Ak Parti 1.iktidar döneminde AB liğine uyum çerçevesinde bir çok yasa çıkardı ve bazı Anayasa değişikliklerine gitti. Bunlar ona büyük puan kazandırdı. Bu kanunlar çıkarılır iken başta ABD olmak üzere bütün olarak batılı ülkelerden destek geldi ve daha ileri adımların atılması konusunda cesaretlendirici açıklamalar yapıldı. Sadece batıdan mı? Hayır komşumuz olan bir çok ülke de(buna kimi İslam Ülkeleri dahildir) bir Müslüman ülke olarak Türkiyenin Avrupa Vizyonunu çok önemsediklerini ve bu gelişmelerin kendileri bakımından da iyi bir örnek olacağını ifade ettiler. Ak Partinin birinci iktidar döneminde özellikle haklar ve hürriyetlerin genişletilmesi konsusunda atılan adımların , çıkarılan kanunların, ona ne kadar büyük getiri sağladığı, özellikle 22.Temmuz.2007 yılında yapılan seçimlerde ortaya çıktı. Bu seçimlerde Ak Partinin başarısına etken olan üç konu vardı. Birincisi Hükümette İstikrar, İkincisi Hükümetin birinci iktidarı döneminde Avrupa Birliğine katılım konusunda gösterdiği kararlılık ve bu alanda özgürlüklerin pekiştirilmesini temin eden yasaların çıkarılması, Üçüncüsü de Cumhurbaşkanlığı seçiminde,27 Nisan bildirisi ile Ergenekonun izlerine halkın ulaşması ve bundan ötürü duymuş olduğu öfke. 22 temmuz seçimlerinden sonra Ak Partinin elde ettiği büyük başarı ve bu başarının getirdiği Meclis Kompozisyonu, ona çok büyük görevler yüklemişti. Nerede ise 12 Eylül 1980 ihtilalinin çıkardığı 1982 Anayasanının tümünü değiştirme imkanının doğması ve bunun yapılacağının topluma deklare edilmesi gündemde iken , birden bire Üniversite öğrencilerinin eğitim özgürlüklerine yönelik Anayasa değişikliği sonrasında çıkan yasayı Anayasa Mahkemesinin iptal etmesi ardından gelen kapatma davası Ak Partiye de ülkeye de büyük zaman kaybı yaşattı. Ve kapatma davasının açılmasından bu güne AB katılım için gerekli muktesebatın çıkarılmasında 1.iktidar dörnemine göre daha ileri adımların atılmaması/atılamaması/, Cumhurbaşkanlığı seçiminin geride kalması, iki çok önemli doneyi Ak Partinin elinden almıştır. Geriye kalan Hükümette İstikrardır. Şununu şurasında seçimlere iki sene kaldı. Bir yıl sonra ülke seçim havasına girer. Yani ne yapılacaksa şu bir yıl içerisinde gerçekleşecektir. Ondan sonraki sene toz tufandır. Şöyle bir Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ele aldım. Yeniden inceledim. Gördüm ki, hükümetlerimizin yapacağı daha çoook iş var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre Türkiyenin yapmak zorunda olduğu değişikliklerin çoğu kanun çıkarmaya bağlı. Ak Partinin kanun çıkarmakta bir zorluğu yok. Ancak mutfak nasıl çalışıyor? Kendisine seçimlerde en büyük desteği verecek olan Avrupa Ülkelerinin elinin sağlam olması için,AİHS sine uygun biçimde ne tür değişikliklerin yapılması planlanıyor? bu alanda kimler çalışıyor? Ve ne tür değişiklikler TBMM sinin önüne getirildi? doğrusu bilmiyoruz. AİHS si ortada ve bunlara göre yapılacak olan yasal değişiklikler belli. Mesela TBMM sinin açılışı 15 gün önceye alınsa ve bu yasal değişiklikler bir bir Meclis gündemine taşınarak, kanunların çıkarılması sağlansa, hem iktidarın ve hem de Türkiyenin şu son zamanlarda bozulan morali iyice düzelir. Bu arada teşvik ve destek mesajları herkeste doping etkisi yaratır. Alman Başbakanı Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozyin,Türkiyenin AB tam üyeliği karşı çıkan görüşleri, Türkiyeyi tökezleteceğine, aksine doping etkisi yaratmalı diye düşünüyorum. Zaten Sayın Başbakan onlar bizi birliğe tam üye olarak kabul etmeseler de, bu konuda aykırı görüşler seselendirseler de, biz söz konusu değişiklikleri kendimiz için yapıyoruz, AB liği kriterleri olmaz,Ankara kriterleri der yolumuza devam ederiz , demiyormuydu. Şimdi çok güncel olduğu için bu dediklerimizi örnekleyelim. AİHS si Ek 1 nolu protokolün 11.protokol ile değiştirilen ve yeniden düzenlenen, Eğitim Hakkı ana başlıklı 2.maddesinde "Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz, Devlet , eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama hakkına saygı gösterir" deniliyor. Anayasanın 42.maddesinin son paragrafında "Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yayancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. MİLLETLERARASI ANLAŞMA HÜKÜMLERİ SAKLIDIR" diyor. Yani ihtilaf halinde Milletlerarası anlaşma hükümlerine üstünlük sağlandığı kabul ediliyor. Anayasanın 90.maddesinin son fırkasında "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre ylürürlüğe konulmuş temel hak ve örgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır" diyor. İşte hiç beğenmediğimiz şu Anayasaya göre bile çok işler yapılabilir, kanunlar çıkarılabilir. Üniversitelerin kendi verdikleri kararlara göre bünyelerinde Kürdoloji(şimdi bunu da kabul etmiyor, yerine Doğu Dilleri ve Kültürleri Enstitüsünün kurulması planlanıyormuş) Enstitüleri kurmak gibi, oldukça akademik, toplum alt katmanlarını zerre kadar alakadar etmeyen adımların atılması yerine,yani tepeden inmeci adımlar yerine, ülkenin her yerinde isteyen ailelerin çocuklarına Kürtçe derslerini seçmelik ders olarak versek ve buna uygun kanun çıkarsak, hiç kimsenin bize bir şey söyleme hakkı olmaz. Bu yolla çok kritik bir eşik aşılmış olur. Hepimiz büyük bir badireyi atlatmanın keyfini yaşarız. Böylece kötü niyetli kişilerin de ne yapmak istediklerini çok iyi öğrenme fırsatı buluruz. Çünkü kimilerinin Kürtçe kursların açılmasının serbest bırakılmasından sonraki tavırlarını gayet iyi biliyoruz.