OYUNA GELİNMEMELİ
Eklenme: 12.11.2009 00:00:00

Diyarbakırlılar sevdiklerinin bir badire ile karşı karşıya kalmasanı istemediklerinde "dezgaha gelmeyesen Hamlet" derler. İki yıldan sonra dün ilk defa,TRT 3 kanalından TBMM sinde  Demokratik Açılım ile ilgili Genel Görüşme Önerisinin ilk görüşmelerini  izledim. İşin doğrusu dehşete kapıldım demiyeyim de çok endişelendim. Muhalefet Parti konuşmacılarından MHP li Oktay Vural tamamen içi boş, muhtevasız, anlamsız, afaki,laf kalabalığı niteliğinde bir konuşma yaptı. Oktay Vural ,Türkiyenin bu en hayati meselesini TBMM si çatışı altında konuşurken gerçekten ciddiyetten uzaktı. Sanki arkada 40 bin insanımız ölmemiş, sanki 300 milyar dolar paramız gitmemiş, sanki bu sorun çözülmez ise, bundan sonra da daha beteri olmayacakmış gibi bir havadaydı. Çözüm adına önerdiği tek şey, Türkiyenin var gücü ile savaşa devam etmesi ve terörü kendisine boyun eğdirinceye kadar silahlarını konuşturmasıydı.Oktay Vural bu yönle salvolarına devam ederken , gülmemek için kendisini zor tutuyordu. Ciddiyeti bu kadardı. Oktay Vuraldan önce konuşan CHP sözcüsü Onur Öymen, İktidarı, yoğun eleştiri bombardımanına tuttu. Türkiyenin 2002 yılında 6 şehid verdiğini , terörün durma noktasına geldiğini, uzun yıllar silahsız yaşanan dönemin İktidar tarafından iyi değerlendirilemediğini, şimdi terörün yine azdığını ve yıllık kayıp sayısının 2002 yılına göre 20 kat arttığını, terörle baş edilemediğini,Türkiyenin terörü önleme konusunda böyle bir takım açılımlar yaparak değil,ciddi bir irade ile Suriyeden teröristlerin çıkırılması konusunda takınılan tavrı sergilemesi ile bu işin biteceğini, aksi takdirde Kuzey Irakta kümelenmiş olan terör yuvvalarının dağıtılmasının mükmün olmadığını, zira şu ana kadar Kuzey Irakın bir tek teröristi vermediğini, vermeyeceğini, bunun büyük bir başarısızlık olduğunu, çünkü terörü önleme konusunda hükümette İradenin bulunmadığını, tanıkılan bu tavırla onlara pirim verildiğini, şimdi ise teröristle bir anlaşma zemininin oluşturulmaya çalışıldığını, kandilden gelenlerin baş tacı edildiğini,Haburda Silopide binlerce PKK bayrağını taşıyanların eylemlerine mani olunmadığını, ancak Denizlide Atatürkçü Düşünce Derneğinin 29 Ekim Törenlerine katılmasına karşı çıkılabildiğini, TBMM sine gelen Şehit yakınlarının ellerindeki bayrağın polislerce alındığını, iktidarın gücünün bunlara yettiğini söylerken ,  maddi vakıalara dayanıyor, kurguladığı mantık örgüsünün içerisine somut olayları yerleştirerek puan topluyordu. Özet olarak savaşa devam diyordu. Ardından DTP Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak konuştu. İyi hazırlanmış bir konuşma metnini okudu. Konuşmasında doğu ve güneydoğu için öyle hatlar çizdi ki, Diyarbakırlı olmasam, bölgemi karış karış bilmesem, Gültan Hanımın başka bir ülkeden gelerek TBMM sinde konuştuğunu düşünecektim. Gültan Hanım demokratik açılımların gerçekleşmesini, Türkiyedeki tüm etnik guruplara haklarının verilmesini, özellikle Kürtlerin yıllardan beri ketmedilen gizlenen haklarını vermekten başka çare kalmadığını, 29 kürt isyanından sonra 30. Kürt İsyanının 30 yıldan beri sürdüğünü,ortaya çıkan barış ümidinin ıskalanmaması gerektiğini, alevilerin, sünnilerin, Kürtlerin, Türklerin ve diğer etnik gurupların haklarının verilmesi halinde sorunun çözüleceğini, aksi takdirde hiç hesap etmeyeceğimiz çalkantılı bir dönemin bizi beklediğini, ülkenin yaşadığımız sorunu bir terör sorunu, bir PKK sorunu olarak görmekten vazgeçmesi gerektiğini, işin özünün Kürt sorunu olduğunu, bunu kimsenin  görmezden gelmemesi gerektiğini söyledi. Satır aralarında