ÖZERKLİĞİN İMKANSIZLIĞI BÜTÇEYE DAMGASINI VURDU(1)
Eklenme: 28.12.2010 00:00:00

Bir bütçe daha böyle geçti. Bütçeler hükümetlerin bir yıllık icraat programıdır. İğneden ipliğe her şey bu kanun tasarısı görüşülür iken gündeme gelir. Bütçe diye sadece para pul işi konuşulmaz. Ülkenin jeo stratejik durumu, komşuları ile ilişkileri, dünya ile olan münasebetleri, yıl boyunca uygulanacak sosyal ve siyasi politikalar, yapılacak yatırımlar, bunlar için bulunacak kaynaklar, ülkenin içerisinde bulunduğu durum, karşı karşıya kaldığı sorunlar ve bunların hangi yöntemlerle halledileceği eni konu tartışma konusu olur. Muhalefet eleştirir, hükümet cevap verir. Burada yadsınacak bir durum yoktur. İşin özü de budur. Zaten tek taraflı olarak meseleye bakılsa, herkes çıkıp oooo ne güzel yaptın, ne hoş oldu dese, insanlar yanlışlarını görmez, görülmeyen yanlışlar hataların çoğalmasına sebep olur. Milletimizin "kişi kendi hatasını bilmek kadar irfan olmaz" sözünün hayat bulması için, başkalarının uyarısına ihtiyacımız vardır. Biliyorsunuz bütçe görüşmeleri öncesinde DTK sinin "Özerk Kürdistan" olarak nitelenen bölge için almış olduğu bir takım kararlar vardı. Bu karar öylesine üst perdeden açılmış taleplerdi ki, ülkede herkesi şaşkına çevirdi. PKK örgütü yakın zamana kadar ayrı bir Kürdistan ülkesini Türkiye toprakları üzerinde kurmak için mücadele veriyordu. Abdullah Öcalanın yakalanmasından sonra o istek ile ilgili          kritik eşik aşıldı. Hiç lamı cimi yok, Türkiye gücünü ortaya koydu. Yıl 15 Eylül 1998. Yer Hatayın Reyhanlı ilçesinde biri sınır karakolu. Orgeneral Atilla Ateş kollarını sıvamış vaziyette, Suriye topraklarına bakarak, ve APOnun durumuna işaret ederek şöyle söylüyor. "Suriye iyi bilsin ki, dostluğumuz kadar, düşmanlığımızın da sınırı yoktur. Suriye bize düşmanlık yapmaktadır ve topraklarında barındırmış olduğu örgütün başının talimatları ile harekete geçen terör gurupları askerlerimizi öldürmekte, ülke bütünlüğümüzü tehlikeye sokmaktadır, bu işe bir son verilmediği takdirde meydana geleceklerden asla Türkiye sorumlu olmayacaktır" diyordu. Orgeneral Atilla Ateşin mesajı Suriyeden çok dünya ülkelerine idi. Şöyle bir hatırlayın, o tarihte Suriyenin başında Hafız Esad vardı ve Suriyenin ABD ile münasebetleri nerede ise sıfır mesabesinde idi. Ama bu tehdit sonrasında işler karşı taraf açısından birden bire sarpa sardı. APO sarmalandı, önce Rusyaya, Türkiyenin baskısı üzerine Yunanistana, baskının artması üzerine İtalyaya, baskının şiddetlenmesi üzerine Kenyaya Yunanistan Büyükelçiliğine, oradan da Türkiyeye getirildi. Bu olay ABD nin tezgahı sayesinde gerçekleşti. Peki ABD bunu Türkiyeyi çok sevdiği için mi yaptı. Tabii ki hayır. ABD önce Türkiyenin Suriyeyi işgal edeceğinden korktu. Zira yapılan Askeri planlamalarda ordunun 12-14 saat içerisinde ŞAMDA olabileceği herkese duyuruldu. Bundan sonra Şamdan çıkarılan APOya dünya üzerinde barınacak ülke bulunamadı ve en iyisi "gitsin kendi ülkesinde plan, programını yapsın, biz de dışarıdan seyredelim, aradan çekilmiş gibi yapalım, biri birlerine yesinler" denildi. Bir zamanlar örgüt mensuplarını bünyelerinde barındıranlar ve hamileri "bize kızıp duruyordunuz, işte APO elinizde ve örgütünün başında, bakın siz de bir şey yapamıyorsunuz" derken, planın aslında uluslar arası niteliğine işaret ediyorlar. APO, AİHM sindeki davası sebebiyle hemen her hafta Avukatları ile görüşüyor. Bu davanın her hafta görüşülecek neyi var denilse de, Türk Hukuk Sistemi bu imkanı veriyor. Ak Parti iktidarlarının demokrasi ve insan hakları konularında atmış olduğu önemli adımların, 2007 seçimleri sonrasında ivme kazanması, hele Anayasanın 30 a yakın maddesinin değiştirilmesi, herkeste demokratik açılımların heyecanı sardı. DTK geçen hafta bu hızla siyaset meydanına öylesine bir iniş yaptı ki, bir çok kesimde bu pik "biz artık devlet kurmuyoruz, böyle bir talebimiz yok" sözünün gerilerde kalmasına sebep oldu. DTK sinin, bütçe görüşmeleri sırasında aldığı bu kararlar, hiç kuşkusuz bütçe görüşmelerine damgasını vurdu. Bir hafta boyunca Sayın Başbakan bu konuda neden konuşmuyor, niye fikirlerini açıklamıyor diye eleştiriler geldi. O da dün TBMM sinde görüşlerini çok net bir dille ortaya koydu. İşte Sayın Başbakanın görüşleri. Yazı uzadı, o konuşmanın satır başlarını yarın verelim .