SORUNLAR NE İDİ NE OLDU
Eklenme: 14.12.2010 00:00:00

3 Kasım 2002 seçimlerine gidildiğinde, Türkiyenin halk nazarında en önemli problemleri şöyle sıralanıyordu. İşsizlik. Anarşi,terör. Kürt sorunu. Ekonomik sıkıntı. İthal ikameci ekonomik sistemin benimsenmiş olması. Asgari ücrette reel bir artışın temin edilememesi. Enflasyon. Yatırımların azlığı. Meslek liselerinde okuyan gençlerin Üniversiteye girişte yaşadığı sorunlar, kat sayı problemi. Baş örtüsü sorunu. YÖK. Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerine geçilememesi. Cari açık. Bunların her birisi için söyleyecek sözümüz var. Ama ben biliyorum ki, ne söylesem, ne anlatsam karşı görüş ve düşünceler elbette olacaktır. Karşı görüş ve düşüncelerin olması hayra alamettir. Yoksa dediğim dedik, çaldığım düdük, yediğim hedik havasında olan insanlar, kimseyi dinleme nezaketinde bulunmazlar, her dediklerinin doğru olduğunu, yolla olmaz ise, zorla kabul ettirmeye çalışırlar. Böyle bir durumda varılacak sonuç hiç kuşkunuz olmasın hüsrandır. İŞSİZLİK:Ak Parti iktidara geldiğinde % 12 ler seviyesinde olan işsizliğin, bugün için % 11 lere çekilmiş olduğu görülüyor. Ama bunun bir ara % 15 lere kadar çıktığını da unutmayalım. İşsizlik oranları 15 leri bulunca, olaya bizzat Sayın Başbakan müdahil oldu ve iş âlemine "her biriniz çalıştırdığı işçisine bir kişiyi ilave eder ise, göreceksiniz bu oranlar kısa sürede % 11 lere düşer" dedi. Evet şu anda işsizlik oranı yüzde 11 ler seviyesinde de olsa, çalışan her yüz kişiden 11 nin boş olması, çalışmaması, doğrusu kimsenin hoşuna gitmiyor. Siz buna çocukları, okuyan gençleri, Askerlik hizmeti yapanları, emeklileri, yaşlıları da katacak olursanız, çalışan nüfusun ne kadar az olduğu görülüyor. Buna bir de çalışıyor gibi görünen, ama gerçekte işsiz olanları katarsanız, çalışanların sayısının azlığı hepimizi üzecek durumdadır. Bu olay Ak Partinin icat ettiği bir sorun değildir. Çok hızlı nüfus artışımız var. Türkiye her yıl 700 bin kişiye iş bulmak zorundadır. İşsizlik oranlarında 2002 ye göre bir iki puan nispetinde düşüş sağlanmış ise, demek ki, 8 yıllık süre içerisinde 4,5 milyon kişiye istihdam temin edilmiş. Durum kötüye değil, iyiye gidiyor. Türkiye Kürt sorunundan kaynaklı olarak pençesine düştüğü terörden tabii ki yakasını kurtaramadı. Ak Parti iktidarında Kürt sorunun çözümü için atılan adımları kimse küçümseyemez. Atılan bu adımlar herkeste bu ülkeye bağlılık ve vatandaşlık bilinci oluşturmuştur. Kürt yetkililer ilk defa bu iktidar zamanında, "Bizim Türkiyeden ayrılma ve ayrı bir Devlet Kurma fikrimiz yoktur" dediler. Kısmi Anayasa değişikliğinin gerçekleştiren Ak Parti, yeni iktidar döneminde Anayasayı tümden değiştirme sözü veriyor. Bu durum tüm kesimlerde, özellikle Kürt kesiminde büyük ümit yaratmıştır. Abdullah Öcalan bu sebeple 12 Haziran seçimlerinin sonuna kadar örgüt mensuplarının çatışma bölgelerinden uzak durmasını istemiştir. Gidişat kötüye değil, iyiyedir. EKONOMİ: 2008 yılında patlak veren dünya ekonomik krizi, Sayın Başbakanın deyimi ile Türkiyeyi teğet geçmiştir. Dünya ekonomileri küçülür iken, Türkiye ekonomisi büyümüştür. Krizle birlikte 38 binler seviyesine düşen ulusal yüz endeksi, 70 binleri aşmıştır. Yani borsamızda işlem gören firmalarımızın değeri ikiye katlanmıştır. Doğu ve batı sermayesinin Türk şirketlerine ilgisi artmış, yeni yatırımlar için Türkiye cazibe