ÖLÜM EN BÜYÜK NASİHATÇIDIR
Eklenme: 3.03.2011 00:00:00

Cenazeyi ambülansa koyunca artık hastaneye girmeyelim, arka taraftan hastaneyi dolaşıp arabamızın olduğu yere gidelim istedik. Yürürken arkadan gelen arabadan bir kişi Cavit bey diye seslendi. Kendisini çok sevdiğimiz eski bir vekil arkadaştı. Arabadan indi, hastaneye doğru yürümeye başladık.

Bu arkadaş haberi duyuca çok canım sıkıldı, öyle bir moralim bozuldu ki, anlatamam dedi. Ben Allah rahmet eylesin diye mukabele ettim.

Sonra bir daha bir daha aynı cümleleri tekrar etti. Görüştüğümüz her arkadaşa aynı sözü söyleyince, hafifçe kulağına eğildim, biz her kaybımıza üzülürüz, ama canımızı sıkamayız, çünkü Allahtan gelen bir kadere canımızın sıkılması, küllü iradeye karşı çıkmak olur. İnsanın en zayıf yanı ecel geldiğinde hiçbir şekilde karşı koyamamasıdır. Çünkü Cenabı Allah bir ayeti kerimede öyle ferman buyuruyor. "Onların eceli geldiğinde ne bir saat geri bırakılırlar ve ne de bir saat ileri alınırlar"

Ölüm sonuç değil, bir inkiraz hiç değil. Gerçek bir mümin için terhis tezkeresidir. Erbakan hoca da terhis tezkeresini aldı ve rabbine yürüdü. Kuşku yok ki, artık bundan böyle dünyamıza ait bir eziyet çekmeyecek, üzüntü duymayacak. Bakınız bu kadar insan  hüsnü şehadette bulunduğuna göre, inşallah dünyamızın ukbaya bakan yönü itibariyle de cezası yoktur.

Erbakan hocanın vefatından hemen sonra yaşadıklarımızı dün yazımda belirtmiştim. Bir başka enstantaneyi size böylece naklettim.

İstanbuldaki cenaze töreni yapılır iken, ben İzmir Menderes Adliyesinde duruşma idim. O nedenle ne Hacı Bayram camiindeki sabah namazından sonraki cenaze namazına ve ne de İstanbuldaki törene katılmam mümkün olmadı.

Cumhurbaşkanı, TBMM si başkanı, Başbakan başta olmak üzere Bakanlar, Eski Başbakanlardan Tansu Çiller, Bakanlardan Mehmet Ağar, Deniz Baykal ve tüm siyasi partilerin temsilcileri, Milletvekilleri, Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu ve bir kısım komutanın törenlere katıldığını basından öğrendik.

KKTFD Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Halit Meşal, Tunuslu muhalefet lideri Elgannuşi ve 60 a yakın ülkenin temsilcisinin cenaze törenine katılması, hiç kuşkusuz ne kadar önemli bir bilim, siyaset ve hayat adamını kaybettiğimizi gösteriyor.

Hocanın kadim dostu Bosnanın bağımsızlığını sağlayan en önemli bilim, siyaset adamı, gerçek bir Mümin Aliya İzzet Begoviç de en zengin varlığı olan "TOPRAĞI" ile oradaydı. Ayrıca Mekkeden, Medineden getirilen topraklar hocanın mezarına konuldu.

Müthiş bir iman ve inanç insanı olan Erbakan Hoca hiç kuşkusuz hiçbir zaman Allahın rahmetinden ümidini kesmedi.

28 Şubat sürecinde darbe yediği komutanlardın birisi olan Hüseyin Kıvrıkoğlunun amcası oğlu 1.Ordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu asker arkadaşları ile törene katıldı.

Zaten Genelkurmay Başkanı taziye mesajı yayınlamakla, aradaki buzları iyice eritmişti.

Hayri Kıvrıkoğlunun cenaze merasimine ilin en büyük askeri görevlisi olarak katılması, bir yönü ile Genelkurmayın temsili mahiyetinde oldu.

