SURİYE DEĞERLENDİRMELERİ
Eklenme: 4.05.2012 00:00:00

Suriyedeki gelişmeler hakkında ve bugüne kadar Türkiyenin izlemiş olduğu tutum ile ilgili olarak, geçen hafta TBMM sine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından bilgi sunuşu yapıldı.

Ahmet beyi iki özel birlikteliğimiz sırasında biraz olsun tanıma imkanım oldu.

Bunlardan birincisi Sayın Başbakanımız ile birlikte Fransaya yapmış olduğumuz gezi sırasında Ahmet bey de Başbakanlık baş danışmanı sıfatı ile heyetimizde olan insanlardan birisi idi.

Toplantılarımızın bitmiş olduğu ve artık serbest saatimiz olarak kabul edilen akşam saat 21.00 den sonra ben, dönemin Başbakan Yardımcısı Prof Dr Mehmet Aydın, Prof Dr Mustafa Ünaldı, ve bir iki kişi daha Paris caddelerinde yürüyüşe çıktık ve bir kafede çay içtik. Sayın Bakanımız her zamanki gibi güleç yüzlü, samimi bir insan profili çizdi. Espirili, kahkahaya varmayan tebessümlü saatler geçirdik.

Sayın Bakanı bir de 12.Eylül.2010 referandumu öncesinde Sayın Başbakan ile birlikte Diyarbakıra geldiklerinde, karayolları misafirhanesinde ve mitingde Diyarbakır İstasyon alanında ayakta Başbakanı izlerken beraber olduk.

Karayolları misafirhanesinde kendisine İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde hocalık yapan Ahmet Davutoğlu bey ile bir akrabalık bağlarının olup olmadığını sordum. Sayın Bakan, hayır isim benzerliği var, merhum hoca efendi biliyorsunuz Balkan kökenli idi, ben Konyalıyım dedi.

Ahmet Davutoğlu hocaefendi benim İstanbul Yüksek İslam Entsitüsünden hocamdı. Enstitüye 1970 yılında girdiğimizde Arapça dersinin imtihanına girmişti. Ben önüme konulan metni okuyunca, nerelisin diye sormuş, ben de Diyarbakırlıyım deyince, yanındaki diğer hocaefendilere dönerek, görüyorsunuz metin okumayı değil mi, ana lisanı gibi telaffuz ediyor bu kadar olur demiş ve ben o sene Enstitüye Türkiye 15.ncisi olarak girmiştim. Merhum hocama Cenabı Allahtan rahmet diliyor, dileniyorum.

Sayın Bakanımız ile İstasyon meydanındaki mitingte Sayın Başbakanın hitap ettiği platformun sağ yanındaki boşlukta, ayakta birlikte olduk. Miting esnasında gelişmeler ile ilgili çeşitli sorular sordu ve bendeniz de kısa değerlendirmelerde bulundum. Bu bilgilendirmelerden çok memnun oldu.

Ahmet bey geçen hafta TBMM sinde Suriyedeki gelişmeler ve Türkiyenin bu güne kadar olan tutumu ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Benim bu konudaki ihtirazı kayıtlarım belli olduğundan, Sayın Bakanı elbette bu duygular ile dinledim. İnsan peşin kabuller içerisinde olmayıp ve diğer tarafa bütünü ile angaje olmayınca telahuku efkardan barikai hakikat doğar fehvasınca, değerlendirmeleri farklı oluyor.

Şimdi bunları sıralıyalım.

1-Sayın Başbakanın Suriye ile ilgili olarak geliştirmiş olduğu ikili ilişkiler iyinin ötesinde mükemmel denilecek durumda idi.

2-İki ülke arasındaki ilişkiler, benim 2003 yılında Diyarbakır Söz Televizyonunda Suriye ile aramızda sınırlar niye var, İran ile, Irak ile aramızda sınırlar niye var sözümün gerçekleşmesi biçimine evrildi.

3-AB liğinin Şenghenine nazire Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan arasında Şamgen kuruldu.

4-Aileler arasında çat kapı görüşmeler yapılmaya başlandı.

5-Suriyeliler bir ev de Gaziantepten almaya başladılar.

6-Türkiye ile Suriye arasındaki yıllık ticaret hacmi 5 Milyar dolara çıktı.

7-İki ülke arasında barajlar, elektrik santralleri, ortak fabrikalar kuruldu.

