SEÇİM ÇALIŞMALARINA SELAVAT GETİRİLEREK BAŞLANIR/DI
Eklenme: 28.04.2011 00:00:00

İki gün yoktum. Sanmayınız ki uzaktaydım. Tam da yanınızda, hani derler ya burnunuzun dibinde idim.

Cumartesi günü Sayın Bakanımız Mehdi Eker beyin özel kaleminden aradılar, Pazar Akşamı Karayolları tesislerinde bir yemeğe davet ettiklerini söylediler.

Pazar günü 18.50 uçağına biletim vardı. Çünkü Pazartesi günü Kızıltepede olmam gerekiyordu.

Benim için de iyi bir tevafuk oldu.

Diyarbakıra iner inmez, Karayolları tesislerine gittim.

Ak Partiden aday adayı olan bütün arkadaşlar orada.

Sayın Bakan bir sunumda bulundu ve Anayasayı değiştirecek bir oy nispetinin yakalanması gerektiğini ifade etti.

O arada Türkiyenin geçmiş ile mukayese edilmeyecek derecede her alanda ilerleme kaydettiğini söyledi.

Sağ olsun birkaç defa  geçmişte yaşanan olaylar ile ilgili olarak ismimden söz etti.

Anlattıkları gerçekten çok nostaljikti.

Seçim gezilerine başlamak için takip edilmesi gereken "kuralları" hatırlattı.

Mesela, önce Vilayet ziyaret edilecek, Vali ile görüşülecek, sonra Emniyet Müdürlüğü ziyareti gerçekleştirilecek

O esnada gülmemek için kendimi zor tuttum. Yaşadığımız günler ve gariplikler aklıma geldi.

Seçim çalışması yapılır iken, elbette Vilayete de gidilir, Emniyete de uğramak gerekir. Ama ilk ziyaretlerin buralara yapılması, "selavat" getirmek gibi bir şey. Gülmeyin Allah aşkına.

Sayın Bakanımız Emniyet Müdürlüğüne gittiğimizde yaşadığımız bir anımızı hatırlattı. O günlerde işkence maalesef ülkenin gündemini çok fazla meşgul ediyordu ve çok sık olarak insanların işkence sebebiyle ölümlerinden, sakat kalışlarından söz ediliyordu.

Bendeniz de bütün cesaretimi toplayarak Emniyet Müdürümüze "efendim geçenlerde hamile bir hanımın işkence gördüğünü ve çocuğunu düşürdüğünü" duyduk, demişim. Sayın Bakanımızın değerlendirmesine göre, kendimce işkencelere bir son verilmesi gerektiğini hatırlatmak istemişim. Tabiiki öyle. Urfalıların dediği gibi muradı böyle.

Ama Sayın Müdürümüz ne demiş biliyor musunuz? Avukat bey biz terörle mücadele ediyoruz, o açıdan her türlü olay gerçekleşebilir demiş, yani ağzımın payını vermiş.

Kızarmış bozarmışım, ancak daha fazla ileri gidememişim.

Şimdi olsa, ne diyorsun Sayın Müdür. Öyle şey olur mu?  Terörle mücadelenin gerekleri vardır ve bunlar yasalar ölçüsünde yerine getirilir. İşkence terör ile mücadelenin bir aracı olarak kabul edilemez derdim/diyebilirdim.

Gerçekten Türkiye Ak Parti iktidarları ile ilk iş olarak işkenceyi önlemeye çalıştı. Çünkü Türkiye Avrupa Konseyinde bu alanda bir nevi sanık durumunda idi. Türkiye sanık olarak kabul ettiği kişileri sorgular iken, işkence ifade alma araçlarından birisi olarak kabul ediliyordu.

Her kim olursa olsun, hangi sebeple karakollara işi düşmüş olursa olsun, herkes muhakkak bir şekilde işkenceye maruz kalırdı. İşkencenin çeşitleri vardı. Kimisi sözlü, kimisi sazlı, kimisi biri tokatlı, kimisi falakalı, kimisi insanı sakat bırakan, kimisi de canını alan türdendi.

Avrupa Birliği ile müzakere sürecinin başlaması için bu sandalyeden kalkmak gerekiyordu.

TCK nunda bu alanda köklü değişiklikler yapıldı.

İşkence yapmak suç olarak kabul edildi.

İşkenceden zarar görenlerin devlete karşı açacakları davalarda tazminat kazanmaları halinde, Devletin işkenceciye yöneleceği kuralı, işkencecilerin canına ot tıkadı. Çünkü işin ucunda para vardı. Bizim insanımızın canını al, ancak parasına dokunma.

İşkence ossaat kesildi.

O akşam söz düşünce bendeniz de kısa bir değerlendirmede bulundum. Aday olmayanlarda belirli bir burukluğun olması normal dedim. Ama halkımın bilmesini isterim. Ben hiç bir konuda halkımın yüzünü yere baktırmadım. Boyunların bükülmesine sebebiyet verecek hareketler içerisinde olmadım. Zaten müracaat etsin denilmeseydi, hiç oralı olmayacaktım. Türkiyenin daha ileri aşamalara gelmesi için, yeni bir Anayasa yapılması gerektiğine işaret ettim.

"İzzetle", "Onurla" düşecek her işi yapmaya hazır olduğuma dair söz verdim.