O KONUŞMAYI ATLAMAMALIYIZ
Eklenme: 14.11.2013 00:00:00

Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker, Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlı Side beldesindeki Sueno Hotel'de Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu'nun 2. Gıda Kongresi'ne katılmış. Burada bir konuşma yapmış ve Türkiyenin gıda üretiminde kendi ihtiyacyını karşılayan bir ülke konumunda olduğunu, ülkede yaşayan 75 Milyon insanımızın ve her yıl tatil amaçlı olarak ülkemize gelen 30 Milyonun üzerindeki(o kadar oldu mu bilmiyorum) turistin gıda ihtiyacını karşıladığını, bunun dışında gıda ürünlerinin ihracatından yıllık bazda 16 Milyar dolar ekonomik girdi sağladığımızı açıklamış.

Sayın Bakan, 21. yüzyılın dünyasını enerji, su ve gıda sektörünün belirleyeceğini ve devletlerin kendi aralarındaki mücadelelerinin de bu üçü arasında olacağının unutulmaması gerektiğini kaydetmiş.

Bu üç sektör üzerinde mücadelenin olacağını bilen bazı devletlerin ileride bir sıkıntı çekmemeleri için Afrika ülkelerinden toprak satın alma ve kiralama yaptıklarına dikkat çeken Bakan, tarım arazisi alınan ve kiralanan topraklarının genelinin 7 Afrika ülkesinde olduğunu, bu 7 ülkeninde dünyanın en fakir ülkeleri arasında yer aldığını beliritmiş.

Tarım sektörünün ülkemizdeki konumunu en iyi bilen insanlardan birisi olarak Sayın Bakanın açıklamalarını yazmaya devam edelim.

Bundan 10 yıl önce Türkiyede 7 milyon tarım çalışanının 24 milyon hektarda 23 milyarlık gelirle dünyada 11. Avrupa'da 4. sırada olduğunu, geçen yıl itibariyle yine 6 milyon tarım çalışanına karşı 24 milyon hektarda 62 milyar dolar gelirle Avrupa'nın en iyileri arasında yer aldığını ifade etmiş.

Bakan Eker, ülkede gıda ürünlerinde daha iyi verim alınmasına yönelik 2023 Türkiye vizyonu kapsamında Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ve Konya Ovası Projesi (KOP)'a yönelik çalışmaların tamamlanmasıyla daha fazla tarım ürünü yetişeceğini kaydetmiş.

Bunlar çok güzel şeyler. Bir ülkenin yiyeceğini,içeceğini kendisinin karşılayacak durumda olması, yani bu topraklarda yaşayan insanların aç açıkta kalma gibi bir tehlikesinin bulunmaması elbette ülkemiz için Yüce Allahın bir lütfu.

Türkiyenin tarım ekonomisi alanında bu duruma gelmesinde Hükümetin çok büyük desteği var. O konuyu da biraz irdeledim. Gerçekten tarım söktörüne hükümetin inanılmaz desteği varmış. Son olarak 2013 yılında 4463 sayılı bir Bakanlar kurulu kararnamesi yayınlanmış. Bakanlar kurulu bu kararnameyi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 07.03.2013 tarih ve 4022 sayılı yazısı üzerine, 11.03.2013 tarihne kararlaştırılmış.

İŞTE DESTEK BAŞLIKLARI

Mazot Gübre ve toprak analizi desteği,

Türkiye Tarım havzaları üretim ve destekleme modeline göre fark ödemesi desteği. Bunlar arasında neler var diyecek olursanız hemen yazalım.Tarım Havzaları

Üretim ve Destekleme Modelinde öngörülen havzalarda 2013 yılı ürünü yağlık ayçiçeği, kütlü pamuk, soya fasulyesi, kanola, dane mısır, aspir, zeytinyağı, buğday, arpa, çavdar, yulaf, tritikale, çeltik, kuru fasulye, nohut, mercimek ve yaş çay ürünlerine, tarımsal verilir ve uydu görüntüleri kullanılarak belirlenecek verim değerlerine göre, pamukta yurt içinde üretilip sertifikalandırılan tohumları kullanma şartı aranarak, destekleme ödemesi yapılır diyor.

Hayvancılık desteklemeleri. Burada aklınıza gelen ve insan sağlığı için vazgeçilmez olan bütün hayvanlar için destekleme var. Etlerine, sütlerine, derilerine, tiftiklerine, arı üreticilerinin arılarına ve ballarına, balık üreticilerine, onların sahibi oldukları gemilere destek var.

Yurt için sertifikalı fidan, sertifikalı tohum üreticilerine destek var.

çiftlik muhasebe veri ağı sistemi katılım desteği.

Organik tarım ve iyi tarım desteği.

Tarımsal yayım ve danışmanlık hizmetlerinin desteklenmesi.

Biyolojik ve biyo teknik mücadele desteği.

Patates siliği hastalığını önleme desteği,

Araştırma geliştirme projeleri desteği.

Bu desteklere bakıldığında insan hemen işi gücü bırakıp tarım alanında faaliyet göstermek istiyor.

Ama bu işlerin de o kadar kolay olmadığı ortadadır.

Zira tarım alanındaki tüm işlerde yoğun hizmet arzı gerekmektedir. Türkiye tarım sektöründe çalışan insanlar, çalışan nüfusun nerede ise üçte birini teşkil ediyor.

Hayvancılık yapanların ayakları mayıstan, üstleri başları, burunları kokudan kurtulmaz. Tarımın diğer alanlarında çalışanların elleri ise nasır bağlıdır.

Tatilleri, bayramları, seyranları, deniz kenarında akşam 5 çayı içme, pasta yeme keyifleri yoktur.

Günün yirmi dört saati nerede ise çalışırlar.

Fakat hakketiklerini asla alamazlar.

Afyondan bir tanıdık anlattı. Bulundukları yerde yoğun elma üretimi olurmuş. Ama o güzelim elmaların kilosunu 30 kuruşa satmak zorunda kalıyorlarmış.

Düşünsenize, hemen hepimizin artık alışveriş mekanı olan o süper lüks marketlerde, şanlarına!!! uygun tarzda, benim çiftçi kardeşimin bin bir türlü zorlukla ürettiği ve kilosunu otuz kuruşa sattığı elmaları biz tam on katı olan 3 liraya almak zorunda kalıyoruz. Yani çiftçinin cebine bir yıl boyunca yapmış olduğu çalışmasının sonucu masraflar dahil otuz kuruş girer iken, aracıların cebine tam 2 lira 70 kuruş giriyor.

Türkiye dört başı mamur biçimde bir sanayi ülkesi haline gelmedi. O yönde önemli bir gidişat var. Bu sebeple de köyler boşalıyor ve insanlar daha rahat bir şekilde sağlık, eğitim, sosyal imkanlardan yararlanma amacıyla kentlere akın ediyorlar.

Sayın Bakanımızın 21. Yüzyılın su, toprak ve enerji yüzyılı olacağını söylüyor. Bu çok doğru bir tespit. Fakat çiftçi, yoğun tarım desteğine rağmen, ürettiğinin karşılığını alamaz da tarım topraklarını yoğun bir şekilde terk etmeye başlar ise, gelecek nesillerimizin çekecekleri çok sıkıntı var demektir.

Arkamızda ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz bir ülke bırakmak istemiyor isek, bu alanda neler yapılabileceğine bakmamız lazım. Hem de acilen.