olan tehdidi herkes hissetti. Son olarak Ak Parti Gurubu adına Gurup Başkan Vekili Suat Kılıç bey konuştu. Suat Bey hitabeti düzgün, nasiyei hali hoş bir genç Milletvekili. Geçen iki aylık süreçte muhalefet partileri tarafından Ak Parti, bölücülerle anlaşmak, ülkeyi içinden çıkılması zor badirelere sürüklemek, milli birliği, beraberliği bozmakla suçlandı. Açılım süreci ile ilgili olarak TBMM sinde kapalı oturum yapılmasını MHP si , ülkeyi bölme programına partilerinin alet edilmesine fırsat vermeyeceklerini, kapalı oturum bile olsa, sonuçlarına katlanarak Ak Partinin bu konudaki niyetini çıkıp halka anlatacaklarını, bunun bir de Atatürkün ölüm yıldönümü olan 10  Kasım gününe getirilmesini ,onun kurduğu Cumhuriyete karşı başlatılmış olan bir hareket olduğunu söylemişlerdi. Belli ki Suat Bey bu haksız isnatlardan çok alınmıştı. Onların kurduğu tuzaktan nasıl kurtuluruz mantığı ile bir konuşma biçimine hazırlanmıştı. MHP nin ve DSP(CHP) nin 10 Kasım gününde yaptıkların bir çok toplantıdan örnekler verdi.Ardından TBMM sinde yine bu partiler tarafından, Doğalgaz/Mavi Akım Projeleri ile ilgili olarak yapılan kapalı oturumlarda, Türkiyenin kime ve kaç paraya pazarlandığını sordu. Kıyamet koptu. Verilen aralardan sonra Suat Bey sözlerini geri alan açıklamalar yaptı. Ama bir kere top patlamış, millet BAYRAMLIK!!! ağzını açmıştı. Bu arada MHP li eski Büyükelçi Deniz Bölükbaşı Avrupada yasa dışı evliliklerden doğan çokça insan arasında yaşadığı günlerden kalması sebebiyle iyi bildiği  bir deyimi Suat Bey için kullandı. Bu laf hiç de uygun düşmedi. Çünkü Suat Beyin anası da babası da belli. Bu laf Deniz Bölükbaşının ağzına yakışmıştı ama, Suat Kılıç beye uygun düşmemişti. Ben siyaset öncesi yıllarda da, siyaset içerisindeki yıllarımda da hiçbir zaman gerginliğin, ileri geri konuşmaların,hakaretlerin, kavgaların bir fayda getirdiğine inanmadım. Bizim zamanımızda da bir çok kavga oldu. Cesaretsizlikten değil, faydasına inanmadığımdan yerimden kalkmadım. Yine, Toplumsal bir barışın nasıl sağlanacağı, kanın nasıl duracağı, kardeş kavgasının nasıl biteceği konularının görüşüldüğü bir yerde, hele de TBMM sinde muhalefetin kavga çıkarmayı hedeflediği , işi sulandırmak için hakarete varan sözler sarfedecekleri bilinen tezgahlardan. İktidarın bu oyuna gelmemesi lazım. Ben bu görüşümle, iktidara, muhalefetin her türlü haksız isnadına göz yumun, sesinizi çıkartmayın demiyorum. Suat Beyin dünkü konuşmasında "siz de TBMM sinde kapalı  toplantılar yaptınız, ülkeyi kaç paraya kime sattınız"sözünü söyledikten sonra çıngar çıkınca, "siz beni dinlese idiniz, hiçbir Cumhuriyet Hükümeti veya onun Bakanı memleketi satmaz diyecektim"noktasına gelinmesini istemiyorum. İktidar yaptığını anlatamamaktan şikayetçi. Bunu biliyoruz. Ama dün TBMM sinde yaşanan kompozisyona bakıldığında, Ak Parti durduk yere aç ağızların lokması oldu.. Bir sürü konuda haklı iken haksız duruma düştü. Üstelik yapmak istediklerini anlatamadı. Türkiye Cumhuriyetinin bu en büyük projesinin ilk ayağı yaralandı. Üzüm yiyecekken bağcı döven konumuna düşüldü. Perşembe günü aynı mizansenin sergileneceğini düşünüyorum. Orada Sayın Başbakan konuşacak. Bu defa daha büyük salvolarla Sayın Başbakanın üzerine gelecekler. Aman Allah aşkına onlara bu fırsatı vermeyin. 30 yıldır maruz kaldığımız musibeti başımızdan def mi edelim, yoksa her eve yeni bir cenazenin gelinmesine göz mü yumalım? Soru budur. Tüm kötü lafların iade edileceği halka hoş gelen bir tarz vardır. Sayın Başbakanım işi suhuletle götürün. Bu en büyük barış projesi daha ilk ayağında kavgaya kurban gitmesin.