Suriye olayı keşke patlak vermeseydi, keşke Suriye bu hallere düşmese idi.
Keşke sayıları nerede ise 150 bini bulan Suriyeli Müslüman, çoluk, çocuk hayatını kaybetmese idi.
Keşke milyonlarca Suriyeli yurdunu yuvasını terk etmese idi.
Keşke hayatlarında denizin ne olduğunu bilmeyen Suriyeli çocuklar kaçağa düşüp, denizlerin ortasında hayatlarını kaybetmese idi.
Keşke Suriyede yılların birikimi bir anda yok olup gitmese idi.
Keşke Suriyenin o güzelim şehirleri, Halebi, Haması, Şamı yerle yeksan olmasa idi.
Keşke Türkiye durduk yere Suriye ile düşman hale gelmese idi.
Ama bütün bunlar oldu.
Ve Suriye bu başına gelen belayı ne zaman atacak, ölümler ne zaman duracak, halk ne zaman bir lokma ekmeğe ulaşacak, gencecik bedenlerin ölümünün sonu ne zaman gelecek, anneler, babalar, kardeşler, canlar, cananlar ne zaman bu ölüm gayyasından kurtulacaklar hala bilinmiyor.
Suriye de daha ne kadar insan ölecek,
Ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanlar vatanlarına, topraklarına ne zaman dönecekler, bu belli değil.
Tüm bu belirsizliklerin iyice alevlendiği ve Suriye iç savaşının başladığı o ilk günlerde Sayın Başbakan batı dünyasına, özellikle ABD ye çağrılarda bulundu.
Verdiğiniz sözleri yerine getirin, Suriyeye gelin birlikte müdahale edelim, Suriye hava sahasını uçuşlara kapatın, Suriye topraklarında en azından güvenlikli bölgeler inşa etmemize destek olun dedi ise de dinleyen olmadı.
Ve Sayın Başbakan bu konuşmalarına yanıt alamamanın çok iyi biliyorum inkisarını yaşadı.
Batı dünyası ve ABD pek tabii Suriyede hiçbir şey yapmadılar denilmez.
Esed rejiminin asla kabul etmediği, biz denetimimiz altında bulunan topraklara kimyasal silah niye atalım ki, bu muhaliflerin zarar görmesini temin eder, ama aynı zamanda bizim güvenliğimizi de tehlikeye sokar dediler ise de, hepsi boş çıktı. Kimse denilenlere aldırış etmedi.
Suriyedeki iç savaşın sona erdirilmesini sağlayacak hiçbir adım atmayan Güvenlik Konseyi, Suriyenin kimyasal silah stokunu ve bu silahı üreten
tesisleri imha konusunda karar aldı, Esede tebliğ etti. O da hemen bu kararı kabul etti.
Peki Esed ne aldı da bu kararı kabul etti.
Görüyorsunuz işte neyi elde ettiğini.
Bir taraftan Batılı güçler onun en çok ta İsrail için tehlike arz eden silah stokunu kısa sürede iptal ettiler. Diğer taraftan İsraile artık tehlike geçti, istediğin yeri vurabilirsin mesajı verdiler.
O da istenileni yapıyor.
İsrail Uçakları Suriye topraklarını Ak Denizden atılan füzelerle dün yine vurdu.
Suriyenin hava savunma gücüne önemli zayiat verdi.
Hey dünya neredesiniz.
İsrail şu anda Suriyeyi niye vuruyor.
Neden sesiniz soluğunuz çıkmıyor.
Esede karşıyız ya, bizden de bu konuda bir açıklama gelmedi.
İşte buna kırılıyorum, işte buna üzülüyorum.
Ama Esedin umurunda mı.
Dört bir yandan Suriye halkı katlediliyor. Esed koltuğunu koruyor. Onun elde ettiği bu. Ama o olaya koltuğu korumak olarak değil de, başkaldırıyı sonlandırmak için hareket ettiğini söylüyor.
Öyle veya böyle Ey Esed, Ey batı dünyası yeter artık yeter. Ya bu fesadı durdurursunuz, ya da Arşı Alanın ihtizazından doğacak büyük felakete hazır olursunuz.
YETER ARTIK KESTİRİP ATIN
Arkadaşlar çarşamba akşamları ders yaptığımda soruyorlar, bir insan nasıl bu kadar zalim olabilir? İnsan ne ki, cirmi ne olsun anlamında soruyorlar.
Olur olur diyorum.
Hani Firavun Mısır halkına ben sizin en büyük rabbiniz değilmiyim, niye beni terk ediyorsunuz, bu sefil adama uyuyorsunuz demişti.
Tarihte Ebu Cehiller, Firavunlar, Nemrutlar, Şeddadlar, Hitler, Mussolini, Stalinler, Bushlar, yerli yabancı daha niceleri, hep ilahlık taslamadılar mı? hep kendilerini ilah yerine koyarak yeni! Nizamlar oluşturmadılar mı?
Allahı terk edin diyenler onun yerine bir şeyler koydular değil mi? işte o koydukları şey kendi enelerinden nefislerinden başka bir şey değildi.
Şimdi bu Şeddadın bir yenisi çıkmış Türkiyeyi tehdit ediyor. Şu silahı alamazsın, bu füze anlaşmasını yapamazsın. Eee yaparsam ne olur diyemiyoruz da, gel sen de o şartlarla bu kervana katıl diyoruz ancak.
01 Mart 2003 tezkeresinin reddinden 10 sene sonra bir yeni imtihan ile karşı karşıyayız.
ABD li heriflerin biri gidiyor, biri geliyor, çin ile yaptığınız anlaşmaya son verin diye.
Halk bu baskılar sebebiyle utanıp duruyor.
Kestirip atın, biz sizin bırakın çin gibi büyük bir dev ile, en küçük bir devlet ile yaptığınız anlaşmalara karışıyor muyuz ki, siz de bizim işlerimize bu kadar burnunuzu sokuyorsunuz.
Suriye meselesinde verdiğiniz sözlerde niye durmadınız, şu ana kadar en az 10-15 Milyar dolar ticari kaybımız var. Suriyeli göçmenlere yaptığımız bakım masrafları bu miktarın dışında. Buna ne diyeceksiniz diyelim, şu çin işini çin işkencesine çevirmeyelim.