SONUÇLARI BİLMEK HAKKIMIZ
Eklenme: 17.10.2011 00:00:00

TBMM sinde hakikatleri araştırma komisyonu kurulmasına dair bir öneri gelmişti.

Bu önerinin içeriğinden hepimiz, bir takım hakikatler var, bunlar gizli kalmış, araştırılması lazım, gerçeklerin ortaya çıkarılması gerekir,  hakikatler gizli kaldıkça, birileri fırsat bulduğunda anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getirir manalarının çıktığını bildiği halde, öneri üzerine gidilmedi ve tabii ki hakikatlerin gizil kalmasının bizim için daha iyi olacağına bir kez daha karar vermiş olduk..

Bir hakikat var ve biz onun gizli kalmasını istiyoruz. Niçin?

Çünkü özellikle sağcı kesimlerde Devletin Bekası için kimi hakikatlerin gizli kalması gerekir diye bir anlayış oldum olası var.

Hakikat kelimesi aslına bakılacak olur ise, Haktan, doğruluktan, güzelden, iyiden taraf olmak anlamlarına gelir. Hak Allahın ismidir. Yüce Allah Hak olan ismini gizli tutmamış, bunun ortaya çıkması için insan oğlunu halife olarak yer yüzüne göndermiş.

Biz, insanlar, olmasa idik, yüce Rabbin ismi hiçbir şekilde bilinmeyecekti.

Rabbin bilinmemesi, rububiyyetinin ilanihaye gizli kalması ona yakışmazdı. Bizi yarattı, onu bildik, iman ettik. Daha ileri derecedeki esrarına kıyamette nigehban olacağız. Daha ilerisine , daha ilerisine de bitmeyen, tükenmeyen bir zevki ruhaniyi yaşamak veya böyle olacağına inanmak, hakikate ulaşmak duygusu bizi rahatlatır, yanlış yapmaktan uzaklaştırır, doğruya götürür.

Biraz felsefe yaptım, ama bunu hakikatleri araştırmak, o hakikatlerin ne tür hislerle bezeli olduğunu öğrenmeye hakkımızın olduğunu belirtmek için yaptım.

Şimdi biz bazı olaylarla ilgili olarak gerçeklerin bizden bile bile saklanmış olduğu kuşkusu içerisinde isek, o şey bizim için hakikat olmaktan çıkar, kuşku ve kaygı kaynağı olur.

Rab haktır, ondan kuşku duyanlar beyinlerini bir kurdun sürekli yemesi gibi bir cinnetin zebunu olurlar.

19 Aralık 2009 tarihinde Emniyet birimlerine bir ihbar yapıldı.İhbarda bazı kişilerin Çukurambar semtinde önemli bir siyasiye suikast girişiminde bulunacakları haber veriliyordu.

 Emniyet güçleri hemen harekete geçti,iki kişiyi silahları ile birlikte yakaladılar.

Şahıslardan birisinin binbaşı ve birisinin de Albay rütbesinde oldukları,  06 LJY 48 ve 06 BH 9712 Plakalı iki araç kullandıkları, araçlardan birisinin Genelkurmay adına kayıtlı olduğu ortaya çıktı.

Şahıslara seferberlik veya özel harp biriminde görevli idiler.

Bu kişiler Emniyete götürüldüler. O arada henüz üst aramaları yapılmadan içlerinden birisi su istedi. Kendisine su verilir iken, bir kağıt parçasını yutmak üzere olduğu anlaşıldı. Görevliler koluna sarılarak askeri şahsın yutmak üzere olduğu kağıt parçasını elinden aldılar.

Bu kağıtta Bülent Arınç beyin evinin  adresi ile krokisinin bulunduğu ortaya çıktı. İstihkam Binbaşı İ.G ve Topçu Albay E.Y.B nin gözaltı süreleri devam ederken,mensubu olukları Genelkurmay Seferberlik biriminde Savcı tarafından inceleme yapılmak istendi.

Ancak Askeri yetkililer buna izin vermediler. Ardından arama kararı veren Hakim Kadir Kayan beyin, KOZMİK ODALARDA, tutanağa geçirmemek koşulu ile inceleme yapmasına izin verildi. Basına sızan bilgilere göre bu odada kimi dosyalar, Kadir Beyin incelemesinden uzak tutuldu. Devletin güvenliğini ilgilendiren, açıklanması halinde uluslar arası skandal haline gelecek olan elbette kimi sırlar vardır. Biz heye yoka bu sırlar açıklansın demiyoruz. Ama bizi ilgilendiren esas konu şudur.

Bu iki askerin Bülent Arınç beyin evinin çevresinde günlerden beri dolaşmalarının sebebi nedir?

Bu iki subay sivil olmalarına rağmen beylik silahlarını hangi gerekçe ile yanlarında bulundurmuşlardır?

Bu kişilerin ellerinde Bülent Beyin evinin adresi, evinin krokisi, ismi ne gezmektedir?

Kozmik odada inceleme yapan Kadir Kayan bey bu konu ile ilgili hangi bilgilere ulaşmıştır.

Eğer Kadir bey bu konu ile alakalı olarak herhangi bir bilgiye ulaşmamış ise bu neden açıklanmamıştır.

Konuyu soruşturan Savcılık Genelkurmay Başkanlığından bu iki askerin olay yerinde hangi sebeple görevli olduğunu sormuş mudur?

Bu husus sorulmuş ise ne tür bir cevap alınmıştır?

Bu husus sorulmuş olup da cevap verilmemiş ise sebebi nedir?

Savcılık bu dosyada ne tür bir karar vermiştir? Dava mı açmış,  takipsizlik kararı mı vermiş, yoksa dosyayı Askeri Mahkemenin yetkisine girdiği gerekçesi ile Genelkurmay Askeri Savcılığına mı göndermiştir?

Askeri Savcılığa dosya gitmiş ise ne tür bir işlem yapılmıştır?

Genelkurmay Başkanlığı böylesine vahim bir olay ile ilgili olarak ne tür işlem yapmıştır?

Bu iki asker olay yerine kendiliklerinden mi, yoksa bir görevlendirme sonucu mu gitmişlerdir?

Kafes Eylem planı çerçevesinde kendilerine görev verildiği söylenen bu iki üst rütbeli subay halen görevdeler mi?

Ve son bir soru, Adli yetkililerin bizim düşündüğümüz gibi önemli bir sonuca ulaşmış olmalarına rağmen, herhangi bir açıklama yapmamalarını, Devletin güvenliği ile ilgili bir sır olarak mı değerlendireceğiz?

Böyle Devlet sırrı mı olur?