8-Ekonominin dinamosu olan inşaat alanında çok büyük hamleler kaydedildi. Suriyenin çimento ihtiyacının büyük kısmı Türkiyeden sağlanmaya veya ikili ortaklıklar kurulmak suretiyle temin edilmeye başladı.

8-Arap baharı ile bizim Suriye ile ilgili olarak anlamamız gereken, ikili ilişkileri daha da ilerletmek olması gerekirken, birden diğer ülkelerde olduğu gibi iş başındaki liderlerin gitmesi olarak anlaşıldı.

9-Suriyede Şamda DEMOKRASİ çADIRI KURMAMIZ icab ederken, Suriyeden kaçanlara beyaz mendil salladık ve çadırlarınız hazır, ülkenizi bir anlamda terk edin dedik.

10-Sayın Başbakan Suriye için değil bin, On bin siyasetçiden, yüz bin gözlemciden daha iyi iş yapacak konumda iken, uygulanan politikalar ile Başbakanın elini kolunu bu ülkeden çekmesine sebep olduk.

11-Bu alandaki sert çıkışımız, Rusyanın, çinin,İranın, Suriyeyi sahiplenme politikaları karşısında kar suyu gibi eridi.

12-Türkiyenin, dolayısı ile Sayın Başbakanın Ortadoğu liderliğinde önemli hasar meydana geldi. Halklarda güven sarsılması oluştu.

Bu rakamlara daha çok ilaveler yapabilirim. Ama gerek yok.

Tüm bu gelişmeler üzerine Dışişleri Bakanımız TBMM sinde Suriye ile ilgili açıklamalar yaparken, Türkiyenin yeni dünya düzenindeki rolüne atıfta bulundu ve bizim KENDİSİ İLE OYUN OYNANAN DEĞİL, OYUN KURAN BİR KONUMA GELDİĞİMİZİ söyledi.

Sayın Bakan bunları söyler iken, belki de moral bozukluğundan biraz sinirli idi ve hitabet sanatında karşısındaki insanlarca tehdit olarak algılanan, sağ elinin parmaklarını sıkmış, işaret parmağı ile elini kolunu sallıyordu. Türkiyenin 2012 vizyonu ile 2002 deki acziyetini unutturduğunu ve dikta rejimleri ile iş tutanların kendilerini anlayamayacağını söylüyordu. Bu acziyet lafı çok tartışmalara sebep oldu ve kimsenin dikta rejimleri ile iş tutmadığı muhalefet tarafından ifade edildi. Evet gerçekten Türkiyede kimse Esed rejiminin arkasında değil. Esed rejimi yıkılır gider ise, gözünden tek damla yaş akacak Türkiye siyasetinde kimse yok. Bu çok açık.

Ya bunca ölüme rağmen Esed rejimi yerinde kalır ise, tartışılan bu.

Ömer beyin Müslüman hassasiyeti ile biz Esed rejiminin devrilmesi için onlara her türlü yardımı yapıyoruz demesi imkansız. İşin içerisine silah v.s girer ki, maddi ve manevi açıdan çok tehlikeli olur.

Bu arada Suriyede on binlerce insan öldü. Bunların bir tekinin bile ölümüne biz sebep oldu isek

Ben olsaydım, başım yastıktan kalkmazdı.

Ak Parti adına konuşan Ömer çelik de aynı hareketleri yapıyordu. Ancak Suriye ile ekmeğimizi de, suyumuzu da paylaşacağız diyordu. Keşke insanların ölümü üzerine konuşma mecburiyetinde olmasaydık. Türkiye sonuna kadar diplomasi adımını atmaktan geri durmasaydı. Sonuna kadar diplomasi, sonuna kadar ölümünden daha iyi değimliydi?

Acelemiz ne idi?

Türkiyenin değil de batı dünyasının acelesi vardı. Sayın Başbakanın ortadoğudaki liderliği nasıl sarsılır, dertleri bu idi.

Suriye meselesinde Sayın Başbakanın şahsında Türkiyeye tuzak kuruldu.

Bu coğrafyada Türkiyenin ve Sayın Başbakanın liderliğini, vizyonunu çekemeyenler oyunu kurguladılar ve bizi bir başımıza bıraktılar.

Ahmet Davutoğlu bey de, Ömer çelik bey de meseleleri, keşke o çok üst perde olan ABD nin gözü ile değerlendirmeselerdi.