Şimdi Erbakan hocanın Milliliği üzerinde çok durulmaya başlandı. Ben bu duruş ile yeni bir takım şeylerin ima edilmeye başlandığını ince ince hissetmeye başladım.

Hocanın Milliliği yeni mi ortaya çıktı?

Milli olmayan ne ki, mukayeseler yapılarak, Hoca Milli imiş, biz onu anlayamadık diyorlar.

Şimdi sanıyorum Erbakan Hocanın milliliğine aşırı vurgular yapılarak, Ak Partiye bir takım göndermelerde bulunuluyor.

Sayın Cumhurbaşkanı ile birlikte Sayın Başbakan ve Ak Parti heyetinin, Avrupa Birliğine katılım konusunda verdikleri mücadele, ABD ve batılı Devlet yetkilileri ile olan samimi diyalogları bu "Milli" çizginin sanki aşılması olarak lanse ediliyor.

Bu kadroların yıllarca Avrupa birliğine ve onun medeniyetine karşı çıkan insanlar olarak yaftalandığı, kültürden, gelişmeden, çağdaşlıktan uzak durdukları ve böylece batılı medeniyet anlayışının ıskalanmasına  sebebiyet verdikleri söylendi.

Şimdi ülkenin idaresini ellerinde tutan siyasi kadronun hocası Erbakannın "MİLLİLİĞİNE"  olabildiğince vurgu yapılarak, birilerinin yabancılaştığı "projesi" dayatılmaya başlandı.

Erbakanın son zamanlarda Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdullatif Şener, DYP si eski genel başkanı Hüsamettin Cindoruk ile görüşmeler yaptığı ve gayrı milli duruma düştüğünü varsaydıkları Ak Partiyi nasıl frenleyeceklerini konuştukları ve bunun bir "VASİYET" olduğu söyleniyor.

Ben içe kapanmacı bir modeli Erbakan hocanın vaziyet ettiğine asla inanmıyorum.

Ancak birileri şimdi bir takım vasiyetlerden söz ediyor ve bunun gereğini yerine getireceklerini anlatıyor.

Erbakan hoca güzel bir şekilde uğurlandı ya, artık buradan ekmek çıkarmanın zamanıdır diyenler, gerçekten aldanıyor.

Milletin göstermiş olduğu teveccüh Özala olduğu gibi, Erbakan hocanın iman, inanç, tevekkül, sabır ve çalışmasına, dur durak bilmeyen mücadele azminedir.

Yoksa Erbakan hoca Cindoruk benzerlerinin ellerindeki sopayı götürün Ak Partinin başında paralayın dediğine asla ihtimal vermiyorum.

Bu ülkede vasiyetler hep sorun olmuştur.

Bakın eski genelkurmay başkanlarından Hüseyin Kıvrıkoğlu da, 28 Şubat sürecinin 1000 sene devam edeceği vasiyet ve kehanetinde bulunmuştu. Ama tutmadı, 3-4 senede o düşünce yerle yeksan oldu.

Fakaaat, Erbakan Hocanın vasiyetinin muhataplarından birisi olarak lanse edilen, DYP nin şimdiki Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, Ak Parti yönetimine eleştiriler gönderir iken, batı dünyasının istek ve arzuları böyle sürdükçe ve bu tabiiyet devam ettikçe, 28 Şubat sürecinin sancıları ortadan kalkmamıştır demesini, Erbakan hoca asla tasvip etmezdi.

Erbakan hocaya ağızları dolu küfredenler, onun şirazesiz, endazesiz olduğunu durup dinlenmeden dile getirenler, göreceli ayrılığı, silah gibi kullanmaya başladılar.

Buna ne Sayın Başbakanın, ne Numan Kurtulmuş beyin ve  ne de Fatih Erbakan kardeşimizin fırsat vereceğini düşünmüyorum.

Ölüm kadar büyük nasihatçı yoktur.

Şimdi ders çıkartma zamanı.