Akşam haberleri izlerken İsrail Başbakanı Netanyahunun ABD lilere hitap eden konuşması vardı.
Netanyahu, ABD ye Mühim olan iki dost ve müttefik ülke arasındaki sıcak ilişkilerdir. Bu ilişkinin bozulmasını gerektiren farklılığımız yok. Gerek Ortadoğu ve gerekse dünya meselelerinde tamamiyle aynı kanaatleri paylaşıyoruz. Suriye ve Mısıra gelince bırakalım ne halleri varsa görsünler,yesinler biri birlerini diyordu.
Netenyahunun bu sözleri bizde tartışmaya sebep oldu. Evden kimileri, adamın açıklamasına bakar mısın. İnsanlar ölüyor, çocuklar sarin gazları ile yerle bir ediliyor, adamda zerre kadar merhamet yok, bırakın yesinler biri birlerini diyor, dedi.
Ben döndüm bu olan bitenler zaten onun hakkı hayatı için gerçekleşiyor.
Tüm gelişmeler İsrailin güvenliğini sağlamaya yönelik. Ben özellikle Suriyede cereyan eden olaylarla ilgili olarak bunları yazıyorum. Güçlü bir Suriye İsrailin işine gelmez. Demokrasi ile tanışmış, halkın istekleri doğrultusunda Filistin ile aralarında olan sınırları açmış bir Mısır İsrailin, dolayısı ile batının, ABD nin işine gelmez.
Suriyeyi bir anda demokrasi yaftası altında karman çorman bir hale getirdiler. Halk biri birine düştü. Yüzbinlerce insan öldü. Milyonlarca insan mülteci konumunda. Bundan sonra daha ne olacağı belli değil. Hiç kuşkunuz olmasın biz bu günleri arayacak bir hale düşme tehlike ve tehdidi altındayız dedim.
Böyle bir Suriye İsrailin işine gelmez mi?
Bu haldeki bir Suriye işgal altında olan ve her yıl 10 Milyar dolar civarında üretim gerçekleştirilen Golan tepelerini İsrailden geri isteyebilir mi? işler inşallah oradaki tüm Müslümanların lehine bir gelişme gösterir ve halk istediği rejime kavuşur. Ama büyük bir ahali ve ülke kıyımından çıkan Suriye daha onlarca yıl İsraile dönüp topraklarımı geri ver diyebilir mi? İsrail bu türden laflara kulak asar mı?
Netanyahuyu bir makul insan gibi görüp, onun Suriye ve Mısır için, ABD ye dönüp kendi işimize bakalım, bunları bir tarafa bırakalım, biri birlerine yesinler demesi çok normal.
Anormal olan şey, bizim bir ittihad içerisinde olmamamız ve şu anda İsrail ile aynı konumda bulunup, bir İslam ülkesine yapılacak saldırıda, rol alma tehlikemiz .
Türkiye ve Suriye şu anda ismi konulmamış bir savaş ile karşı karşıya.
Türkiye Suriyeye yapılacak her türlü hareketin içerisinde yer alırız deyince, Suriyeden anında cevap geldi. Türkiye bir koalisyonda yer alırsa ilk hedeflerimizden birisi olur dedi.
Tabii bizimkiler de anında cevabı yetiştirdiler, Suriye bize saldıracağını söylüyor, biz her şeye hazırlıklıyız, ama acaba Suriye aynı hazırlık içerisinde mi?
Tüm bunlara karşı ne diyeceğimizi bilemiyoruz. Ölürsek kardeşleri, öldürür isek kardeşlerimiz yok olacak.
Yazılarımı okuyorsanız, taaa işin başından beri Türkiyenin Suriye meselesine bakışında bütün mesafeleri ortadan kaldıran bir tutum içerisine girişini ben eleştiri konusu yaptım.
Daha düne kadar çok iyi ilişkiler içerisinde olduğumuz Esedi hedefe koyduk ve anında gitmesini istedik. Oysa beşeri ilişkiler bu aşamaya getirilmeden eski seviyesinin korunmasına yönelik olsa idi, Türkiye Suriyede çatışmaya giren muhalefete müzahir olarak görülmese idi, elbette rejim ayakta kalırdı, ancak Suriyede insan hak ve hukuku daha bir korunmuş olur ve bugün gelinen o yürek burkan olaylar gerçekleşmezdi.
Suriyeye batılı ülkelerin bir ara 300 kadar gözlemci gönderecekleri konuşulunca, aaaahhhh aahhhh dedim, Sayın Başbakan Suriyede 300 değil, 3 bin gözlemciden daha prestijlidir, niye bu gücümüzü kullanmıyoruz diye yazdım.
Batılı ülkeler her geçen gün geçmişteki hatalarından ders alarak güçlerini birleştirir iken, biz Müslümanlar daha ne kadar parçalanabiliriz, bunun maalesef hesabını yapıyoruz.