merkezi olarak kabul edilmiştir. Gidişat kötüye değil, iyiyedir. İthal ikameci Ekonomik sistem hala ağırlıktadır. Yani yarı mamul maddeler Türkiyeye girmekte, tam mamul madde haline getirildikten sonra ihraç edilmektedir. Bu durum Kobilerin zayıflamasını beraberinde getirmektedir. Veya Kobi sistemimiz yeterince gelişememektedir. Orta sınıf üretici firmaların yeterince gelişmemesi, büyüyen ihracatımız için eksi puan olmaktadır. Yani yüz milyar doların üzerindeki ihracatımız tümü ile kendi üretimimize dayansa, uçarız. Ama 60-70 milyar dolar sınırındaki ihracatımız bugün 120 Milyar dolar mesabesine ulaşmış ise, yani ikiyi katlanmış ise, gidişat kötüye değil, iyiyedir. 2002 yılında 149 lira olan Asgari ücret, bugün 800 Tl sınırına dayanmıştır. 2002 yılında % 35 ler seviyesinde olan Enflasyonun bugün % 7 lere düşmesi, maaşlardaki artış ile birlikte mütalaa edildiğinde, Türk asgari ücretlisi tarihinin en büyük gelirine ulaşmıştır. Yani işçi reel anlamda gerçek bir gelire kavuşmuştur. Hemen belirteyim, ben bu paranın gerçek bir hayat standardı temin ettiğini elbette düşünmüyorum. Zaten asgari ücret ile geçinmeye çalışanlara Allah yardım etsin. Ama durumu geçmiş ile mukayese ettiğim zaman, gidişatın kötüye değil, iyiye olduğunu görüyorum. ENFLASYON: Evet herkesin diline pelesenk olan Enflasyon çok şükür mağlup edilmiş, canavarın boynu vurulmuştur. Avrupa standartlarında Enflasyonsuz bir ülkede yaşamak hepimiz için gurur kaynağıdır. Enflasyonun ne tür ahlaksızlıklara yol açtığını hepimiz gördük ve yaşadık. 2011 seçimlerinden sonra Türkiye dünyanın en büyük yatırım çeken ülkesi olmaya namzet hale gelmiştir. Gidişat iyiyedir. MESLEK LİSELİLER: Meslek liseliler ÜNİVERSİTEYE girişte yaşadıkları kat sayı Problemini aşmışlar, bu sebeple gittikleri okuldan pişmanlık duyacak halden çok şükür kurtarılmışlardır. 28 Şubat süreci ile bitirilmek istenen İmam Hatip Liseleri, yeniden can bulmuştur. Bu hizmet asla unutulmayacaktır. Üniversiteye girişte kız çocuklarımızın yaşadığı başörtüsü sorunu çok şükür suhuletle halledildi. YÖK bizatihi sorun yaratan bir kurum olmaktan çıkarıldı. Çünkü o,durduk yere problemler yaratıyor ve tabir caiz ise, faşizan düşüncelerin çanağına su taşıyordu. YÖK başkanı gestaponun filintalısı haline gelmişti. Her işi bitmiş gibi siyasete müdahil oluyor, Ak Partinin istemedikleri birisini Cumhurbaşkanı seçmesi halinde, Çankayaya çıkamayacağını, yolda trafiğe takılacağı, ayağının kayıp düşeceği, gibi garip tehditler savuruyordu. Türkiye Üniversitelerinin başındaki insan, iktidar gücü ile cebelleşecek gücü nereden alıyordu. Onun Türkiyeyi kavga ortamına çekmekte ne hakkı var, kimse soramıyordu. Nereden nereye, gidişat iyi, mükemmel bir hale gelmemesi için bir neden yok. YÖK başkanı Prof Dr Yusuf Ziya Özcan, söyler misiniz, şimdi muhalefet için dahi problem yaratacak bir girişimde bulundu mu? Özgürlüklerin önünü kesti mi? Türkiye AB liğine katılım için kanaatimce son virajları dönüyor. Devlet Bakanı Egemen Bağış bey, AB liği ile 2014 te katılımın gerçekleşeceğini söyledi ki, herhalde bu söylemin bir anlamı var. Cari Açık. O konu şimdi de tam kapatılamadı. Dış dünyadan mal ve hizmet olarak elde ettiğiniz gelirinizi, harcamalarınızın karşılanmasını sağlayacak bir duruma getirmez iseniz, problemdir. Fakat iktisatçılar alış verişinizi çeviriyor iseniz, sorun yoktur diyorlar. Siz ne diyorsunuz.