakası büyük çınar ağaçlarının boy verdiği gölgelikli alanlardı.
İşte burada insanlar oturur iken, erkekler ve yaşlı kadınlar derenin hemen yanı başında kazanda et kaynatırlar, ardından kızartarak misafirleri ikram ederlerdi.
Tabii her yıl kazanlarda et kaynatılıp kaynatılmayacağı belli olmadığından, insanlar karınca kaderince kendi imkanları ile yiyecek getirirlerdi. Eğer et ikramı var ise, nurun ala nur olurdu.
Newroz tüm doğu toplumlarının bayramı iken, döndü dolaştı, siyasi kimlik kazandı ve sadece Kürtlere ait bir bayrammış gibi yorumlandı.
İşin aslı öyle değil.
Sadece Kürtlere ait bir bayram olsa idi, bu güne, neden kimi Türk toplumları Sultan Newroz desinler ki.
Amaaan Sultanlı sultansız ne olacak ki, insanlar kendilerine mutluluk verecek bir gün tayin etmişler, o gün uzun kış günlerinin sıkıntısından, yorgunluğundan kurtularak bahara ermenin hazzını tatmaya başlamışlar.
Ne güzel.
Di.
çünkü bayram bu senenin newrozuna kadar envai çeşit savaş oyunlarının oynandığı bir zemin haline gelmişti.
çok uzaklara gitmeye gerek yok, daha geçen sene başta İstanbul olmak üzere Türkiyenin dört bir yanında kutlanan!!! Newrozda ne çok olaylar çıktı.
Yukarda kutlanan kelimesinin yanındaki ünlemleri gördünüz.
Yani ne devleti ve ne de milleti ağız tadı ile bir bayram yapmayı beceremedi.
Ama bu sene bir barış havası esiyor.
İnşallah Newrozla birlikte tatlı bir melteme dönüşür.
Zira bu sene kadar ufak tefek hadiseler dışında Newroz yeniden bir bayram olarak kutlanmaya başlandı.
Herhalde bayramı savaşa çeviren bizim gibi başka toplumlar yoktur.
Hiç duymadım, insanların ismine bayram dedikleri günlerde yoğun çatışmalara sebebiyet verdiklerini.
Evet gerçekten bu sene newrozu bir bayram olarak insanlar yaşamak istiyor.
Halkla konuştum.
Ya benim şehrim gerçekten başka.
Hemen herkes çok ama çok ümitli.
Kan dursun, barış gelsin başka bir şey istemiyiz diyorlar.
Herhalde Diyarbakırda genel bir konuşma haline gelmiş olmalı ki, Sayın Başbakan bu barışı sonuca götürür ise, Diyarbakıra heykelini dikecekler diyorlar.
O, heykel, meykelden hoşlanmaz da hoş bir sada ile anılmayı her şeyden çok ister diyorum.
Hele 35 yıldan beri devam eden 50 bine yaklaşan ölü ve kayıpların verildiği bir olayı bitirme konusunda Sayın Başbakanın gösterdiği irade herhangi bir kesintiye uğramaksızın devam ederse, bu bütün halkımızın kazancı olacak, sadece Diyarbakır değil, bütün Türkiye kazanacak diyorlar.
Diyarbakırlının barış için bu kadar hevesli olmasını nasıl yorumlamak lazım diye düşünüyorum.
Zira geçen hafta önemli siyasetçilerin bir arada olduğu bir toplantıda ben bakın Türkiyede Diyarbakır kadar barış isteyen, bunu seslendiren, halkı ve tüm sivil toplum kuruluşları ile barışı dile getiren başka bir il bilmiyorum deyince, bir siyasi ama işin arka tarafına bakmak lazım, niye bu kadar barış istiyorlar, vurmakla elde edemediler, siyaseten bir sonuca gitmenin gayretine girdiler gibi gerçekten insanım diyenin beyin çeperlerini çatlatan sözler söyledi.
Peki sen Diyarbakırlı kötü niyetli mi? aslında barış deyince anlaşılması gereken savaştır mı demek istiyorsun, yoksa barıştan sonraki aşamada siyaseten biz zayıf noktadayız, savaşla elde edilemeyen barışla mı gidecek diye endişe ediyorsun, bu kadar da insan kötü niyetli olmaz dedim.
Diyarbakırlının barış isteği mevzii değil ki, sosyal hayatın tüm renkleri, yani fikir ve düşünce sahibiyim diyenlerin yelpazedeki tüm dokuları barış barış diye inliyor. Onun da sebebi, Diyarbakırlının savaştan en çok çeken insanlar olmaları ve işin arka planında başka art niyete mebni bir düşüncelerinin olmayışını herkesin dikkate alması lazım diye de ekledim.
Pazartesi ve Salı Günleri Diyarbakırda idim.
Dönüş yolunda Osman Baydemir bey ile karşılaştık. Kısa süreli de olsa sohbet etme imkanımız oldu.
Her şeyin çok güzel gittiğini ve hızlı geliştiğini söyledim.
Gözlerinin içi gülüyordu. Evet her şey çok güzel olacak, 21 Mart günü kimsenin tahmin etmeyeceği gelişmelerin cereyan etmeye başlayacağını düşünüyorum dedi.
Allah umut ve ümidimizi söndürmesin dedim.
çünkü biz Müslümanlar Allahın rahmetinden ümidinizi kesmeyin Kurani öğüdünün muhatabıyız.
BÜYÜK GEçMİŞ OLSUN.
Ak Parti Genel Merkezine ve Adalet Bakanlığının bahçesine ses bombaları atıldı. Bu serkeşliği hepimiz biliyoruz. Bu tür hareketlerle insanları korkutacaklarını sanıyorlar. Zaten topluma sarmış oldukları bu korku duygusu sebebiyle değil mi ki, yıllarca millette yapmadık kötülük bırakmadılar. Fakat demokrasi yerleştikçe, kurumlar yerli yerine oturdukça, kim ne yaparsa yapsın artık yanına kar kalmıyor. Bu defa onlar korksun.