Kuranı Kerim abdestsiz okunabilir mi, Kuran okuyacak hanımefendiler başlarını örtmek zorunda mıdırlar, Kuranı Kerimin Arapça aslından mı okunacak, eğer böyle ise, sınıflarda Kuranı Kerimler nerelere konacak
İnanın her türlü meseleyi yokuşa sürmek adeta bu milletin bir karakteri haline geldi.
Diyelim ki bir siyasiye işiniz düştü, eğer ulaşabilirseniz telefon açıyorsunuz. Telefon çalıyor, çalıyor, çalıyor, açan yok.
Eee diyorsunuz telefon çaldı, bu adam niye açmadı?
İyiye yoruyorsunuz biraz sonra bir daha deniyorsunuz. Telefon yine çalıyor.
Belli ki efendimiz kendince önemli yerlerden telefon bekliyor, tanımadığı veya önemsemediği birisinin telefon açması hoşuna gitmediği için açmıyor, zil sesi uzayırca, rahatsızlık duya duya hadi şuna bir bakayım diyor.
İlk sözü buyurun ne istiyorsunuz.
Ne istiyecem, ölünün körünü deyip kapatmak var ama, kimse bu cesareti gösteremiyor.
Telefona başlarken hal hatır sormak yok, iyi dilek ve temennilerde bulunmak yok.
Nasılsınız efendim diyorsunuz, iyiyim diyor.
Peki usul bu mu?
Siz nasılsınız demek yok mu?
Yok.
çünkü beyimiz hayal bile edemeyeceği öyle bir yere gelmiş ki, reayenin sesini duymak bile istemiyor.
Artık bu laftan sonra kekeleye kekeleye isteğinizi iletmeye çalışıyorsunuz. Sözünüzü bitirmeden tamam kısa kes, toplantıdayım, ne istiyorsun diye dannnkkk bir cümle kulaklarınızı tırmalıyor.
Bürokraside bugün git yarın gel sözü zaten meşhurdur ve hiç sektirmeden işlevine devam ediyor.
Sadece onlar mı esnaf bile şirazesinden çıkmış bir vaziyette.
Bir hastamıza hurma ,incir alacağım.
Tezgahtaki odun ne kadar sertleri varsa dolduruyor. Zaten Medine hurmasının büyüğü diye 36 liradan sattığı hurmanın kendi tarafına 30 liralıkları doldurmuş, onu bana kakalamış, canım sıkkın, incirlerin yumuşaklarını koysanız diyorum.
Yüzüme öyle bir kaş çatıp göz kısıp bakıyor ve ardından biz ne yapıyoruz ki demez mi?
Kendimi tutuyor ve sadece gülmesini bilmiyorsan bakkallık yapma diyorum.
Kuranı Kerim dersinin veriliş biçimindeki tartışmalardan başladık nereye geldik.
Evet işi yokuşa sürmekte, biri birimizi incitmekte, kırmakta üzerimize yok.
Şimdi Kuranı Kerim dersleri zaten seçmeli ders olarak okutulacak.
Bu dersi almaya karar veren aileler çocuklarına, kendileri nasıl hareket ediyor ise öyle davranmalarını peşin peşin salık verecekler.
Yani Anadolu insanı Abdest almadan Kuranı Kerime dokunmaz, hanımefendileri baş örtülerini takmadan Kuranı Kerimi okumaaaaz.
Diğer yandan bu dersleri verecek olan hocalar işin ehli insanlar olarak Kuranı Kerimdeki şu ayeti kerimeyi gayet iyi bilirler.
La yemessuhu illal mutahharun-Ona temizlenmiş olanlardan başkası dokunamaz
Kuran öğretmenleri bu ayeti çocuklara öğretirler ve onların gerekli tedbiri almalarını temin ederler.
Peki Kuranı Kerim okunur iken abdest almak ve baş örtüsü takmak olmaz ise olmaz kurallardan mıdır?
Ulema arasında bu konuda ihtilaf vardır. Yeni jenerasyon hocalar yukarıda aslını ve mealini yazdığım ayeti kerimeyi, kirlerden arınmak ve cünubluktan kurtulmak olarak algılamışlar, böyle bir durum yok ise abdestsiz de Kuranı Kerime dokunulabileceğine ve okunabileceğine hükmetmişlerdir.
Kuranı Kerimler sınıflarda nerelere konacak estek köstek laflarına gelince;
Teknoloji çağında bu da mı sorun. çocuklara verilecek olan tablet bilgisayarlara Kuranı Kerim yüklenir, olur biter.
Bu arada Kuran Dersi verecek olan öğretmenlerimiz, Peygamberimizin hayatı dersinde/SİYERİ NEBİ/ herhalde çocuklarımıza ilk önce onun Yessiruv vela tuessiruv, beşşiruv vela tuneffiruv- Kolaylaştırın güçleştirmeyin, müjdeleyin nefret ettirmeyin hadisi şerifini öğretecektir.
Kuran dersi almak istemeyen çocuklar, gayrı Müslim evlatlar, Alevi yavrularla ilgili olarak ortaya sorunlar çıkacakmış ve bu durum çocuklar arasında ihtilafa sebebiyet verecekmiş
Geçin bunları beyim geçin.
Yukarıda aslını ve anlamını yazdığım hadisi şerifin özü bütün çocuklarımızın fıtratında vardır, onlardaki engin sevgi farklılıkları çekişmeye değil karşılıklı saygıya dönüştürmekte en önemli rehberdir.
Siz onu çocuklara bırakın, kavgası size düşmemiş.