Müslümanlar arasında ittihad sağlanmadıkça batının her alanda kulu kölesi olmaktan kurtuluşumuz yoktur. Dün yine bir yerde arkadaşlar ile toplantımız vardı. Bana sordular, bölgeden geliyorsun, gelişmeler ne durumda, neler söyleyeceksin, seni dinleyelim dediler. Ben kısa maruzatımı ali heyete arzettim. Kimse üstüne tek kelime ilave etmedi.
Orta Anadolu illerinden halen de Milletvekili bir arkadaş, evet dediğin gibi, bu sözlerin üzerine bir tek kelime ilave etmenin imkanı yok dedi.
Peki dediğim ne idi, genel bir değerlendirmeden sonra, sözün esas sahibinin Cenabı Allah olduğunu, o ne diyorsa yapalım, neyi yasaklıyorsa vazgeçelim dedim. Ve Peygamberimiz Efendimiz Habeş Kralı Necaşiye mektup yazıp İslama davet etmişti. Efendimiz meramını çok kısa ifade etme vasıfları ile muttasıf bir insandı. O nedenle sözü uzatmadan Necaşiye İslama gir Kurtul demişti. Ben de öyle diyorum. Ve problemlerimizin çözümünün İslamdan başka bir şey olmadığını düşünüyorum.
Biz batılı değerler uğruna savaş verdikçe, daha çok biri birimizi kırarız. Oysa bütün gayemiz gerçek manada Rabbimizin dediklerini yerine getirmek olsa idi, bugün Müslümanlar bu kadar darman duman olmazlardı.
Merhum Akif
Müslümanlık nerede,
Müslümanlık nerede bizden geçmiş insanlık bile,
Adem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile,
Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberededir,
Müslümanlık bilmem amma, galiba göklerdedir, diyor.
Evet bu sözler bugünün Müslümanları nazara alındığında, benim görüşlerimi cerh ve tadil ediyor, hükümden düşürüyor. Amma ben ümitvar olmamız gerektiğini düşünüyorum ve bir an önce Müslümanların bir yolunu bulup ittihadı sağlamlaştırmanın yollarını açmalarını bekliyorum.
Bu böyle gitmeyecek. Biz biri birimizi vurdukça, batılı da gelip üstüne üslük beterini yapacaktır.
Müslüman şunu görecektir, görmelidir. İslam topraklarının tamamı, ehli zimmettir. Tüm Müslümanların koruması altındadır ve bu toprakları korumak farzı ayındır.
Şimdi biz Müslümanlar olarak ülkelerimizdeki yöneticilerimizi buna uygun hareket etme üzerine seçersek ve onlara İslam ülkelerini koru görevini verirsek, görevimizi ifa etmiş oluruz. Türkiye Müslümanları bunu yaptı.
Suriye konusunda Türkiyenin geliştirdiği bir argümün var. Türkiye diyor ki, orada zalim bir hükümdar var, onun halka yapmış olduğu zülmü ortadan kaldırmak için harekete geçme zamanıdır. Bu bir görüştür. Keşke Suriyenin bu hale gelmesine engel olabilseydik.
Görülüyor ki, batılılar bizim daha fazla kahra maruz kalmamız, onların da işlerini berbat edecek. 3 Yıllık bir Suriye kırımından sonra müdahale etme hazırlığındalar. Galiba biz de yanlarında olacağız. İnşallah bu gelişmeler bizi içinden çıkamayacağımız noktalara çekmesin. Vay be buda mı başımıza gelecekti hayıflanmasına itmesin.
Bunun için hala çareler tükenmiş değil.
Dün yazdım, Rusya Devlet Başkanı Putinin bu güne kadar Suriyeye maddi, manevi desteği olmasa idi, Suriye lideri bu kadar gemi azıya almazdı.
Demek ki, hala Rusyanın Suriye üzerinde büyük etkisi var. Obama, Sayın Başbakanımız, Putinden Esedin ülkeyi terk etmesi yönünde ikna etmesini istemeliler. Bunu adeta Putine dayatmalılar. Ne yani bir Esedin Suriyede şimdiye kadar ölen yüz binlerce, bundan sonra ölecek Milyonlarca insandan kıymeti daha mı fazla.
Suriyede hiç mi onun gibi bir insan yok.
Batılılar ve Rusya ne olur bu defa Suriye üzerinden bilek güreşi denemesine girmesinler. Esedin ülkeden ayrılması temin edilsin, zaten Sayın Başbakanımız da bunu söylüyor, geriye kalanlar düzenlenecek bir Suriye konferansında bir araya getirilsinler ve ülkenin bölünüp parçalanmasına imkan verilmeden, barışla hepimiz için mutlu bir sona ulaşılsın.
İşte o aşamadan sonra İttihadı İslam için kollar sıvansın.
İslam ülkeleri Parlamentosu teşkil edilsin. Buradan çıkacak kararlar bağlayıcı olsun.
Olur mu?
Olacak inşallah.