ÖNEMLİ GELİŞME
Eklenme: 5.11.2009 00:00:00

Dün TBMM sinde Siyasi Partilerin gurup toplantıları vardı. Bu toplantılarda benim için en önemli gelişme TBMM sinde gurubu bulunan üç siyasi partinin Ak Parti, CHP ve MHP liderlerinin İrtica ile ilgili eylem planını hazırlayan, Ordu içerisinde(Hem de Genelkurmay Karargahında) bu planı uygulamaya koymak için "cunta" oluşturan kişilerin eylemlerine göz yumulmayacağı, bu tür yasa dışı iş ve eylemlere kalkışanların "bağımsız Yargı" organları önünde hesap vermeleri gerektiğine dair görüşlerin öne çıkmasıydı. Bu gelişmenin altı çok kalın çizgilerle çizilmelidir. Daha önce CHP ve MHP tarafından görmezden gelinen bu konunun , şimdi bu kararlılıkla eleştirilmesi, yasa dışına çıkanların hesabını "bağımsız yargı" organlarına vermeleri gerektiğinin belirtilmesi, sanıyorum yapılan yanlışlıkların artık gizlenemez hale geldiğinin , bu partiler tarafından görülmesi oldu. İşin en vahim  tarafı, bu tür belgelerden yüzlercesinin daha önce yine Genelkurmay Karargahında hazırlandığının, ihbarcı tarafından ifşa edilmesidir. Genelkurmay Karargahı Haber ve İstihbarat Daire Başkanlıklarında görevli olan kişiler , işi gücü bırakmışlar, Millete komplo kurmanın planlarını yapmışlar. Millete suç isnadı yaparak, onları düşman yerine koymaya çalışan  bu hainlerin Millet ile, Devlet ile , Hak ile Hukuk ile bir ilgilerinin olduğunu kim söyleyebilir? Bu kişilerin yaptığının binde birini herhangi sivil bir vatandaş yapsa, şimdiye kadar anasından emdiği süt burnundan getirilirdi. İşte Ergenekon davası. Davanın elebaşısı durumunda olan kişilerin hiçbirisi tutuklu/cezaevinde değil. Hastahane raporları ile kendilerini dışarı attılar. Bir kısmı ise tutuklu olmasına rağmen bir gün olsun cezaevi kapısını görmedi. Mahkemeler, Hakimler, Savcılar bu kişileri bir türlü Mahkemeye getiremiyor.Bu kurumların onları Mahkemeye getirmeye gücü yetmiyor. Bu mu adalet, bu mu hukuk, bu mu insanlık. Şener Eruygur, Hurşit Tolan, Levent Ersözün bugüne kadar neden ifadelerine başvurulamadı. Levent efendinin Hastahane odasından uydulu televizyon aracılığı ile ifadesi alınacakmış Ya Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal Sağlık kurulu raporu ile gidip ifade vermede hiçbir engelinin olmadığının belirlenmesine rağmen, o da gitmiyor. Peki bu durum,bağımsız yargı organlarına,Hakimlere, Savcılık Makamına bir başkaldırı değilmidir? Sanıkları ifade almaya getiremeyen Mahkemenin, Savcıların, Kolluk güçlerinin ve bütünü ile Adli Yargının, Türk İdare Sisteminin gücünden söz edebilir miyiz? Ben bildiğimi okurum diyenin daha güçlü olduğu ortaya çıkmaz mı? İşte dün Ak Parti Gurup Toplantısında konuşan Sayın Başbakan "herhangi bir endişeye mahal olmadan Yargılanan kişilerin Adli Makamlara gidip teslim olması gerektiğini" söylemek zorunda kaldı. Onun bu açıklamasını kimileri sadece Genelkurmay Karargahında İstihbarat Daire Başkanlığında çalışan Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek için söylediğini zannettiler. Oysa bu konumda olan onlarca kişi Silivrideki Mahkemeye de gitmiyor, ifade vermiyor, haklarındaki tutuklama kararları, Hastahanede yatıyorlar numarası ile , infaz edilemiyor. Adamların hastalığı cezaevi yolu gözükünce mi ortaya çıktı. Daha önce niye bir tek gün olsun gidip tedavi görmemişler. Zahir Millete komplonun ortaya çıkarılması onları hasta etti. Şifa bulsunlar diyemiyeceğiz. Çünkü o kadar taanda bulunmak hakkımız. Demir tavında dövülür. İşin tavsamasına fırsat verilmeden "millete ihanetin komplosunu kuranların tümü" derhal Savcı önüne çıkarılmalıdır. Islak olmayan belgeleri delil kabul edip ifade alan, sonra ilgilisini tutuklamaya sevkedip tutuklatan Savcılık belgenin aslı ortaya çıkmış iken, neyi bekliyor? Bu tür olayları şimdiye kadar komplo olarak değerlendirip karşı çıkan CHP ve MHP nin , bu iş gerçek olabilir, Adli Makamların yapacakları incelemeyi bekliyoruz açıklamalarını "cesaret verici"buldum demiyeyim de çok önemsedim. Çünkü onlar da "Ergenekon" soruşturma ve yargılamasının altından başarı ile kalkılmaz ise, deveye hendek atlatılacağının ayırdına vardılar/mı?/ Eylem sanıklarının, Bunca suça rağmen, böylesine  direnç gösterilmesini başka nasıl izah edeceğiz. Baksanıza Ergenekon sanığı Yalçın KÜÇÜK "DAĞA ÇIKMAK KÖTÜ BİR ŞEY DEĞİLDİR, BİZ DE BELKİ DAĞA ÇIKARIZ, 1909 YILINDA ŞUNLAR,BUNLAR DAĞA ÇIKTI, CUMHURİYET ÖYLE KURULDU, BİZ DE BUNDAN SONRA SEÇİMİ MEÇİMİ BİR TARAFA BIRAKTIK, SEÇİMSİZ İŞ  BAŞINA GELECEĞİZ, BUNUN HABERLERİNİ VERİYORUM, diyor ve hakkında en "küçük" bir işlem yapılmıyorsa, ,  ne yapsa yeridir mi diyeceğiz. Türkiye Cumhuriyetinin Anayasasının 2.maddesinde Türkiye Cumhuriyeti Laik,Demokratik ,Sosyal bir Hukuk Devletidir diyor. Seçimsiz Demokrasi nasıl olacak, bunun yolu ne? Türkiye bir sürü ihtilal yaşadı ve o anlarda da "bu kalplerin unutmadığı o malum kişiler" biz demokrasiden herhangi bir fedakarlık yapmış değiliz diyorlardı. Ama işte bütün abartısına rağmen " bu kalp seni unuturmu dizisi"nde anlatılanlar, o günlerde yaşananların binde birine bile tekabül etmez. Adam yine o günlerin özlemini çok açık bir dil ile hepimizin gözü önünde gündeme taşıyor, hakkında işlem yok, soruşturma yok. Baykal ve Bahçelinin gurup konuşmasındaki görüşleri umutlandırmıştı beni. Biz sabırlı insanlarız, bekleyip göreceğiz.